Uyanın ey Hilalin Çocukları!

Asıl mesele nedir ve hangi kutuplar arasında cereyan etmektedir? Bu mahşeri arenada biz ne yana düşeriz?

Hemen söyleyelim en genel anlamda öncelikle iyilik-kötülük, hak-batıl, iman-küfür, hayır- şer adalet-zulüm gibi zıt kutuplar arasında bir çatışma vardır.

Bir de zıtlaşan değer kümeleri arasında bir çatışma vardır. İşte medeniyetler bağlamında dünden bugüne devam edegelen Doğu-Batı, İslam-Hristiyan, Hilal-Haç'ın vb. arasındaki çatışmalar buna misaldir.

Medeniyetler mecrasında hakimiyet mücadelesi ve günümüz dünyasında çağdaş yazar Samuel Huntington  "Medeniyetler Çatışması" tezi olarak revize edilip ateşlendirilmiştir. Bu bir anlamda 11. yüzyıldan 20. yüzyıla ve günümüze kadar süregelen amansız bir kavgadır. Misalen Bosna Savaşı, Arap Baharı kumpası, Arap dünyasının zabtu rapt altına alınması, Mısır, Türkiye içerisindeki kalkışmalar, ülkemizi dört bir yandan sıkıştırmalar esasta Haçlı zihniyetin Hilal beldesine olan şeytani tasallutudur.

Öncelikle bu gerçekliği anlamak, yüzleşmek, gerekli duruş ve direnişi göstermek, icabeden hamleyi iyi yapmak durumundayız.

Yaşadığımız tarih sürecinde kadim varlığımız, mensubiyetimiz, aidiyetimiz ve gerçekliğimiz bize bunu söyler. Hilal'in Çocukları olarak bizler kaynak ve kabiliyetimiz keyfiyetinde ve nispetinde, bunun gereğini yapmamız ya da yapmamamız kendi cephemizin hesabına artı ya da eksi olarak kazınır. Sonuca katkımız ve etkimiz nispetinde ya kazanır yolumuza devam ederiz ya da maazallah kaybedersek engellenir, düşmanın sömürülen emir kulu oluruz.

En genel ölçekte evvelemirde Hilalin çocuklarının yeryüzünde kadim ortak değer bağlamında derin manevi, kültürel, tarihsel rabıtaları vardır. Varoluş ve değer ölçeğinde ortak bir tarihe, kültüre, bilince dair aidiyetleri vardır. Kendi içinde farklı kümelerde soy kökleriyle ve/veya bütünüyle ruh kökleri birdir, birliktir. Öyleki kaderleri ortak olacak şekilde kardeşlikleri vardır. Buna kısaca bilinen sembolik ifadesiyle Hilal'in Çocukları diyebiliriz.

Özel ölçekte bahusus Anadolu insanı bu temel esasta Türk İslam medeniyetinin parlayan yıldızı olarak kurucu ve koruyucu olarak liderlik rolüyle önemli bir yere sahiptir. Anadolu, Türk İslam mefkuresine inanmış bir milletin yüce ideal ve yüksek mücahede ruhuyla, canından can vererek, kanından kan vererek sulanmış, vatan kılınmış şuhedalar yurdudur. 

Burada temelde bir aykırılık mevzu bahis olamaz. Şayet varsa bu bambaşka bir mesele demektir. Bizden görünüp bizimle olmanın ötesinde bize karşı olan gizli bir kimliğin, gizli bir inancın, gizli bir misyonun ve sembolik ifadesiyle gizli bir Haç'ın varlığına dalalet eder ki bunu kendi gerçekliğinde değerlendirmek durumundayız. Zira Haç, özelliklede gizli haç sorunu eski, derin ve aynı zamanda güncel bir sorundur. 

Bunun farkında değilsek, gizli ya da açık bir düşmanın oyununa gelme durumunda olan bedbahtlar, özüne zarar veren yazığın koynundaki zavallılar güruhundanız demektir. Hainin de, zarara rızasıyla girenin de hükmü bellidir: O noktada şeriatın kestiği parmak acımaz. Ne var ki ortak hukukun ahlaki boyutuyla öncelikle basiretle olanı ayırt etmeli ve  anlamaya çalışıp dikkatle olası zararlarından korunmalıyız. Ferasetle yanılgıya, yanlışa ayna tutmalıyız, yanılan yanlarımızın, sabırla, sorumlulukla, lütufla ıslahına çalışmalıyız, irşad etmeliyiz.

Konumumuz ne olursa olsun her şeye rağmen mutlaka, yek vücud halinde, ortak akıl ve elbirliğiyle illaki ortak amaç odağında bir şeyler yapmak, yapana omuz vermek, bu yönüyle kendimiz kalarak devletimizin yanında olmak, yapılana katkı yapmak, sorumluluk ve mecburiyetimiz vardır.

Burada Türk-Ķürt, Arap-Acem, Sünni-Alevi, sağ-sol, parti-patırtı vb. günlük siyaseti aşan, geniş tanımıyla millet olarak kadim ve varoluşsal bir durumdan, külli bir meseleden bahsediyoruz.

Diğer boyutuyla zıtların çatışması kadar birbirini zıt gören, maksatlı olarak bizi bize ötekileştiren emperyal  Batı ve batıldan bahsediyoruz. Kurumsal vahşi Batının yapıp etmelerinden ve misyoner batıl vahşinin siyasetinden, insanlık dışı yapıp etmelerinden, hakkımızda kötü hüküm taşıyan pis emellerinden bahsediyoruz. Bu, Hilal karşıtlığında yapılanmış Haçlı zihniyet ve haçlılar ve tabi ki Haç'ın ta kendisidir.

