99 olarak bilinen Esma-i Hüsna, Risale-i Nur’da neden 1001 olarak ifade ediliyor?

99 olarak bilinen Esma-i Hüsna, Risale-i Nur’da neden 1001 olarak ifade ediliyor?

Klasik İslam literatüründe, “99 Esma-i Hüsna” alarak geçen Cenab-ı Hakk’ın isimleri, Risale-i Nur’da neden “1001 esma-i hüsna” gibi tabirlerle ifade ediliyor?

Risale-i Nur’da Cenab-ı Hakk’ın isimleri ile ilgili tabirlerin geçtiği yerler incelendiğinde şu hususa dikkat edilmelidir:

Sayı ifade eden tabirler (99, 1001 gibi) bütüne nazaran çok az kullanılmaktadır. Risalelerde genellikle, “bütün esma, bütün isimler, çok esma, çok isimler, ekser isimler, pek çok esma” gibi tabirler kullanılmış. Fakat, yine de sahih bir hadiste geçen ve “ezbere bilindiği ve onunla dua edildiği takdirde, isteğin kabulüne ve cennete girmeye vesile olan doksan dokuz esma”nın olduğu hakikati de göz ardı edilmemektedir.

“Bin bir esma” gibi tabirler ise, Peygamber Efendimizin Cevşenü’l-Kebir adlı eşsiz duasında, Cenab-ı Hakk’ı bin bir esmasıyla vasıflandırmasına binaen, metinlerde dikkati çekecek bir yoğunlukta kullanılmıştır.

Bütün bunlara rağmen çoğu yerde, sayı verilmeksizin, çokluk ifade eden kelimeler tercih edilmiştir.

Ezel-Ebed Sultanı olan Cenab-ı Hakkın isimlerinin tecellilerinde birçok mertebe, belki binlerce daire vardır. Her bir dairede ve mertebede ayrı bir isim tecelli edip hükmünü icra etmektedir.

Diğer yandan, bütün tecelliler birbirinden bağımsız, keskin sınırlarla ayrılmış değillerdir. Tecelli dairelerinin her birinde, bütün isimler birbirleri içinde yansıyarak görünürler ve birbirlerinin kemaline yardımcı olurlar. Fakat her dairede hakim olan bir isim vardır.

Yani kainatın her bir aleminde, her bir taifesinde; zerrelerden güneşlere, ferşten Arş-ı Azam’a kadar bütün dairelerde, Esma-i Hüsna’dan bir ismin ünvanı tecelli eder. Her ismin hakim olduğu dairede başka isimler ona tabidirler, onun gölgesinde tecelli ederler.

Bu yüzden her bir ismin mahluklar adedince değişik tecellileri vardır, muhtelif mertebelerde, farklı derecelerle tezahürleri söz konusudur denilebilir.

Demek ki; matematikten fiziğe, biyolojiden kimyaya, astronomiden jeolojiye kadar her bir fen genel kaideleriyle, kendi penceresiyle ve derin araştırmalarıyla, kainatın Yaratıcısını esmasıyla, sıfatlarıyla tanıttırdıkları halde, şimdiye kadar ilim olarak ortaya çıkardıkları sonuçlar isimlerin tecellilerinin çok az bir miktarıdır. Bundan dolayıdır ki, kainatta gizli kalmış nice sırlar, yani şuur sahibi varlıklar tarafından keşfedilmesi gereken Cenab-ı Hakk’ın esmasının birçok gizli defineleri mevcuttur.

Özet olarak, bütün varlıklar, sayısını bilemeyeceğimiz kadar çok olan Esma-i Hüsna’nın sayısız tecellilerinden ibarettir denilebilir.

Esma-i Hüsna adedi için rivayetlerde yer alan 99, 1001 gibi rakamlar çokluktan kinaye olarak kabul edilmeli. Cenab-ı hakka ait güzel isimler ve tecellilerinin bir yaratılmışın hafsalasına sığamayacak kadar fazla olduğu bilinmelidir. Burada esas olan sayı değil, çokluk ve sınırsızlık manasıdır.

Risale-i Nur Enstitüsü

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum