2. Gazze filosuna 1 milyon başvuru bekliyoruz

2. Gazze filosuna 1 milyon başvuru bekliyoruz

İHH Ankara Teşkilatında Yönetim Kurulu Başkanı Zeynel Abidin Özkan’la röportaj…

Röportaj: Dursun Sivri - RisaleHaber

 

31 Mayıs 2010 tarihinde Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara Gemisi’ne İsrail Komandoları ile yapılan saldırı dünya kamuoyu ile küresel vicdanın ayağa kalkmasına ve diplomatik kanalların işlemesine vesile oldu. Küresel gündeme gelmesinde önemli rolü olan İHH yöneticileri ile yaptığımız bu üçüncü röportaj. Gelişen gündeme dair merak edilen hususlarda doğru bilgilendirme bağlamında zamanla bu tür röportajlarımızı sürdüreceğiz.

 

 

Sizi tanıyabilir miyiz?

 

Adım Zeynel Abidin Özkan. Ankara Büyükşehir Belediyesinde inşaat mühendisi olarak görev yapıyorum. İHH Ankara yönetim kurulu başkanıyım. 1992 yılından beri İHH’nın çalışmalarına Ankara’da katkı sağlamaya çalışıyoruz. 2006 yılından beri de bir dernekte bu faaliyetleri yürütmeye çalışıyoruz.

 

Siz de Mavi Marmara’da bulundunuz mu?

 

Evet, geçen yıl Mavi Marmara gemisindeydik. Mavi Marmara yolcu gemisi bildiğiniz gibi bir saldırıya uğramıştı. Ve İsrail de o saldırı sonrasında ‘Bu saldırıdan sonra bu gemilere artık kimse binmek istemeyecek’ demişti. Fakat Hamdolsun öyle olmadı. Orada şehid olanların bereketiyle de çok farklı bir mecraya geldi. Geçen sene 6 ana katılımcı ile yapılan program bu sene 22 ana organizatörle birlikte yapılmaya başlandı.

 

6 ana katılımcı mı?

 

Ana organizatör. İHH’nın da içlerinde bulunduğu, geçen seneki Özgürlük Filosu 1 programının içinde SHIP TO GAZA, FREE GAZA hareketlerinin dâhil olduğu 6 ana katılımcı oldu. Bu sene bu organizasyonda sayı 22’ye çıktı.

 

ULUSLARARASI 22 SİVİL TOPLUM KURULUŞU KATILIYOR

 

Bu 22 katılımcı dediğiniz kurumsal katılım olarak mı?

 

Evet, kurumsal katılımlar. 22 Sivil Toplum Kuruluşu ile organize edilmiş bir program. 100den fazla ülkeden katılımcı olacak nasip olursa.

zeynel_abidin_ozkan_h1.jpg

 

Bu 22 sivil toplum kuruluşu da mı uluslar arası kuruluşlar?

 

Tabi. Türkiye’den sadece İHH var. Onun dışında Almanya’dan tutun Hollanda’ya, Fransa’dan tutun İngiltere’ye, Endonezya’dan tutun Mısır’a kadar 22 ülke var.

 

2. Özgürlük Filosu Organizatör Kuruluşlar

1.   Bateau suisse pour Gaza (Isviçre)

2.   Belgium to Gaza (Belçika)

3.   Canada Boat to Gaza (Kanada)

4.   Deutch initiative zum bruc des gazablockade (Almanya)

5.   European Campaign to End the Siege on Gaza

6.   Free Gaza Movement

7.   Free Gaza Scotland (İskoçya)

8.   IHH The Fundation for Human Rights and Freedoms and Humanitarian Relief (Türkiye)

9.   Italia Freedom Flotilla (Italya)

10.  Nederlands Boat to Gaza (Hollanda)

11.  Rumbo a Gaza (Ispanya)

12.  Ship to Gaza Greece (Yunanistan)

13.  Ship to Gaza Norwey (Norveç)

14.  Ship to Gaza Sweden (Isveç)

15.  U.S. Boat to Gaza (ABD)

16.  Un bateau pour Gaza (Fransa)

17.  Irish Ship to Gaza (Irlanda)

18.  Malaysian  Humanitarian Sail (Malezya)

19.  Britian to Gaza (İngiltere)

20.  Asia to Gaza (Hindistan)

21.  Ship to Gaza Indonesia (Endonezya)

22.  Free Gaza Movement (Danimarka)

 

 

İsviçre, Belçika, Kanada, Almanya, İskoçya, İtalya, Hollanda vs. katılımlarıyla bir organizasyon başladı. Görüşmeleri zaten ocak ayından beri devam ediyordu. Geçen sene bu gemiye saldırı olduktan sonra ambargoda herhangi bir gevşeme olmadığını gören kuruluşlar karar almışlardı. Avrupa merkezli toplantılar yapılmıştı. Bu toplantılar neticesinde bu ambargo kalkana kadar oraya bu seferlerin yapılmasına devam edilmesi kararı alınmıştı. Şehidler de bu meseleyi bereketlendirdi. Şu ana kadar 15 gemiyle bölgeye yine gidilecek inşallah.

 

O tarihten bugüne gerek Türkiye’de gerekse uluslararası platformda yansımalarını nasıl buluyorsunuz. Özellikle Gazze’ye yansımasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Gazze’ye giden arkadaşlarımız söyleyebilirler. Gazze, o tarihten sonra dünya kamuoyunda yalnız olmadığını hissetti. Oradaki kardeşlerimiz o zulme belli bir direniş gösteriyorlardı. Ve dünyadan bu kadar fazla ilginin olduğunun ve kendilerini gözlemlediğinin de farkında değillerdi.

 

Onların hayat şartlarında olumlu yansımalar oldu mu?

 

Olumlu yansıma tezahürü şu; Mısır’daki geçişler biraz daha serbestledi. Bu, Mısır’daki geçişler kalktı anlamına gelmiyor ama geçişler biraz daha serbestledi.

 

MISIR’DAKİ OLAYLARI GAZZE’YE GİDEN YARDIMA YAPILAN ENGEL TETİKLEDİ

 

Mısır’daki son gelişmeler bununla ilgili midir?

 

Mısır’daki son gelişmeler ile ilgili olarak şunu söyleyebilirim. Ortadoğu’nun önemli fikir adamlarından Fehmi Üveydin’in bir sözü var:

Bizim Gazze’ye giden bir araç konvoyumuz vardı biliyorsunuz 2009’un sonlarına doğru. Avrupa’da İngiltere ile başlamıştı. Türkiye ayağını da İHH yönetiyordu. O araç konvoyumuz Mısır’da taşlandı. Mısır polisi tarafından bir zulme uğradılar.

 

Mısır Vatandaşları mı devlet görevlileri mi?

 

Devlet tarafından, Mısır polisi tarafından oldu. O dönemde Hüsnü Mübarek vardı. O zaman Mısır’da Gazze’ye yardım götüren arkadaşlarımız ciddi bir eziyet gördüler. Arbede çıktı, bir hafta on gün orada bekletildiler. Ondan sonra belli anlaşmalarla içeri gidebildiler. O tarihten sonra Mısır’da her yerde bu olay konuşuldu. Mısır’daki insanlar onurlarının bu şekilde rencide edildiği kanaati hâsıl oldu.

 

Tetikleyici rol oynadı diyebilir miyiz?

 

Avrupa ülkelerinden gayrı müslim insanlar, ülkelerinden geldiler. Müslüman bir ülkeye yardım götürmeye çalışırken Mısır’ın, yine Müslüman bir devletin engeli ile karşılaştılar. Onların onurunu zedeleyen bir şey olmuştu. Ondan sonra bu, hep her ortamda, toplantılarda konuşulan bir konu olmuştu. Ve Mısır olaylarının başlamasına sebep olan en büyük tetikleyicilerinden biri de budur. Hamdolsun şimdi orada Mısır halkı belli bir aşama kazandı ve kendini ifade edebilir bir hale geldi. Şöyle bir ifade var “Mazlumlar ayağa kalkmadıkça zalimler diz çökmez” onca yıllık diktatörlüğün sonunda mazlum halk ayağa kalktı ve Hüsnü Mübarek şu an yargılanıyor. Tabi şu an Mısır’daki Refah Sınır Kapısında yine işler tam olarak çözülmüş değil. Yine kontroller yapılıyor ve yine sıkıntıların birçoğu devam ediyor. Bu süreçten sonra bunların daha da azalacağı kanaatindeyiz.

 

Bundan sonra plan ve programlarınız neler?

 

Bununla ilgili İHH’nın bir çalışması var. Türkiye’deki seçimlere malzeme olmaması adına hem de uluslar arası bir platformla hazırlık yaptığımızdan dolayı yetişmediğinde 31 Mayıs’ın yıldönümünde bir filo organize edilemedi.  Biliyorsunuz 31 Mayıs Mavi Marmara’ya saldırının yıldönümü. Yıldönümüne bir etkinlik olsun diye Akdeniz’e 1000 tonluk insani yardım malzemesi taşıyan bir gemi çıkacak. Bu gemi, Akdeniz’de saldırı olan yere kadar aynı rotayı izleyip, Refah Sınır Kapısından Ariş Limanı’na yanaşacak. Orada malzemeleri boşaltıp, Gazze’ye gönderecek.

zeynel_abidin_ozkan_h2.jpg

 

Neler var o gemide?

 

İnsani yardım malzemelerinin içinde; gıda malzemeleri, inşaat malzemeleri ve tıbbi yardım malzemeleri olacak. Bununla ilgili hazırlıklarımız da devam ediyor. Şu an her ilimizde ilgili yardım toplama çalışmalarına devam ediliyor. 31 Mayıs’ta da bu gemi limandan demir alacak ve yoluna devam edecek. İnşallah.

 

Hangi limandan kalkacak?

 

İstanbul’dan kalkacak.

 

Mavi Marmara’nın yıldönümü dolayısıyla 22 kuruluşun katılımıyla yapılan çalışma veya program nasıl olacak?

 

Şu an için o programın temel alt yapısı şu: En az 15 gemi ile bölgeye gidilecek inşallah. Bu 15 geminin bir kısmı yolcu gemisi olacak bir kısmı insani yardım gemisi olacak. 100’ün üzerinde ülkeden katılımcı olacak.

 

Burada çok sayıda başvurudan bahsediliyor. Burada bir seçme mi olacaktır? Her gelen katılabilecek midir? Katılımcılar nasıl, hangi kriterlere göre belirlenecek?

 

Türkiye’den belki 150-200 kişi katılacak bu gemilere. Ama biz, bu gemilere talebin ne olduğunu görmek adına bir ön kayıt formu aldık. www.ihh.org.tr ve www.ihhankara.org.tr den ulaşılabilen yapılar bunlar. Bu ön kayıt formları ile gemilere ön başvuruları topluyoruz. Bu ön başvuruları aldıktan sonra belli bir eleme kriteri ile Türkiye’nin her ilinin her bölgesinin ve her topluluğunun temsil edilebilir bir yapısı ile bu gemilere binilmesini istiyoruz. Şu anda ön başvurular yapılıyor. Bu ön başvurularda da hedefimiz bizim 1 milyon. Çünkü İsrail geçen sene şöyle bir açıklama yapmıştı;

 

“Bundan sonra bu yardım gemilerine kimse binmek istemeyecek” demişti.  Şu anda başvurular 10 binleri geçti. Hedefimiz en az 1 milyon başvuru olması. Ve her başvuran da bu gemilere binmiş sayılacak inşallah. Biz öyle görüyoruz.  Çünkü bu iş için niyetini ortaya koymuş olan gemilere binmiş sayılacak. Bu iş için tek 1 lirasını vermiş olan gemilere binmiş sayılacak. Her yardım yapan bu gemilere binmiş sayılacak.

 

1 milyonu sadece Türkiye’den mi bekliyorsunuz?

 

Türkiye genelinde bekliyoruz.

 

HER İL VE BÖLGEDEN TEMSİLCİLER KATILACAK

 

Katılım kriterleri neler olacak?

 

Tabii ki herkesin katılımı mümkün olamayacak. Kura çekiminden ziyade şöyle bir düşüncemiz var. Yani bu, Türkiye’nin her kesimini temsil etsin. Bununla ilgili bir kriter belirleyeceğiz. Bu başvuruların tamamı alındıktan sonra kriter çerçevesinde her şehrin temsil edilebileceği her toplumun temsil edilebileceği 150-200 kardeşimizi belirleyeceğiz ve oraya yolculuk yapacağız inşallah.

 

Gemilerin görevleri belli mi? Yine Mavi Marmara amiral gemisi rolünde mi yer alacak?

 

Mavi Marmara’nın üzerinde şu anda bir misyon var. Özgürlük Filosu 1, Mavi Marmara ile özdeşleşti. 9 tane şehit vardı, 55’in üzerinde yaralı vardı. Geçen sene bu gemilerin öncülüğünü Mavi Marmara yapmıştı. Yine Mavi Marmara bu gemilerin önünden gidecek inşallah. Ama çok daha fazla yolcu gemisi olacak bu sefer.

