Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

Varedici kaosun yönetilmesi

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

MS korona öncesi, korona sonrası devir başladı gidiyor.

Komşu apartmanla ortak sündürmeye üveyikler toplanınca yem saçıyordum.

Yan apartmanın yöneticisi Necla 6. kattan bağırdı bir gün: “Ne yapıyorsun kuşlar camları pisletiyor.” Aldırmadım.

Geçen gün yan komşuya dedikoduya gelmiş yine yem atarken yakalandım.

-Komşu ne yapıyorsun bu kuşlar pislik yapıyor yemleme.

-Ne yapmam lazım kime zararı var. En yakın ev bir kat yukarda deyip balkondan ayrıldım.

Sonra bir akşamüzeri aynı evin bir adamı bu kuşlar pencere kenarına pisliyor, yem atma demez mi.

-Sana ne zararı var ölsün mü dedim. Bak benim pencerede de var. Yem yiyip gidiyorlar. Yağmurda da ortak çıkma temizlenip gidiyor.

Ertesi akşam yemleyip içeri girdim sonra baktım ki üveyikler yok. Komşu adam kuşları kovmuş.

Virüs vehmi kötülüğü de bulaştırır oldu. Halbuki adamın 90’lık sağlam annesi var. Onun sağlığını düşünüp kuşları kovmuş.

Üveyik virüs taşımaz ki. Aslında biraz da ben sebep olmuşum. Beni görünce havalanıp alnıma doğru uçuş yapıyorlardı.

Sıkıntıdan olacak, bu uçuşları hem tekrarlatıp hem de uçanları çoğaltıyordum. Bu arada sevinip elime konmalarını isterken, alkışımı komşu duymuş ve müdahale etti.

Demek ki kuşlara minnet uçuşu yaptırmak doğru değilmiş.

Artık kumrulara yemi sabah namazı atıyorum ne kedi geliyor ne süte dokunuyor. Adamımla karşılaşmayı korona sonrasına bıraktım.

Ne de olsa komşu ve kamu hukuku var!
        
***
      
"Yoksa sen, bizim âyetlerimizden olan Ashâb-ı Kehf ve rakīmi mi şaşırtıcı buldun?
O gençler mağaraya sığınmışlar ve "Rabbimiz! Bize katından rahmet gönder ve bize içinde bulunduğumuz durumdan bir çıkış yolu göster! demişlerdi." (Kehf Suresi 9-10.)

İsevilik düşmanı Roma zulmünden kaçan mümin gençler, köpekleriyle beraber bir mağaraya sığınmış ve 309 sene uyutulmuştu.

Uyandıklarında ise memlekete İsevi mümin bir yönetim gelmişti.

Bu itikadi ve idari mucize çağımızda niye yeniden yaşanmasın ki?

Çünkü Kur'an'ımızda geçen; işaret ve mucizeler kıyamete kadar dönüşerek yaşanıyor. Her asra bakan tezahürleri ve yönleri var.

Yecüc-mecüc, dabbetül arz, peygamber mucizeleri (Hz. Süleyman, İbrahim, Musa, İsa, Hz. Muhammed Mustafa (as ecmain) müteşabih / yorumlu olduğu için kıyamete kadar tezahür ve yansımaları görüldü ve görülecek.

Yine Hz. İsa (as) için Nisa Suresi 157. ayette; 
"Allah elçisi Meryem oğlu Îsâ Mesîh’i öldürdük" demeleri yüzünden... Halbuki onu ne öldürdüler ne de çarmıha gerdiler; (başkası ona benzer kılındığı için) şüphe içine düşürüldüler. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bu konuda tam bir kararsızlık içindedirler. Bu hususta zanna uyma dışında hiçbir bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmemişlerdir" buyruluyor.

Üstadın da içinde olduğu ağırlıklı ehli sünnet salihleri, İsa Mesih'in müslüman önder olarak mucizevi bir diriliş göstereceğini izah ederler.

Üstad Nursi; Hristiyanlık yırtıldı purutluğa / protestanlığa döndü, o da yırtılıp İslam'a hazırlanıyor diyor.

