21. Yüzyılda küresel dünya hesapları

Hızla değişen gündem

Yazımı birkaç gün önce farklı bir konuda yazmayı düşünürken bir anda gündem değişince ister istemez bizi de etkisi altına aldı diyebilirim. Daha dün insanımız olumsuz ekonomi sarmalından çıkmaya çalışırken hatta önümüzdeki seçim atmosferini konuşmaya başlarken bir anda beklenmedik bir durumda Ukrayna krizi ortaya çıkarak gündemin başköşesine oturdu. Gerçi şahsen elimizden gelen bir şey yok ancak benzer zulümlerin bitmesi ve tekrar yaşanmaması ve buna benzer savaşların ülkemizi de değişik açılardan olumsuz etkilememesi noktasında dua ediyoruz.

Dünya diken üstünde

Bu savaş krizi ile beraber ister istemez bir anda petrol, doğalgaz ve benzeri enerji kalemleri doğal olarak arttı, bu da bizim gibi enerjide dışa bağımlı ülkeleri olumsuz etkiledi. Küresel ölçekte dünya küçük bir köy gibi, devletler ihtiyaç noktasında birbirine bağımlı, bazı ülkelerin birbirine bağlılığı inanç birliğinden, bazı ülkelerin kader birliğinden, bazı ülkelerin kavmi birliğinden ileri geldiği bilinen bir gerçek. Hal böyle olunca Türkiye de bu konuda kendi duruşunu tarihi, kültürü ve dini inançları çerçevesi ve dünyaya bakış açısıyla orta yere koydu ve insani tepkisini ve olumlu çözüm adımlarını belirtmekten çekinmedi.

Yine katliam yine zulüm

Yanı başımızda 10 yıldır devam eden Suriye iç savaşı bitmiş değil, masum insanlar evlerinden yurtlarından edilmiş, milyonları bulan ölümler, göçler, açlık, sefalet diz boyu, Suriye nasıl bir ülke idi ne hale geldi, Petrolü vardı, ucuz yaşayan bir ülke idi, son yıllarda Suriye ve Türkiye ilişkileri iyiye gidiyordu, her iki ülke arasında yakınlaşma başlamıştı, suni olarak oluşturulan dargınlıklar sona ermekteydi, bunu çekemeyen ABD, Avrupa ve Rusya hala çözümden yana değiller, üzüm yeme yerine bağcıyı dövme telaşındalar. Müreffeh ve rahat bir Suriye demek gelişen Türkiye demektir, bunu istemeyenler savaşın durmasını istemezler.  

ABD, Avrupa ve NATO nerede

Dünyanın gözü önünde gelişen bu savaşın başlamadan evvelinde ABD ve Avrupa NATO olarak iyi bir sınav verememişlerdir. İşin başından beri hep palyatif tedbirler, göz korkutucu mesajlar ile yetinmişlerdir, meydana çıkarak dik bir duruş sergilenememiştir. Yok, hesabını dondurdum, yok, gazını almam, diyerek ekonomik bir takım yaptırım sopasından öte giden bir durum yok. Lafla peynir gemisi yürümez, icraat olmayınca haydut taraf neye inanacak ki, konuş ancak konuş diyerek gülüp geçer, milletin gözünün içine baka baka masum insanları katleder ve istediği yeri zapt eder. Tabii şunu da ifade etmeliyim ki, Türkiye NATO içerisinde en gür sesi çıkan bir ülke, zulümlere ve yanlışlara hep karşı çıkıyor, ama kim dinliyor ki, Türkiye NATO’da adeta üvey evlat muamelesi görüyor. Allah muhafaza başımıza bir şey gelse belki de NATO kayıplara karışır.

ABD, Batı ve Rusya gizli bir müttefik mi?

Gelişen olaylara bir bakıyorum, ortaya gerçek manada caydırıcı bir yaptırım konulmadı, eğer olsaydı Rusya geri adım atabilirdi, Rus lider Putin’in gözü kara, ileriyi görebilecek bir basireti de yok gibi, başta kendisini, ülkesini ve dünyayı ateşe atmaktan zevk alıyor intibaını edindim. Bir başka ihtimal daha var ki, kanaatimce bu daha ağır basıyor “danışıklı dövüşlü” bir durum da olabilir. Uzun yıllar petrol, doğalgazı ucuza satan bir Rusya ve ABD var, savaşın ayak sesleri ile bir ileri bir geri diyerek petrol ve doğalgaz fiyatlarını yükseltip gelişmekte olan ülkelere ekonomik darbeyi vurabilirler. 

Zararın asıl faturası

Bu gibi karmaşık ve telaşlı gerilim durumlarında en büyük karı silah, petrol ve doğal gaz tüccarları elde eder. Külfet yine gelişmekte olan ülkelere yüklenir, enerjide ihtiyacı dışa bağımlı ülkeler bu yapay gerilimlerden en fazla zararı görürler. Ukrayna ve Türkiye gelişmekte olan iki ülke, son zamanlarda her iki ülkenin savunma ve ticari sahada anlaşmaları ve işbirlikleri var, bu durumu ABD, Batı ve Rusya istemez, Türkiye bölgede gelişen, büyüyen bir ekonomi olarak bu ülkeleri derinden derine tedirgin ediyor ve korkutuyor. 

Ukrayna yüz üstü mü bırakıldı?

İşin başından beri Ukrayna ABD ve Batı tarafından sürekli teşvik edildi, silahlandırıldı, arkanızdayız denildi, gelinen noktada maç daha başlar başlamaz dakika bir gol bir. Ukrayna lideri Zelenski gördüğüm kadarıyle genç, dinamik ve ağırbaşli bir lider, tek yanlışı ABD ve Batıya bel bağlaması, bu da her insan gibi bir çoğumuzda bulunan eksiklik. Savaş öncesi ABD ve Batı her türlü silah ve mühimmat desteği vererek Ukraynayı silah deposu haline getirdi ve daha sonra arkandayım haydi dediler ve sonunda yüz üstü bıraktılar.  

Konvansiyonel silah stokları mı eritiliyor?

ABD, Batı ve Rusya bir şekilde ürettikleri silahları ya zavallı ülkelere satarak onları sömürüyor veya bedelsiz vererek bir başka ülkenin başına musallat ediyor, daha da ötesi bazen Rusya gibi gözünü kan bürüyünce sağa sola saldırmaya başlar ve stoklarını eritmeye çalışır.

Türkiye olan bitenlerin farkında

Türkiye yanı başında olan Suriye iç savaşının nasıl ve niçin çıkarıldığının, neden bitirilmediğinin gayet derecede farkında ve bilincinde, yine Irak’ta oldubittileri görmezden gelmedi ve gelmez de, aynı şekilde Kıbrıs’ta herhangi bir defaktoya fırsat vermez, Yunanistan’ın yaramazlıklarına pirim vermez, Akdeniz ve Karedeniz kıyı şeridindeki haklarını sonuna kadar savunur ve takip eder, Balkanlarda herhangi bir olumsuzluğa göz yummaz, aynı şekilde Ukrayna’da olup bitenlere gönlü razı olmaz. Türkiye Cumhuriyeti Olabilecek her türlü olumsuzlukların hem farkında hem de ona karşı bir takım tedbirleri yanında A ve B planları vardır.

Bugün bana yarın sana

Gerek doğal afetler olsun gerekse bu ve benzeri savaş felaketleri olsun, Allah muhafaza eylesin her ülkenin başına gelebilir, dünyada savaş yanlısı, kandan beslenen zalim ve muhteris insanlar eksik olmaz. Komşumuzun başına gelen bir felaketi görmezlikten gelip geçemeyiz, elimizden geldiğince, dilimizin döndüğü kadarıyla zulme rıza göstermemeliyiz, çünkü zulme rıza zulümdür.

Haklı olan güçlü olsun

Adalette terazisinde haklı olan güçlüdür, her güçlü olan haklıdır diye bir kaide yoktur. Güç adaletin ve hakkın elinde olacağına maalesef güç namlunun ucunda olmuş, namlusunun ucu uzun olan sağa sola saldırıyor ve neticede savaşı haksız olan ve silahı olanlar çıkarıyor.   

Araziye uyum sağlayıp arazi olanlar

ABD ve Batı dünyası esti, gürledi, fakat neticede faaliyet yok, tabii, son zamanlarda her savaşta olduğu gibi gerek Bosna’da, gerek Suriye’de ve Irakta ve gerekse şimdi Ukraynada durum aynı, bana değmeyen yılan bir yaşasın, hani İran nerede, Suudi Arabistan nerede, kimsenin sesi çıkmıyor, bir kınama bile yok. Bu tarz ülkeler adeta araziye uyum sağlayarak başını kuma sokmuşlar.

