Virüsler eşsiz olarak kendi kendine nasıl bölünüp çoğalıyor?

Virüsler eşsiz olarak kendi kendine nasıl bölünüp çoğalıyor?

Mikroplar, virüsler kendi kendine bölünerek çoğalıyormuş. Her şeyin bir eşi varsa, bu virüsler eşsiz olarak kendi kendine nasıl bölünüp çoğalıyor?

Canlılar kendi kendilerine çoğalmaz. Onları Allah çoğaltır, büyütür, geliştirir, farklılaştırır. Bizi kim yarattı ise ve şimdi de hayatımızı kim devam ettiriyorsa, gülü de, bülbülü de, arıyı da, sineği de, ineği de, koyunu da, keçiyi de O yaratıyor, yediriyor, içiriyor, büyütüyor ve çoğaltıyor.

Cenab-ı Hak kâinattaki icraat ve tasarrufunu, yine kendisinin koyduğu bir takım kanunlarla yapıyor. Biz zannediyoruz ki, o işi o kanunlar yapıyor veya canlı kendisi o işi başarıyor. Hâlbuki esas iş yapan Cenab-ı Hak’tır.

Nedir bu kanunlar?

İşte bunlar; büyüme kanunu, gelişme kanunu, solunum kanunu ve sindirim kanunu ve üreme kanunu gibi kanunlardır.

Şimdi solunumu biz kendimiz mi yapıyoruz?

Hayır.

Cenab-ı Hak önce yüzde yetmiş sekiz azot ve yüzde yirmi bir oksijen karışımı havayı yaratıyor. Bu oran kirlenme ile bozulduğu zaman o havayı hemen temizliyor. Havayı alacak nefes borusunu ve akciğerleri yaratıyor. Buraya getirilen hava kana geçiriliyor ve kanda gerekli temizlik yapılıyor ve kirli hava nefesle geriye çıkarılıyor. Bu insanda da böyledir, koyunda da, elma ağacında da teneffüs kanunu böyle cereyan eder.

Şimdi birisi diyebilir mi: Ben solunum için gerekli havayı ve akciğerleri yaptım ve o hava ve akciğerlerle kanı temizliyorum?

Hem, bu işler biz uyurken de vücudumuzda devam ediyor. Beş-on dakika ara verse ve biz nefes alamasak hayatımız biter ve hemen ölürüz.

Demek ki, bu solunum kanununu biz idare edemiyoruz. Biz akıllı ve şuurlu iken, en can alıcı işleri vücudumuzda yapamazken, arı ve karınca, koyun ve kuzu gibi aklı şuuru ve iradesi olmayan hayvanlar kendisi nasıl yapsın?

İşte solunum kanununun canlılarda işleyişi ne ise, sindirim kanununun işleyişi de aynıdır. Yani insanın iradesi, kudreti ve ilmi dışında hadiseler cereyan etmektedir.

Mesela yediğimiz bir yemekteki elementlerin nereye gideceğine kim karar veriyor? Tırnağa giden kalsiyum elementi göze ve kalbe gidip orada kemikleşse bir anda hayatımız biter. Vücudumuza giren elementlerin başa gidecek olan başa, dişe gidecek olan dişe, kalbe gidecek olan da kalbe gönderiliyor. Hem de bizim hiç haberimiz olmadan.

Demek ki bizim bedenimizde tasarruf eden ve iş yapan sonsuz ilim, irade ve kudret sahibi birisi var. İşte O Allah’tır.

Allah’ın üreme kanunu tek değildir

Cenab-ı Hakk’ın üreme kanunu tek değildir. Yani bir canlının çoğalması için anne ve babanın olması bir kanundur. Ama çoğalma için illa bir anne ve babaya ihtiyaç gerekmez.

Anne ve babalı üremeye “Eşeyli üreme” denir. Anne ve babasız üremeye de “Eşeysiz üreme” adı verilir.

Mesela patates gözlerinin olduğu kısımlardan kesilerek parçalara ayrılır. Bu parçalardan her birisi toprağa gömülerek pek çok patates elde edilir. İşte burada babaya ihtiyaç olmadan çoğalma meydana geldi.

Aynı şekilde mantarlarda, bakterilerde ve virüslerde benzer eşeysiz üreme, yani baba olmadan çoğalma olmaktadır.

Babasız üreme hayvanlar da vardır. Mesela Bey Arı olarak ifade edilen dişi arının yumurtaları döllenmiş olanlarından dişi arılar, döllenmemiş olanlarından da erkek arılar yaratılır.

Üreme ve çoğalma kanunu da Allah’ındır ve icraatı yapan Allah’tır. Bunun için yine bir takım sebepler devrededir. Ama işi yapan sebepler değil, o sebeplerin arkasında Allah’tır.

İşte asıl mesele o sebeplere takılmayıp, o sebeplerin arkasında Allah’ın kudret elini görebilmektir.

Örneğin senin meydana gelmene annen ve baban sebeptir. Hâlbuki bak onlar da bir süre önce yoktu. Onlar da yaratıldı. Hem seni anne karnında yapan, el, ayak, kol ve bacaklarını takan, senin göğsüne kalbini ve kafana beynini yerleştiren annen mi?

O biçare vücudunda neyin nasıl meydana geldiğini bilmiyor. Sana gözlerini verse, kendisi gözsüz ne yapacak?

Demek ki, gözleri ve kulakları da takan annen değil.

İşte bütün bu olayların harikalığını gördükten sonra insanın hayret ateşini söndürecek ancak “Allahu Ekber”dir. Yani insan, “Allahım sen ne büyük kudret, ilim ve irade sahibisin. Sen her türlü noksan sıfattan uzaksın. Şükürler olsun Sen varsın ve benim ve bütün sevdiğim insanların her türlü ihtiyacını görüp hayatını devam ettiriyorsun. Bütün bunlar Senin bizi çok, ama çok sevdiğini gösteriyor. Ben de Seni çok seviyorum. Sen ne emredersen başla göz üstüne” demesi gerekiyor.

Şayet olayların arkasındaki Allah’ın bu kudret eli görülemezse, o zaman meydana gelen olaylar sebeplere, tabiata veya tesadüfe verilir. Böylece insan Allah’a şirk yapmış, yani ortak koşmuş olur.

Bu ise, insanı İslâmiyet’ten çıkarır. 

Allah da o adama bütün dünyayı zindan eder. Ahirette de ebedî kalacağı cehenneme gönderir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.