 

Gemilerin hepsi Türk bandıralı mı?

 

Değil. Bu ülkelerin tamamından gemi çıkacak. Yani Yunanistan’dan gemi çıkacak, İsviçre’den gemi çıkacak. Bu 15 geminin içinde Mavi Marmara da olacak. Diğerleri hepsi diğer ülkelerden olacak. Türkiye bandıralı gemi şu an için yok ama ilerleyen günlerde olabilir tabi. Biliyorsunuz Mavi Marmara da Türkiye bandıralı değildi zaten.

 

Peki, bu Mavi Marmara ve beraberindeki yardım götüren gemilerin malzemelerine el konulmuştu. Birleşmiş Milletler’in müdahalesi olmuştu. Bunların yerlerine ulaşıp ulaşmadığının teyidini aldınız mı?

 

Onların teyidini aldık tabi. 3 ay gibi bir zaman zarfında, Birleşmiş Milletler’in gözetiminde Gazze bölgesine aktarıldılar. Malzemelerin tamamı Gazze bölgesine aktarıldı yalnız şöyle bir sıkıntı oldu. İsrail bu malzemeleri aktarırken içindeki tıbbi malzemeleri kullanılamaz hale getirerek aktardı. Biz Ankara’dan bölgeye diyaliz cihazları, röntgen cihazları göndermiştik. Daha sonradan oraya giden arkadaşlarımız söylediler ki, o cihazların içlerinden işlevleri yürütecek parçaları çıkarıp öyle göndermişler. İsrail, biz o malzemeleri aktardık, dese de o malzemelere zarar vererek gönderdiler.

 

Oradaki yaşamda nispi olsa da bir rahatlama gözlemlendi mi?

 

Şu an için onlara moral desteği dışında sağlanmış hiçbir artı avantaj yok, yani Mısır’dan malzemelerin biraz daha rahat giriyor olmasının dışında. 31 Mayıs öncesi durum ile şu anki durum arasında Gazze’de fiili anlamda bir değişiklik yok. Hala sıkıntı devam ediyor, hala ambargo devam ediyor. Ama son zamanlarda şu iyi bir gelişme. El-Fetih ile Hamas arasında bir anlaşma oldu.

zeynel_abidin_ozkan_h3.jpg

 

Bunun olumlu yansıması nasıl oldu?

 

Bunun bir yansıması, yakın zamanda geçici bir hükümet kurulacak. İki taraftan da bağımsız bir yapının başkanlığını yürüteceği kişi üzerinden geçici hükümet kurulacak ve seçime gidilecek inşallah. Bunun tabii ki olumlu bir yansıması olacaktır. Çünkü İsrail’in istemediği bir şeydi bu. O bölgede bir kargaşanın olması İsrail’in işine geliyordu. Uzun vadede bir yansıması olmasını istiyoruz. Oradaki Müslümanların bir araya gelmesini ve sıkıntılarını istişare ederek çözümlemesini istiyoruz.

 

Bazı yazılanlardan ve yorumlardan çıkan iddiaya göre Hamas’ı İsrail manipüle etti ve kurdurdu deniliyordu. Fakat geçen zaman içinde süreçlere göre de El-Fetih, İsrail’le daha uyumlu bir profil sergiledi. Bu çelişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Bizim gözlemimize bakarsanız biz, orada direnen bir yapı görüyoruz Gazze’de ve bunun da orada sembolü Hamas. Burada direnen bir topluluk var. Şu anda yeryüzündeki direnişi temsil ediyorlar. Yeryüzündeki Müslümanların direnişini dünyada Hamas temsil ediyor. Biz o gözle bakıyoruz meseleye. İnsanların birçoğunun bu zulme sessiz kaldığı bir ortamda 1,5 milyon insan 2006’dan beri bir açık hava hapishanesinde yaşıyorlar. Bu insanların oradaki topraklarındaki bilinci şu; bu topraklar bizim ve bu topraklar gasp edilmiş topraklar, bu topraklarda mücadelemizi devam ettireceğiz. Oradaki insanların, bize yardım malzemesi gönderin, diye bir beklentisi yok. Bizim haklı davamıza destek olun diyorlar. O kadar. Yani oraya gidip yanlarında fiili olarak desteklemeniz gibi bir talepleri de yok. Orada iki türlü mücadele var. Hem siyasi olarak mücadele devam ediyor hem de askeri olarak mücadele devam ediyor. Biz, şimdiye kadar Hamas’ın, gelin bize silah desteğinde bulunun, diye bir talebini duymadık. Sadece, burada haklı bir davamız var; biz direniyoruz siz de bize destek olun, diyorlar. Biz de elimizden geldiği kadar onlara destek olmak istiyoruz.

 

Bu Hamas’a daha önce İsrail dünya kamuoyu artık medyada da bir kontrolü oldukları için silahlı mücadele ile haklı iken haksız duruma düşme. Sonradan bir evrilme, bir strateji değişikliği veya burada bir konsept değişikliği mi oldu? Güya kamuoyunun düşünce, desteği, yaklaşımı, bakışı değişti. Buradaki nasıl bir strateji değişikliği oldu?

 

Yani Hamas’ın direnen bir yapıda olmasının yanında bir de siyasi yapısı var. Bu siyasi oluşum, dünya kamuoyuna kendini ifade etmesini becerdi.

 

Daha önce dünya buna biraz lakayttı. Sonradan küresel vicdan yanında yer aldı. Bunu başarabilmedeki strateji değişikliğinin etkisi oldu denilebilir mi?

 

Strateji değişikliği şu: siyasi yapı ile iç içe olması. Bunların siyasetle içli dışlı olmasının en büyük avantajlarından biri de bu. Yani bunlar sadece orada direnen bir topluluk olsaydı, dünya kamuoyunun onlarla hiçbir şekilde ilgi ve bilgisi olmayacaktı. Hamas’ın siyasi bir kanadının olmuş olması, kendi topraklarını savunuyor olması bu işin yakın vadede dünya kamuoyunda yer bulmasına vesile oldu. Tabi bunun Gazze’nin büyük bir ambargo altına itilmesini de büyük bir etkisi var. Ama oradaki Hamas Hükümeti de bunu dünya kamuoyuna duyurmayı başardı. Dünya ile ciddi anlamda bir iletişim kurdular ve dertlerini bir nebze olsun anlatabildiler. Dünyanın da artık bunu görmesi lazım. İsrail, orada dünyanın şımarık, haşere çocuğu, zulmediyor. Oradaki zulmünü bitirdiğinde duracak mı? Durmayacak. Dünya buna sessiz kaldığında İsrail, oradaki zulmü bitirdiğinde daha sonra Müslüman demeyecek, Hıristiyan demeden, Yahudi demeden diğer devletlerle de uğraşmaya başlayacak. Biz buna sessiz kalırsak yarın bu ateş dönecek gücünün yettiği herkese sıkıntı vermeye başlayacak. Onun için dünyanın birçok yerinde bu meseleye bu gözle bakan aktivistler bu meselenin farkındalar.

 

Türkiye’nin bu Filistin meselesini daha fazla gündeme getirmesi, Ortadoğu ve İslam dünyasındaki ilgileri, yaklaşımların yansımasındaki payı nedir?

 

Türkiye’nin Filistin üzerindeki payı noktasında bizim gemi sonrasında ciddi bir desteği oldu. Orada Türkiyeli insanların çoğunlukta olması hasebiyle de zaten meselenin önünden gidilmesi gerekiyordu. Ve meselenin önünden gittiler ve meseleye de sahip çıktılar. Tabi şu an itibariyle o meselenin oturması tartışılabilir bir mesele ama Türkiye Hükümeti Filistin üzerindeki hassasiyetini önemli bir noktada tuttuğu kanaatindeyiz. Daha da ileri götürmesi gerektiğine de inanıyoruz. Orada göz yumulacak ve sessiz kalınacak bir vaziyetin olmadığını hepimiz biliyoruz. Buna hiçbir devletin sessiz kalmaması gerekiyor. Burada yapılması gereken çok daha fazla şeyler var. Onların hepsinin de tamamen yapılması gerektiği kanaatindeyiz. İsrail, uluslar arası kamuoyunda ve devlet ricalinde de yalnız bırakılması gerekiyor ki bu zulmüne dur desin artık.

 

Bir mesafe alındı gibi. Yani kamuoyuna yansıyan bu. Biz arka planı çok iyi bilemediğimiz için.

 

Geçmişle kıyaslandığı zaman şu anda çok daha iyi bir yerdeyiz. Ama bu, bize göre yeterli değil.