Daha özel bağlamda bu haçlı zihniyetin, misyonun içimizdeki saklı unsurları vardır ki son iki yüz yıllık tarihimiz bu kripto takımın ihanetleriyle doludur. Osmanlı'nın adalet ve hoşgörüsünden yaralanarak, istismar ile  içimizde yer eden kripto azınlık zümre, zayıf anımızda dış emperyalle el altından iş tutarak, sert ve yumuşak güç konumunda bizi içeriden vurma cüretini gösterebilmişlerdir. Emperyal odaklarla işbirliği içerisinde  tepemize çıkan, hayasızca tepinen, yönetimi ele geçiren kemikleşmiş bir yapıdır bu.

Kahredeci olan şu ki; dış düşmanın yapmak isteyip de yapamadığını bize "cebren ve hile ile..." reva gören bir kirli zihniyetin, yüzyıla yakın yapıp etmelerini, düzenini, sistemini, kurumunu, kuruluşunu masaya yatırıp iyi analiz etmeliyiz.

Millet olarak verdiğimiz mili mücadelemizi bizden çalarak, kazanımlarımıza el koyarak, kendi kült yapılarını kurarak, kanunları kurgulayarak içimizdeki bu çökertme hareketini iyi kavramak gerektir.

Güya maddeten kurtulmuştuk amma velakin, milli ve manevi değerlerimizle dış destekle içeriden kripto takımın rezil, sistematik ihanetine maruz kalmıştık.

Mülkümüze cebren ve hile ile el koyup, ruhumuzu çökertmeye cüret edenlerin nasıl bir oyun kurduklarını anlamak çok acı verici olsa da bilmek durumundayız. Devlet içinde devlet kurduklarını, sözde devrimlerle bizi içeriden, değerlerimizden, can evimizden nasıl vurduklarını görmek bilmek ne kahırdır. Bu sebepten içimizdeki iş bu kriptocu, dönme takımını iyi bilmek, tanımak durumundayız. Bilelim de, Hilal görünümlü haçları, Türk görünümlü Yahudileri, Kürt görünümlü Ermenileri, dahası Karadenizli Rumları, kent Levantenlerini, cumhuriyetin halka rağmen halkçı imtiyazlıları olması gereken yere bir oturtalım hele.

Kimin neden, ne kadar "ne mutlu..." olduğunu bir görelim hele. Cebren ve hile ile kurgulanan vesayetleri iğneden ipliğe bir çözülsün hele.

"Değişmesi dahi teklif edilemez..." maddeleri milletin iradesi bir değiştirsin hele... Korku psikolojisiyle  ve inatla milletten korunma kanunları bir kalksın hele... "Egemenlik kayıtsız şartsız milletin..." olsun bir hele. "Milletlerin olmazsa olmazı olan kadim değerleri yürürlüğe bir konsun hele... Millet sahiden kendi kaderine bir "hükmetsin" hele...

Yeni bir istikbal ve istikamet için  evvelen ve mutlaka bu kripto azınlığın ihanetiyle, bu tarihsel kumpasla yüzleşmeliyiz ve hesaplaşmalıyız.

Yüzleşmeliyiz ki dış güçlerin içimizdeki doğal uzantıları, koynunda gizli Haç taşıyanlar ayrışsın. Halka rağmen halkçılar, cebren ve hile ile döşenmiş kanunlar, gizli anlaşmalar, düzmece söylemler, içten kuşatmalar son bulsun.

Bize karşı biz anlamında kendilerini içimizde var eden iş bu imtiyazlı ve mutlu azınlık bu güruhtan paçamızı kurtarmak, aktif inisiyatifimizle yola devam etmek mecburiyetindeyiz.

Biliyoruz hasarsız, arızasız değiliz. Biliyoruz dünden bugüne düşman hesabına geçen gafletimiz, hatalarımız oldu. Biliyoruz zayıf damarımızdan düşman içimize sızdı. Biliyoruz kendi gafletimizle kendimize epey bir zaiyat verdik. Biliyoruz zayıf karakterlilerimizden aklı çelinenler oldu. Biliyoruz daha nice bilmediğimiz günahlarımız var vesaire... Ama biliyoruz ki hiç bir Müslüman Türk evladı milli ve manevi mukaddesatına karşı bilerek hata yapmaz, gaflet eseri yaptığı hatayı tekrarlamaz, onu sürdürmez, hatasından dolayı derin bir kederle nedamet eder.

Yine biliyoruz ki, kadim değer evreniyle, alemlere rahmet olan bir peygamberin ümmetiyiz biz, medeniyetler mecrasında insanlığa medeniyet dersi vermiş bir ümmetin efradıyız biz. Dünyaya adalet ve nizam götürmüş çağ açıp çağ kapatan fatihleriyle tarihe yön vermiş, insanlığa ışık tutmuş bir umranın çocuklarıyız biz. 

Sırf bu sebepten bu mesele yaradılışımızdan ve karakterimiz var olan hakperestlik, gerçeklik, inanmışlık, samimiyet, gönüllülük, cesaret, yiğitlik ister. Ruhumuzda mündemiç bu kuvvetle milleti olarak, vatan, millet, milliyet, maneviyat, medeniyetimiz ve insanlık için bu iç engeli aşmaya azm etmeliyiz. Ta ki silkinip kendimize gelelim, bir olalım, iri olalım, diri olalım istikametle ortak gaye ve anlam idealimize kilitlenelim vesselam ve selam...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum