12. Emirdağ Lahikası Müzakerelerinden Notlar

Emirdağ Lahikası’ndaki mektuplar bir devrin dini tarihinin arka planlarını en açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Lozan’da “Din ortadan kaldırılacaktır” kararı alındıktan sonra din ve dindarlar aleyhinde yapılan icraatlar bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. İcraatlar değişmiş, siyasi planlar kara bir renge boyanmış, din lehinde hizmete gönül veren insanlar susturulmaya, dinden soğutulmaya, türlü türlü desiselerle hapislere atılarak engel olunmaya çalışılmıştır. Risale-i Nur’ların telifi ile meşgul olan Bediüzzaman ve Nur Talebeleri bu engel olunanların, tacize uğrayanların, zehirlenerek ortadan kaldırılmak istenenlerin en başında gelmektedir.

Gizli komiteler, devlet memurlarını, emniyet güçlerini ve adliyeyi iğfal ederek oyunlarına alet etmişler, kanun namına kanunsuz baskıları, metanetli Nur Talebelerini caydırmaya yetmeyince, taktik değiştirerek safdil hocaları kullanmışlardır. Sıkıntıdan sıkıntıya düşen Bediüzzaman ve Nur Talebeleri, her zaman müsbet hareketi, dâhilde birlik ve beraberliği muhafaza etmeyi, ihlâs, sabır ve şükür yolunu tercih etmişlerdir.

Bu hafta Emirdağ Lahikasında üzerinde durulan mektuplardan kısa kısa alabildiğim ve bu gün için de ibret ve ders alınması, hayata geçirilmesi gereken önemli düsturları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Nefis Mücadelesi

  • Sıkıntılı zamanlarda nefis insanı taciz ediyor. Nefsi susturmanın yolu sabır ve şükürden geçiyor. “Bunca sene zaten alacağın zevkleri almışsın, daha hakkın kalmadı” demek gerekiyor. Nefis geçici zevklerin bekasını ister, zevaliyle ağlar. Kör hissiyatla yapılan bu yanlışlar insanı İlahi tokada müstehak eder. Bir dakika gülmeye bedel on saat ağlatır.
  • Zulüm ve musibetlerde kaderin adaleti var; insanı terbiye ediyor. Zahiri musibetlerin altında çok tatlı neticeler var. “Umulur ki hoşlanmadığınız bir şeyde sizin için hayırlar vardır” ayeti müjde veriyor. Allah senin için feleğin çarkını çeviren İlahi kanununu değiştirmez. “Kadere iman eden kederden emin olur” düsturunu kendimize rehber etmemiz, hevesli akılsız çocuklar gibi geçici ve ehemmiyetsiz zevklerin peşinden koşmamamız gerekir. Çünkü onlar manevi elemler bırakıyor. Muvakkat lezzetler ise, zaten şükür için verilmiştir.
  • Nefisle münazara ve münakaşada ikinci bir nefs-i emmare olan kör hissiyat daha şiddetli bir şekilde saldırıyor. Hayat sevgisini, hastalık ve musibetleri, zevkli ve masumane hayatı, istirahati öne sürüyor.

Bediüzzaman’ı öldürmek için çok şiddetli bir zehir vermişler. Zehir, Allah’ın inayeti ile büyük ızdıraplar yaşatmış ama öldürmemiştir. Kendisi zehirlenmenin ızdırabı ile kıvranırken şeytanla birlikte nefs-i emaresini şöyle susturuyor:

  • Şahsımdan dolayı Risale-i Nur’lara zarar gelme ihtimali var. Ölümümle Risale-i Nur’lar daha çok hizmet edecek. Şahıs yok, Risale-i Nur var. Dualarla yardım bana ediniz.
  • Canını, malını ve ömrünü Risale-i Nur’lara feda eden fedakâr Nur Talebeleri varken sen neden geri kalıyorsun?
  • Vakar perdesi altında benliğin fani ve zararlı zevklerini aramak doğru değil. Binler dünyevi zevki alsan da yine bozulacak.

Siyaset

Siyaset çok belalı bir yoldur. İçinde yalan hile dolap çoktur. Dürüst insanları bile yalan söylemeye, yanlış yapmaya, tarafgirlik etmeye zorlar ve zulme ortak eder. Siyasetin çok gaddarane icraatlarına şahit olan Bediüzzaman, şeytandan Allah’a sığındığı gibi siyasetten Allah’a sığınmıştır.

  • Nur Şakirtleri siyasete karışmadılar ve hiçbir siyasi partiye girmediler. İhlâs siyasetten meneder. Vazife-i İlahiyeye noksan gelmemek için ihlâsı muhafaza etmek lazımdır. Zalim siyasetin gaddar düsturu ferdi cemaat için feda eder.
  • İman umumun malıdır. Her taifede muhtaçları ve sahipleri var. Araya tarafgirlik giremez. Dine hizmet edenler, birkaç sene zahmetle ve ihlasla milyonlar sene saadetler kazanılabilir.

Risale-i Nur’un Meşrebi

  • Din usulü imamları, Risale-i Nur’un meşrebini muhafazayı emrediyor. Eskiden olmuş elem verici olayları deşmek meşrebimize uygun düşmüyor. Risale-i Nur bu zamanın yaralarına tam bir ilaçtır. İfrat ve tefritten kaçınmak, harici düşmanların çok olduğu bir zamanda dâhili küçük düşmanlıkları bırakmak bir mecburiyettir. İman ehlini şaşırtarak, İslam şeairini bozarak ihtilaftan istifade eden çok kuvvetli cereyanlar var. Bu zamanda değil mümin kardeşleri ile dindar Hırıstiyan ruhanileri ile ittifak yapmak gerekir.

Şialık ve Vehhabilik

  • İran’ın siyasi versiyonu Şialık, Suudi Arabistan’ın siyasi versiyonu da Vehhabiliktir. Şialık mutaassıptır. Vehhabilik müfrittir. Vehhabilik İbni Teymiye ve Cevzi’nin fikirleri üzerine bina edilmiştir. Bunlarla ilmen değil, ancak ihlâsla mücadele edilmelidir.
  • Vehhabiler Hariciliğin bayraktarıdırlar. Vehhabiliğin en önemli vasıflarından birisi velayeti inkâr etmeleri, tasavvufa karşı olmalarıdır. Necid halkının kılıçtan geçirilmeleri nedeniyle Hulefa-i Raşidine karşı bir küskünlükleri var. Çok evliyayı tekfir ediyorlar. Hz. Ali’nin kıymetini düşürüyorlar. Hanbeli mezhebine tabidirler. Bu mezhepte namaz kılmayana “kafir” deniliyor.
  • Bediüzzaman, “Benim ve Risale-i Nur’ların üstadı İmam Ali’dir. ‘Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum’ diyen âlimlere muhabbet etmek lazımdır” diyor.
  • Âli Beyt muhabbeti bizi Alevilerden ayıran önemli bir farktır.
  • Hz. Ali adalet-i mahzayı, Muaviye ise adalet-i izafiyeyi esas tutmuştur. Hakiki adaletin olduğu yerde izafi adaleti esas tutmak doğru değildir. Adalet-i hakikiyeyi esas tutmak gerekir.
  • Yezid ve Velid gibi heriflere lanet edilmesi caizdir fakat bir sevabı yoktur. Zemmedilmese mesuliyeti yok, zemmedilirse şer’i hükümleri vardır.
  • İsim vererek kişilere lanet okumak doğru değildir. “Allah’ın laneti zalimlerin ve münafıkların üzerine olsun” şeklinde sıfatlara, ünvanlara, komitelere vs. lanet okumak gerekir.
  • Ömer bin Abdülaziz “Eskilerin kanlı olaylarından bahsederek biz de dilimizi kirletmeyelim” tavsiyesinde bulunmuştur.

Hocalar

  • Şimdi de Risale-i Nur’lara saldırı Selefilik zihniyetinden geliyor. Bediüzzaman ve Risale-i Nur’lar aleyhinde en tesirli vasıtayı hocalardan bulmuşlardır. Mümin ve müdakkik bir kimsenin, eskilerin lüzumsuz şeyleri ile meşgul olması, şimdiki binler zemme layık kimselere ehemmiyet vermemesi anlamına gelmektedir.
  • Bediüzzaman, tashihat yaparken, “Konyalı hocalara şiddetli bir hiddet geldi” diyor. Risale-i Nur’ları Arabî bilmeyen fedakâr Nurcular yazıyor. Hatalar çok. Tashihat yaparken çok zorlanıyor. Arabî bilenler yazmaya yanaşmıyor. Bu nedenle Ankara’daki ve İstanbul’daki hocalara da “insafsızlar” diye bağırıyor. Çünkü “Risale-i Nur’ları yazmak; hem vazifeniz, hem medresenin mahsulü, hem de size farz-ı ayn olduğu halde neden yardım etmiyorsunuz? Lakayt kalanlara da mani oluyor ve çekilmelerine sebebiyet veriyorsunuz. İmam-ı Ali’nin ahirzamanın bir kısım hocalarına vurduğu tokattan hissedar oluyorsunuz.” diyor.
  • İlmi heyetin beyanına münasip olmayan beyanlar yapılıyor. Derd-i maişet belasıyla biçare hocaları dairelerine çekip Nurlardan uzaklaştırıyorlar, lakayt kalmalarına sebep oluyorlar. Ruhsatla amel etmeye kendilerine fetva buluyorlar. Tazyike maruz kalan Risale-i Nur Talebelerini evham yüzünden bir hadise çıkması ihtimaliyle korkutuyorlar. İdare, siyaset ve kanunlarla merhametsiz bir surette suçluyorlar. Herkesi bizden ve Nurlardan ürkütüyorlar. Ehemmiyetli korku verilen zayıf hocalara bunlar bir mazeret oluyor. Ancak fevkalade cesaret ve gayret gösterebilen hocalar Risale-i Nur dairesine giriyorlar.

Risale-i Nur Hizmeti

  • Avam müminlerin nokta-i istinadı ve en çok muhtac olduğu hakikat Risale-i Nur’lardır. Risale-i Nur Hizmetinin içine hiçbir garaz, hiçbir vesvese ve hiç bir şüphe girmemeli, dünya maksatları karışmamalı, daima hak ve hakikat olmalıdır. Din din olarak takdim edildiğinde hiç kimsen itirazı olmayacaktır. İhlâs ve samimiyetle güzel hizmetler yapılırsa, müminlerin itimadı kazanılır.
  • İhlâs düsturları teşekkül etmezse, şahs-ı manevi de teşekkül etmez.

Kaynak:
Emirdağ Lahikası, 131, 132, 133, 148, 149, 152, 154, 155, 160. Mektuplar (e-risale.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.