‘2014 Niyazi Mısrî yılı olsun’

‘2014 Niyazi Mısrî yılı olsun’

Niyazi Mısrî, (1618-1693) çoğu keder ve ızdırap dolu şiirleriyle tasavvuf edebiyatımızın en lirik şairlerinden biri.

 

Pek çok eseri bulunan önemli bir mutasavvıf ve büyük bir şair olmasına rağmen, uğradığı haksızlık ve sonrasında Limni adasına sürülmesiye çileli bir hayat yaşadı. Nitekim gurbette öldü ve edebiyat tarihimizde hak ettiği yeri bulamadı. Malatya Belediyesi tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen sempozyumla (3-4 Kasım) anılması, bir anlamda onun geç de olsa hak ettiği değeri görmesi anlamına geliyor. Sempozyumdan çıkan ‘Niyazi Mısrî Yılı’ teklifi ise büyük şairin adının ve felsefesinin bütün dünyaya duyurulması için önemli bir adım olarak görülüyor.
 
    Malatya’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Niyazi Mısri Sempozyumu’nda 2014 yılının Niyazi Mısri Yılı ilan edilmesi için UNESCO’ya teklif götürülmesi kararlaştırıldı. Toplantıda, UNESCO’nun 2014’ü Niyazi Mısri Yılı ilan etmesinin büyük mutasavvıfı anmak, anlamak ve tanıtmak adına önemli bir kültür hizmeti olacağı kaydedildi.
 
    Geçtiğimiz cumartesi sona eren 3. Uluslararası Malatyalı Niyazi-i Mısri Sempozyumu’nda bir konferans ve altı oturum yapıldı. Sempozyumun sonunda Prof. Dr. Süleyman Uludağ, Doç. Dr. Mustafa Arslan ve Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tatcı’nın katıldığı bir değerlendirme toplantısı yapıldı. Mustafa Tatcı, UNESCO’ya yapılacak 2014 yılının Niyazi-i Mısri Yılı ilan edilmesi teklifinin yanı sıra, uluslararası bir beste yarışması ve ulusal bir roman yarışması düzenlenebileceğini kaydetti.
 
    Doç. Dr. Mustafa Arslan ise katılımcılara teşekkür ederek Niyazi-i Mısri’nin Malatya’da anılmasının hayırlara vesile olduğunu belirtti: “Sempozyum, hem Malatya’nın ilgisini gördü hem de Mısri’nin düşüncelerini tanıtmaya vesile oldu.” Uluslararası Niyazi Mısri Sempozyumu’nda daha çok Mısri’nin ‘muhalif’ kimliğinin üzerinde durulduğunu gördüğünü ifade eden Arslan, “İleriki sempozyumların daha spesifik, daha özel konularda yapılması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca araştırmacılara sunulacak bir Mısri Kitaplığı’nın oluşturulması güzel olur diye düşünüyorum.” sözleriyle alternatif teklifler sundu.
 
    Prof. Dr. Süleyman Uludağ da, Mısri ile ilgili kitapların internette yayımlanması, İngilizce ve Arapça dillerinde Mısri’yi tanıtıcı broşürlerin internete aktarılması önerisinde bulundu. Uludağ, Yunanistan sınırları içindeki Limni’de bulunan Mısri’nin mezarının getirilmesi konusunda Mustafa Tatcı’dan farklı bir yaklaşım sergiledi. Âlim ve evliyaların vefat ettikleri yerde defnedildiğini hatırlatan Uludağ, “Mısri’nin şimdiki Yunanistan sınırlarında bulunması, Türkiye ile Yunanistan arasında iyi ilişkiler kurulmasına da vesile olabilir. Limni’de kabri bulunarak üzerine bir türbe yapılabilir. Ancak Malatya’da makamları oluşturulabilir ve Niyazi-i Mısri Araştırma Merkezi kurulabilir.” dedi.
 
Limni’de sürgünde öldü
 
8 Şubat 1618’de Malatya’nın şimdiki adı Soğanlı köyü olan İşpozi kasabasında dünyaya gelen Niyazi Mısri’nin asıl adı Mehmet’tir. Niyazi ve Mısri ise mahlaslarıdır. Mısır’da öğrenim gördüğü için Mısri mahlasını almıştır. 1655 yılında Halveti şeyhi Ümmi Sinan’dan hilafet alarak irşada başladı. Osmanlı ülkesinin pek çok yerinde vaazlar vererek halkı irşad etmeye çalıştı. Şöhreti her yana yayılan Niyazi Mısri, ordunun maneviyâtını yükseltmek için Sultan IV. Mehmet tarafından Lehistan seferine götürüldü. Hakkında çıkan iftiralardan sonra Limni adasına sürüldü ve burada onbeş yıl çileli bir hayat yaşadı. Ölümünden bir yıl kadar önce affedilerek Bursa’ya döndü. Fakat Bursa Kadısı’nın şikayeti üzerine tekrar Limni’ye gönderildi ve orada vefat etti. Osmanlı sultanı tarafından sürgüne gönderildiği Limni adasında 1693 (H.1105) senesinde vefat eder. Türbesi de aynı adada ziyaretgahtır. Divan’ının yanı sıra, Niyazi Mısri’nin Risaletü’t-Tevhid, Şerh-i Esma-i Hüsnâ, Sûre-i Yusuf Tefsiri, Şerh-i Nutk-ı Yunus Emre, Risale-i Eşrât-ı Saat, Tahir-nâme, Fatihâ Tefsiri, Sûre-i Nûr Tefsiri gibi Türkçe ve Arapça manzum ve mensur on ciltten fazla eseri vardır.
 
 
ZAMAN