Ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolu da bulamayan kimseler idiyse! 

Ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolu da bulamayan kimseler idiyse! 

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Mâide Sûresi 104-105. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor

104-Hem onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’ân’a) ve peygambere (sünnetine) gelin!” denildiği zaman: “Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyler bize yeter!” dediler. Ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolu (da) bulamayan kimseler idiyse! (Yine de onlara mı tâbi‘ olacaklar?)(*)

105-Ey îmân edenler! Siz kendinize bakın! Hidâyete erdiğiniz takdirde, dalâlete düşenler size zarar vermez. (**) Dönüşünüz hep berâber ancak Allah’adır; artık (O,) yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecektir.

(*)“Biz Kur’ân şâkirdleri (talebeleri) olan Müslümanlar, bürhâna (delîle) tâbi‘ oluyoruz. Akıl ve fikir ve kalbimizle hakāik-ı îmâniyeye (îman hakīkatlerine) giriyoruz. Başka dinlerin bazı efradları (ferdleri) gibi, ruhbanları (hristiyan din adamlarını) taklîd için bürhânı bırakmıyoruz.” (Mektûbât, Hutbe-i Şâmiye, 404)

(**)“Mâdem onlar dîvânelikleriyle bizim muazzam mes’elelerimize tenezzül edip karışmıyorlar; biz, neden kudsî vazîfemizin (dînî hizmetlerimizin) zararına onların küçük mes’elelerini merakla ta‘kīb ediyoruz. Bu âyet, لَا يَضُرُّكُمْ مَنُ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْ* ve usûl-i İslâmiyenin ehemmiyetli bir düstûru olan; اَلرَّاضي۪ بِالضَّرَارِ لَا يُنْظَرْلَهُ yani, ‘Başkasının dalâleti sizin hidâyetinize zarar etmez; sizler, lüzumsuz onların dalâletleriyle meşgûl olmazsanız’ düstûrun ma‘nâsı: ‘Zarara kendi râzı olanın lehinde bakılmaz. Ona şefkat edip acınmaz.’ Mâdem bu âyet ve bu düstur bizi, zarara bilerek râzı olanlara acımaktan men‘ ediyor; biz de bütün kuvvetimiz ve merâkımızla vaktimizi kudsî vazîfeye hasr (tahsîs) etmeliyiz. Onun hâricindekileri mâlâyâni (lüzumsuz) bilip, vaktimizi zâyi‘ etmemeliyiz.” (Emirdağ Lâhikası-I, 58)