İsevi müminler; Hz.İsa (as) zamanından; İsa'dan sonra 30’lardan 395 yılına kadar bütün zamanların en muazzam çile ve işkencesini çektiler.

Ashabı Kehf gerçeği bu zaman içinde yaşandı.

Bu 300 yıldan fazla süren İsevi müminlerin çilesi esas olarak anadolumuzun Kapadokya/ Ürgüp-Göreme bölgesinde yaşandı.

İsevilerin yaşadığı bu işkenceli izole hayata katakomp / yeraltı hayatı denir.

1-060.jpg

Bu uzun ıstıraplı süreçte; çok katlı Derinkuyu, Kaymaklı yeraltı şehirlerinde Roma zulmüne direnip imanlarını korudular.

Bu şehirlerde mezarlık, kilise, fırın vb. tüm ihtiyaç merkezleri inşa edildi.

Sonunda 395’de Doğu Roma imparatoru Kostantin, İsevi mümin olunca bu şanlı direniş dönemi bitti.

İman inkara, sabır zulme, azim tecrite, tevekkül boykota galip geldi.

Kapadokya iman destanı; henüz müslüman müminlerin gündemine bile girmedi. Ashabı Kehf dizisi dışında.

Bu toprak insanı 300 yıllık direnişin ve zaferin manevi tecrübesi ve hatırasına sahip.

Bu tecrübeden hareketle denilebilir ki koronavirüs tehdit ve tasallutuna en dirençli insan bizim Anadolu insanıdır çünkü bu tecrübeyi dünyada yaşayan ikinci bir coğrafya yok!

2-046.jpg

Sonra Peygamberliğin 7. yılında 617’de başlayıp 10. yılda 619 da biten; Mekke EbuTalip Mahallesi tecrit ve ambargosunu yaşadı müminler.

Çok çetin ve zorlu günler geçirdiler ve ambargo ve tecriti parçaladılar.

Resulullah'ın (asm) imtihanı bu yıllarda zirve yaptı.

En sağlam dayanakları Hz. Hatice validemiz ve koruyucu amcası Ebu Talip bu sırada öldüler.

Yetmedi dayıoğulları ve ilk çocukluğunun geçtiği Taif'ten taşlanarak kovuldu.

Sığındığı bağda Ninovalı İsevi mümin Attas, Allah Resulüne sahip çıktı ve üzüm ikram etti. Müşrik sahipleri bu yardımı duyunca Attas'a eziyet ettiler.

Sonra Mekke'ye akrabası bir ailenin himayesinde girebildi.

Hz. Ayşe (ra): Resulullah'a sorduğumda en zor gününün Taif dönüşü olduğunu belirtmişti der.

Fakat; Resullüğün ve Habibullahlığın zirvesi yine 621 Recep'te gerçekleşti. Cebrail'i aşağıda bırakıp Kabıkavseyn makamına ulaştı.

Demek ki en büyük mutluluk ve zaferler en çetin ve çileli sınavlardan sonra gerçekleşiyor. Sabreden zafere erişiyor.

1926-1953 arası Türkiye'de yoğun biçimde Nurcu müminlerin tecrit ve dışlanması yaşandı. Nurcu demek öcü demek gibiydi. Resmi devlet baskı ve zulmü bir yana, en yakın akraba ve komşu itelemesi de yaşandı ve aşıldı.

Peki sahabe savaşlarının günümüze ışık ve rehberlik yapması mümkün mü? Neden olmasın...
          
"Eğer denilse: Mübarek İslâmiyet ve nurani asr-ı saadetin başına gelen o dehşetli kanlı fitnenin hikmeti ve vech-i rahmeti nedir? Çünkü onlar, kahra lâyık değil idiler?

El-cevap: Nasıl ki baharda dehşetli yağmurlu bir fırtına, her taife-i nebatatın, tohumların, ağaçların istidatlarını tahrik eder, inkişaf ettirir; her biri kendine mahsus çiçek açar, fıtrî birer vazife başına geçer.

Öyle de sahabe ve tabiînin başına gelen fitne dahi çekirdekler hükmündeki muhtelif ayrı ayrı istidatları tahrik edip kamçıladı; “İslâmiyet tehlikededir, yangın var!” diye her taifeyi korkuttu, İslâmiyet’in hıfzına koşturdu. Her biri, kendi istidadına göre câmia-i İslâmiyet’in kesretli ve muhtelif vazifelerinden bir vazifeyi omuzuna aldı, kemal-i ciddiyetle çalıştı..."

"Güya dest-i kudret, celal ile o asrı çalkaladı, şiddetle tahrik edip çevirdi, ehl-i himmeti gayrete getirip elektriklendirdi. O hareketten gelen bir kuvve-i ani’l-merkeziye ile pek çok münevver müçtehidleri ve nurani muhaddisleri, kudsî hâfızları, asfiyaları, aktabları âlem-i İslâm’ın aktarına uçurdu, hicret ettirdi. Şarktan garba kadar ehl-i İslâm’ı heyecana getirip Kur’an’ın hazinelerinden istifade için gözlerini açtırdı." (19. Mektup)

Bu satırlar sünnetullahı / Allah'ın beşer hayatında uyguladığı kanun ve tarzı anlatıyor.

Ayette buyrulduğu gibi; O'nun sünnetinde bir değişiklik göremeyiz.

İçinde bulunduğumuz koronalı günlerde mümkün ki Allah müminlerin istidat ve kabiliyetlerini bu şekilde geliştirip coştursun.

Ayrıca tüm insanları hakka, doğruya, imana yatkın ve eğilimli yapsın.

Niyet hayır akıbet hayır. Biz niyet ve ümidimizi yeşil tutmakla vazifeliyiz. 

Bu da bir dua ve yöneliş.

"Ben kulumun zannı üzereyim. O bana yürürse ben ona koşarım..." buyurdu kutsi hadiste.

***

Ekranın öteki yüzü.

Geçenlerde TV’de gösterdiler.

Bir konferansta Bill Gates; savaşların artık çok pahalı olduğunu anlatırken, bomba yerine korona fotoğrafı gösterip koronanın 10 dolarlık silah olduğunu belirtti.

Pek çok araştırmacı koronavirüsün üretilmiş biyolojik silah olduğunu öne sürüyor.

Yeterli ispat ve delil olmadan bunu bilip inanamayız.

Ama iki noktanın altını çizmek lazım;

A-Bu virüs eski virüsler gibi tabii / fıtri şekilde ürese bile; bunu silah ve kriz yönlendirme olarak kullananlar mutlaka çıkar.

B-Bu virüs mutasyon / bozulma geçirdiyse; bugünkü nanoteknoloji ve virolojiyle üzerinde oynama mümkün gözükmektedir.

Bu bağlamda;

1-IMF daha krizin başında yüzlerce milyar dolarlık krediler hazır dedi.

2-Dolar alabildiğine yükseliyor ve sanal para dayatılacak gibi duruyor.

3-Amerika'nın diz çöktüremediği İran ve Venezuela'nın IMF’e müracaat ettiği yazılıp konuşuluyor.

4-Çin-İngiliz ipekyolu güzergahındaki ülkelerin hedef alındığına dair ciddi emareler var. İran, İtalya, İngiltere. Bu yolda yer alan Türkiye ya bu projeden vazgeçer veya heybedeki büyük turp diyenler var. Bu durumda bizi daha büyük tehlike bekliyor olabilir mi?

5- Amerika merkezli; Anglosakson / Yahudi savaşı olabilir mi? Diğer adıyla küreselci / ulusalcı savaşı? Bu savaşta Trump da hedefte mi?

6-Bu bağlamda Yahudi sermayesi ve beyin takımının Çin'de mevzilendiği doğru mu?

7-Bu çerçevede siyonist / evanjeliklerin vadedilmiş topraklar projesi yürüyor mu? Mescidi Aksa yıkılıp, Süleyman mabedi 3. kez inşa edilecek mi? Kabe'nin ve Mescidi Nebevi'nin akıbeti ne olacak?

8- Eninde sonunda Evanjelik / siyonist merkezli, Kudüs’ü Şerif'ten yönetilecek bir dünya krallığına mı gidiyoruz. İsrail ve Yahudilerin suskunluğu manidar değil mi?

9- Dünyaya dijital, teknik merkezli bir deneme uygulandığı doğru mu? Tüm eğitim bundan sonra ekranlardan mı verilecek. Bu yöntemle tüm insanlar yönlendirilip, harcamalar azaltılacak mı?

10- İnsanlara çip takılıp, 24 saat gözetim altında mı tutulacak? Tek tip sanal para yerleşip, bankalar ve çalışanlar saf dışı mı kalacak? Bu projede Google, Apple gibi şirketlerin fonksiyonu nedir?

11- Bu virüs belası nüfus azaltma planı doğrultusunda mı yönetiliyor? Virüsle hasta ve ihtiyarlar elenip, kalanlar apartman kafeslerinde mi yönetilecek?

12- İslamiyet yerine modern putperest dinler mi hedefleniyor! Emojilerle yeni dünya alfabesi mi oluşturuluyor?

***

Gelecek Tablosu

1-Tüm bu tahmin ve komplolar niçin öne sürülüyor? Bu iddialar tutar mı ve ne kadar geçerli?

2-İnsanlık bu tek merkezci diktayı kabullenir mi? Yoksa bir süre mecburen katlanır mı?

3-Yoksa dünya; şeffaf, adil, dayanışmacı paylaşımcı ortak bir düzene mi gidiyor? Bunun gerçekçi bir zemini var mı?

4- Virüs kökenli bir dünya savaşı ise; bunun arkası gelmez mi? Bu durumda; strateji değişikliği yaparak uzun vadeli bir planlama ve hazırlık yapmamız şart değil mi? Sabır, dikkat ve hazırlığımızı sağlam tutmamız gerekmez mi?

5- Virüs aşısının en erken 2021'de uygulanacağı vurgulanıyor? Bu durumda salgın yakın gelecekte artar mı azalır mı?

6- Bu salgın normal sıradan olup; bu yazdan itibaren dünya hayatı normalleşir mi? Yoksa; açlık kıtlık yecüc mecüc hareketleri, anarşi, şehir savaşları mı çıkar?

7- Bugünkü vaziyet tek bir süreç mi yoksa zincir süreç mi? Bunun arkasında kıyamet olabilir mi? Yoksa kıyamet öncesi bir diriliş olabilir mi?

8- Hedefte tüm İslam dünyası varsa; bu zelil durumla sonumuz ne olacak? Dünya planlayıcıları müslümana fırsat ve şans tanır mı? Bu durumda müslümansız bir dünya mı planlanıyor, bu mümkün olabilir mi?

9- Dünya ve insanlığı mucizeli bir inkılap bir diriliş bekleyebilir mi? Görünen manzaraya bakarsak ümit ve teselli bulabilir miyiz?

10- Bu temizlik ve netleştirme zalimler eliyle yaptırılıp; Mesih ve Mehdi Çağına hazırlık ve zemin hazırlanabilir mi? Tam tersi, müslüman esaret ve soykırıma uğrarsa; çare ve çıkışı ne olabilir?

11-En doğrusunu Allah bilir tabi. Biz bugünü sıkı tutup bugünkü görevimizi yapsak; dini kökenli gelecek beklentilerine girmesek en doğrusunu mu yapmış oluruz.

12- Müminlerle beraber, dünya nur talebeleri bu konuda ne düşünüyor ve ne yapıyor? İnanıp söylediğimiz ümit ve beklentiler hayal miydi? İllüzyon ve halüsinasyon mu görmüştük? Yoksa kader bizden taraf; bizim beklentilerimiz er geç olacak mı?

Yahut bırak bu düşünmeyi telaşı, tevekkül et teslim ol rahat et mi diyoruz?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.