Zilletle yaşamaktansa izzetle ölümü tercih etmek

Ukrayna-Rus savaşının ilk gününde Ukraynalı bayan bir gazeteci “zilletle yaşamaktansa izzetle ölümü tercih ederim” diyerek bu zulme ve şehirde gezen tanklara meydan okudu. Aferin ona, binler yaşasınlar, tebrikler, adeta zalimi korkutan bir dua hükmüne geçti. Ne mutlu ona.

Rusya pandemi zararlarını mı telafi etmeye çalışıyor

Pandeminin çıkması ile birlikte dünyanın hemen hemen birçok ülkesi maddi ve manevi zararlara uğradı, özellikle Rusya petrol ve doğalgaz ihracatı ile ekonomilerini ayakta tutmaya çalışan ülkelerden birisidir, belli ki muhtemel bir savaş senaryosu hazırlayarak yürürlüğe koymuş olmalı ki bu gün bakıldığında petrol ve doğalgaz fiyatları tavan yaparak onların işine gelmektedir.

Batı dünyası ve ABD Türkiye’yi çekemiyor

Yıllardır bizi Avrupa birliğine alacağız diye oyaladılar, bizden birçok istek ve düzenleme yapmamızı istediler, Türkiye’yi fıtratının dışına yiterek evirip çevirmeye çalıştılar ama olmadı, çok şükür batının bu oyunu bozuldu. Ayrıca Müttefik dediğimiz ABD gelişen ve büyüyen Türkiye’yi maalesef kaybetti, neticede kendileri kaybeder, Akdeniz ve Karedeniz de güçlü bir Türkiye demek Batı ve ABD için bir kale ve paratonerdir. Bu göz ardı edildi, Türkiye’ye güvenleri yok, herkesi kendileri gibi sinsi düşünüyorlar. At gözlüğünü takmış sadece önlerini görebiliyorlar.

Türkiye’siz ve İslam’sız bir dünya hayali

ABD, Avrupa ve Rusya’nın en büyük korkusu İslam ve Kur’an’dır.  "Ümitvar olunuz, istikbalde en gür seda; İslam’ın sedası olacaktır." diyen Bediüzzaman hazretlerinin müjdesini okuyan ve gören bu ülkeler Türkiye’nin doğruluğa, adalete ve İslama sarılmasını ve bağlılığını görünce gün geçtikçe korkmaları manidardır.

Yenidünya denkleminde Türkiye’de bende varım diyor

ABD, Avrupa ve Rusya zaten Türkiye’nin İslâm’a bağlılığı ve teknolojik gelişimde gayretlerini ve çalışmalarını ve azmini fark ettikçe doğal olarak dışlamayı tercih etmektedirler. Hal bu ki onlarda biliyorlar ki, İslâm ahlakı, fazileti ve adaleti temsil ediyor ve gücünü Kur’an’dan alıyor. Öyleyse bu güç bir gün gelir bizim sömürgecilik ve sefahat anlayışımızı bitirir diye korkmuyorlar değil.  

Bizim hedefimiz halk değil diyenler

Ortaya çıktıklarında mazlum milletleri kandırarak: bizim hedefimiz sizler değilsiniz, asıl hedefimiz falan liderdir diyerek kandırmaya çalışanların hedeflerinin arkasında parçalama, bölme ve yutma yattığını basireti olanlar görebiliyor. Olan tabiatıyla işgal edilen ülkede yaşayan insanlara çocuklara, kadınlara ve mazlumlara oluyor.

Birleşmiş Milletler nerede

Birleşmiş Milletlerinde bu işgal konusunda sesi cılız çıktı. Asli ve değişmez beşlisi olan beş büyük ülke ne derse o olacak, gelişmekte olan yeni ülkeleri veya özellikle Türkiye’yi daimi üye statüsüne alıp çerçeveyi büyütmek işlerine gelmiyor. Her şey bizim dediğimiz gibi olsun, istediğimiz gibi at oynatalım demeye getiriyorlar.  

Yumurtaları farklı sepetlerde taşımak

Gelişmekte olan ülke olarak Türkiye’nin en büyük mirası Osmanlıdan devraldığı geçmişi ve tarihidir. Birinci dünya savaşında hasta adam olarak nitelendirdikleri Osmanlının evlatları yeniden köklerinde filiz vererek yaprakları daha gür açmış ve geleceğe ümitle bakmaktadır. Ancak ne olursa olsun, yine de ihtiyatı elden bırakmak olmaz, ABD ile müttefik olmamıza, paramızı vermemize rağmen savunma sanayide ihtiyaç duyulan Patriot füzelerini vermeyince bizi Rusya’ya bir şekilde mecbur ettiler, Türkiye burada süreci iyi götürdü diyebilirim, hesap meselesidir, Anadolu’ da “dostluk ayrı, alışveriş ayrıdır” derler. Neticede S-400’leri almak durumunda kaldık. Tabii bu demek değil ki S-400’leri aldık, yan gelip yatalım, bunun daha iyi versiyonunu biz çıkaralım, bunu aldığın yerin tehlikesini bertaraf etmede zaten kullanamazsınız, ancak diğer ülkeler için bir caydırıcılık rolü vardır diyebilirim. Bizim, ülke olarak zaman kaybetmeden dışarıya bağımlı kalmadan alternatif savunma sistemi ve füzelerimizi artık üretmemiz gerekiyor.

Yüzyıllık hayaller suya mı düştü?

ABD ve Batı ve Rusya’nın yüzyıllık hayalleri suya düştü diyebilirim. Adeta bu ülkeler şunu diyebilirler: Nereden çıktı bu Türkiye sevdası, biz böyle mi olsun dedik, hani biz size Anadolu’yu Lozan’da teslim ederken böylemi istedik? Nereden çıktı bu? “Dünya beşten büyük” demek sana mı düştü, kim sana diyor Afrika’ya yardım elini uzat, niye silahını ve IHA’nı sen yapıyorsun? Benden al, neden İslâm’a ve Kur’an’a dört el ile sarılıyorsun? Bu sevda nereden çıktı? Otur oturduğun yerde, ben sana ne dersen o olacak gibi istek ve arzuların sonucu olan davranış ve yaptırımlar gösteriyor ki yüzyıllık planları suya düşecek, yeni bir dünya düzeni gerekiyor diyerek tekrar ellerini çabuk tutma telaşı var. Allah’ın da bir hesabının olduğunun farkına varsalar aslında işler düzelecek, yorulmalarına gerek kalmayacak.

Kendi göbeğini kendin keseceksin

Artık görünen o ki birçok dünya ülkeleri kendi göbeğini kesmek durumunda kaldı, ülkeler arasında Türkiye dışında yardımlaşmanın yerini azami rekabet ve kıskançlık almış, şu yakın geçmişte küresel pandemde fakir ülkeler yüzü üstü bırakıldılar, tırnağın varsa başını kaşırsın denildi. Hal bu ki Hazreti Âdem ve Havva’nın çocuklarıyız bütün insanlığın kökenine gidecek olursanız kardeş sayılırız, ama gel gelelim Anadolu’da yine bir atasözü var “kâni akıl- akıl nerede”?

Zulüm payidar olmaz

Gerçektende dünya tarihine baktığımızda zulüm ile abad olanların sonu berbat olmuştur. Zulüm devam etse de küfür devam etmez. Bu olaylar geçicidir, Allah’ın dediği olur, kendi hırs ve egosu için milletini, ülkesini ve dünyayı tehlikeye atanlar, fakir fukarayı sömüren ve zulmedenler elbet bir gün er geç bu dünyada cezasını görecek daha sonra da ilahi adaletin pençesinden kurtulamayacaklardır. Allah imhal eder ancak ihmal etmez. Vatan şairi Namık Kemal “Muin-i zalimîn dünyada erbab-ı denaettir. Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten” diyerek zalimlere meyledenleri bu beyti ile nitelendirmiştir. Zulmü Alkışlayamam, Zalimi asla sevemem. Adam aldırma da geç git diyemem aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım! Zalimin hasmıyım, amma severim mazlumu.” diyen İstiklal Marşı şairi merhum Mehmet Akif Ersoy zulme ve karşı çıkarak mazluma taraftar olmayı yeğlemiştir.

Bal arısı ve sivrisinek

“Evet, evet, neam, neam. Sivrisinek tantanasını kesse, balarısı demdemesini bozsa, sizin şevkiniz hiç bozulmasın, hiç teessüf etmeyiniz. Zira, kâinatı nağamatıyla raksa getiren hakaikin esrarını ihtizaza veren musika-i İlâhiye hiç durmuyor; mütemadiyen güm güm eder." diyen Bediüüzaman’a kulak vermeliyiz, her ne kadar Avrupanın içimize aşıladığı ümitsizlik illeti ile karşı karşıya kalsak ta "Ümit var olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada İslâm’ın sadası olacaktır!" müjdesi ile İslâm’ın adalet terazisi ve barış rüzgarı ile insanlık her iki cihanda mesut ve bahtiyar olacaktır inşaallah.  

Kur’an’dan soğutma çabaları

“İngiliz Meclis-i Mebusanında, müstemlekat nazırı elinde Kur’ân-ı Kerîm’i göstererek söylediği bir nutukta, ‘Bu Kur’ân İslâmların elinde bulundukça, biz onlara hâkim olamayız, ne yapıp yapmalıyız, bu Kur’ân’ı onların elinden kaldırmalıyız; yahut Müslümanları Kur’ân’dan soğutmalıyız’ diyerek konuşma yapmış, bu da bize gösteriyor ki milletimiz üzerinde oynanan oyunlar yüz yıldır sahnede, her seferinde oyun aynı sadece senaryo ve oyuncular değişiyor. 

Dünya bir misafirhanedir

Bazı insanlar ne kadar da gaddar ve ihtiraslı olsa da, imtihan olunduğunun farkında bile değil, bunların Allah’ a inancı olsa bile son peygambere (asv) inancı yok, peygambere inansa bile ahirete inanmıyorlar, neticede ya bilerek İslâmiyet’e sırtını dönmüşler veya inkar bataklığına saplanmışlar veyahut ahiret inancı noktasında dem ve damarlarına işleyecek derecede tahkiki imanları gelişmemiş veya zayıf. Kur’an ve hakikatlerinden habersiz başını kuma sokuyorlar, gözünü kapatarak güneşi yok farz ediyorlar, böyle bir insan prototipi ile karşı karşıya kalırsanız varın siz hesap edin, hele bu tip insanlar ülke liderliği de yapıyorsa arkasında olan milletinin vay haline. Halbu ki: Risale-i Nur’larda geçen ‘Dünya bir misafirhanedir. İnsan ise onda az duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir ve kısa bir ömürde hayat-ı ebediyeye lazım olan levazımatı tedarik etmekle mükelleftir.’ Hakikatini bir dinlese ve anlasalar yeryüzünde gezinen bir karıncayı bile ezmekten sakınacaklardır. 

Bu fani dünya herkese yeter

Cenab-ı Allah küre-i zemin üzerinde dünyaya gönderilen her mahlûkata insan olsun, inek olsun, sinek olsun rızkını taahhüt etmiştir, bizatihi rızka kendisi kefildir. Rızkının geliş noktasından haberi olmayan bazı insanlar dünyayı kapış kapış edecek derecede, karış karış parselleyerek sanki cebine koyacak gibi hırs ve tama ile sürekli biriktirme arzusu ile dünyayı ateşe atmayı bile göze alarak alçalabilir ve insanlığın ulvi seciyelerinden bihaber olabilir. Geçici bir seyrangâh ve karargah olan bu dünyada bizleri burada durdurmazlar, seferimiz geçmişten geleceğe sürekli devam ediyor, sevkiyat var, insanoğlu diğer canlılar gibi su gibi akıp giderek buradaki imtihanı verdikten sonra ebedi âleme göçüp gidecektir. Hiç kimse zannetmesin ki insan burada her fani gibi bir gün ölüp giderek toprağa verildikten sonra çürüyüp yok olacak, sonra da rahat rahat uyuyacak. Yok öyle bir şey, Hayır, hayır, kesinlikle hayır, bir mahkeme-i kübrada herkes amellerinin tamamından hesaba çekilecek ya Cennet ile müşerref olacak veya Cehennem ile tazib edilecektir.

Teselli kaynağımız manevi edviyeler

‘Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli’

Mehmet Akif ersoy

‘Sen bir dev'sin, yükü ağırdır dev'in,
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin.
Mehmed'im sevinin, başlar yüksekte,
Ölsekte sevinin, eve dönsekte,
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte.
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir,
Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir!’

Necip Fazıl Kısakürek

‘Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa,
Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır;
Göz yumma güneşten, ne kadar nuru kararsa,
Sönmez ebedi, her gecenin gündüzü vardır.’

Tevfik Fikret

‘Vur kazmayı dağa Ferhat!
Çoğu gitti, azı kaldı.

Kişne kır at, kişne kır at!
Çoğu gitti, azı kaldı.
Doğar bir gün benim günüm,
Çoğu gitti, azı kaldı.

Necip Fazıl Kısakürek

‘Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir’
‘Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,’
‘Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..’
‘İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,’
‘Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!’
‘Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..’

Necip Fazıl Kısakürek

‘İnsana sadâkat yaraşır görse de ikrah,
Yardımcısıdır mazlumların Hz. Allah’

Ziya Paşa

‘Ümitvar olunuz, şu istikbal inkilabatı içinde en yüksek gür sada İslâm’ın sadası olacaktır.’

Bediüzzaman Said Nursi

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum