TÜSİAD Başkanı Bilecik'ten asgari ücret açıklaması
TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, "İş dünyası için asgari ücret tespitinin 2 bin 20 TL olması çok olumlu bir gelişme oldu." dedi.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, Anadolu Ajansı (AA) Finans Masası'nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı, son dönemdeki gelişmeleri değerlendirdi.
İniş çıkışların bol olduğu bir yılın geride bırakıldığını belirten Bilecik, dış dünyadaki konjonktürel olumsuz etkilerin sistemin içinde olduğunu, hem küresel anlamda hem de içerde belirsizliklerin yaşandığını kaydetti.
“2019 yılı için beklentilerimiz yüksek”
Bilecik, ekonomiyi tekrar iyi noktaya getirmenin önemli bir sabır işi olduğunu vurgulayarak, şunları dile getirdi:
“Özellikle gerek kurdukları iletişim biçiminden gerekse samimi çabaları açısından Hazine ve Maliye Bakanımıza, kurmaylarına ve bütün ekibe, iş dünyası olarak teşekkürlerimizi iletiyorum. Bu sabır işi bunun da farkındayız. Hızla artık kararların alınması gerekiyor. Geçmişi değiştiremeyiz, ileriye bakmak için de geçmişten iyi dersler alabileceğimiz bir yılı kapatıyoruz.
Her yıl başlarken aslında kendi içindeki mesajı umut ile başlamak. Biz aslında 2018’e de öyle başladık ama maalesef sıkıntı ile kapattığımız bir yıl oldu. 2019 yılı için beklentilerimiz yüksek. Sayın Berat Albayrak’ın zaman zaman altını çizdiği gibi bir çıpaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bu çıpa güçlü kurumlardır. Kural temelli politika yapımları da önemlidir.”
“İş dünyası verilen desteklerden memnun”
Asgari ücretin açıklandığını anımsatan Bilecik, “İş dünyası için asgari ücret tespitinin 2 bin 20 TL olması, oran itibarıyla yüzde 26 civarında olması çok olumlu bir gelişme oldu. Enflasyon oranlarının üzerinde artış olması olumlu, ama yeter mi? Derseniz tabii ki yetmez. (Teşvikler) Yaraların sarılması anlamında iyi bir katkı olduğuna inanıyorum.” dedi.
Bilecik, işverenin de daha önemli üretim gücüne sahip olması, katma değeri yüksek daha önemli iş ve yatırım yapma iştahını da destekleyebilecek şekilde bir takım teşviklerin verilmesinin de önemli olduğunu aktararak, mesajları aldıklarını, olumlu gelişme olarak gördüklerini söyledi.
İşverenlere sağlanan teşviklere ilişkin soru üzerine Bilecik, “Piyasalar için şu ana kadar alınan gerek tedbirler gerekse teşvikler açısından iş dünyası verilen desteklerden memnun. Bu teşvik ve destekler doğrultusunda da en azından ağustos başından şu ana kadar yaşadığımız dalgalanmanın önemli kısmının bertaraf edildi.” diye konuştu.
“2019 yılında sıkı para politikası sürdürülmeli”
Bilecik, özellikle enflasyon açısından bakıldığında sıkı para politikasında olumlu adımların atıldığını ifade ederek, “Faizlerin gerektiğinde artırılıyor olması vesaire… Bunun 2019 yılında da kararlılıkla sürdürülmesi gerekiyor.” dedi.
Mali disiplinin bütçenin toplam tespiti ve işin yürütülmesi için en önemli tespit olduğuna ve çok başarılı adımların atıldığına dikkati çeken Bilecik, 2019 yılında buna en ufak toz zerresi gelmeden devam ettirilmesinin önemli olduğunu söyledi.
Bilecik, sadece bir noktada hem zamana hem de desteğe ihtiyaç olduğuna işaret ederek, “Bankacılık sektöründeki özellikle sıkıntılı olan bilançolarda, daha doğrusu kredilere bir miktar farklılık getirilebilir mi? Bu anlamda arka planda bu çalışmaların yapıldığını tahmin ediyorum ama kamuoyuyla paylaşılacak düzeye gelen bir çalışma varsa onun paylaşılması gerek. Bankacılık sektöründe ilgili yatırım mekanizmalarına destek olabilecek bütün mekanizmaların sağlıklı hale getirilmesi gerek.” diye konuştu.
“Zamanı iyi değerlendirmemiz gerek”
Ekonominin en önemli kaldıraçlarından birinin yabancı yatırım olduğunu belirten Bilecik, yatırımın getirisinden çok bu yatırımın uzun vadeli emin adımlarla yürüdüğünden emin olunmasının önemli olduğunu söyledi.
Bilecik, uluslararası finans kuruluşlarının neredeyse tamamında gelecek yıl dünya ekonomisinin bir miktar küçüleceği konusunda hem fikir olduğunu anlatarak, emtia fiyatlarının geçen yıla göre büyük artışlar göstermeyeceği, Fed’in faiz artırımı konusunda aceleci olmayacağı mesajlarının alındığını söyledi.
Dış küresel gelişmelerin tamamının gelişmekte olan ülkeler için zaman kazandırıcı olacağını aktaran Bilecik, “Önümüzde sorunlarımızı çözme adına daha rahat, iyi bir zaman var. Eskilerin çok hoş sözü var, vakit nakittir. Bu zamanı iyi değerlendirmemiz gerek. 2019’da sürdürülebilir yüksek büyüme çok önemli. Bu moda gireceğimizi düşünüyorum. Bunun da birinci şartı verimli gidişat. Bunun da ana faktörü reformları yapısal reformlarla ortaya koymak.” dedi.
“İhracat rakamları olumlu gelişmeler dahilinde”
Türkiye ekonomisinin makroekonomik göstergelerinin 2018 yılı performansına değinen Bilecik, yılın başında iş dünyası olarak yüzde 4-5 civarında dengeli büyüme konusunda hem fikir olduklarını ancak gelinen nokta itibarıyla maalesef büyüme rakamlarında sapma olduğunu söyledi.
Bilecik, bu tespiti yaparken güvendikleri en önemli kaldıraçlardan birisinin ihracat rakamları olduğunu ifade ederek, ihracat rakamlarının olumlu gelişmeler dahilinde olduğunu ama ağustos itibarıyla başlayan kur şokları ve buna bağlı olarak yaşanan bütün gelişmelerin, olması gereken sıkılaştırıcı tedbirlerle, iç talepte beklenenin ötesinde gerilemenin görüldüğünü dile getirdi.
“Birçok sektörde nakit sıkışıklığı ön plana çıkmış vaziyette”
İş dünyası için ne rahat ne de ucuz olmayacağını aktaran Bilecik, şunları kaydetti:
“Birçok sektörde nakit sıkışıklığı ön plana çıkmış vaziyette. İş dünyasının en çok sıkıntılı olduğu noktalardan birisi kredi daralması. 2018’in ikinci yılın yarısına damgasını vuracak gelişmeler olarak bu üç noktayı paylaşabilirim. Ama tekrar şunun altını çizmek istiyorum; bir sıkı para politikası, iki mali disiplinin devamı ve enflasyon ile mücadelede son derece başarılı çalışma yapan yönetişim, hükumet sistemimiz var. Reel sektörün finansmana erişim problemi mutlaka çözülmesi gerek. Bunun için de banka bilançolarında gerekli temizliğin ve rahatlığın önünün açılması gerek.
Uzun dönemlerdir beklediğimiz bankalarda stres testlerinin ne durumda olduğu konusunda belki yine piyasaya, pazara beklentilerin verilmesi gerek. Özellikle ekonomide başınıza gelenlerden daha öte onlarla nasıl mücadele ettiğini daha önemli. Şu ana kadar bu dalgalanmayı biz kontrol altına aldık. Artık önemli olan büyümeyi nasıl gerçekleştireceğimizi tartışacağımız günlere geçiyoruz.”
“Küresel gelişmelerde önemli bir rüzgar sanki arkamıza geçecekmiş gibi gözüküyor”
Bilecik, 2019 yılı için makro ekonomik beklentilerini de paylaştı.
Geçmiş dönemlere bakıldığında sürekli olan bir büyüme olgusunun altını çizdiklerini belirten Bilecik, “Yaptığımız bütün çalışmalarla beraber TÜSİAD’daki çok değerli ekonomist arkadaşlarla beraber de yaptığımız çalışmalarda önümüzde sanki iki senaryo gözüküyor 2019 yılı içerisinde. Bunlarda bir tanesi ki nispeten ben bu senaryoya hem yakınım hem de fazlasıyla destekliyorum. Hızlıca ekonominin büyümeye döndüğü yani hızlıca nispeten ama belki çok büyük büyümelerden bahsetmiyoruz ama ekonominin büyümeye döndüğü, politika adımlarının daha hızlıca atılabildiği küresel finansal koşulların da bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin büyümelerine destek verebileceği bir senaryo. Bence önemlice bu anlamda üzerinde konuşabileceğimiz noktalardan bir tanesi.” ifadelerini kullandı.
“Yani bir anlamda özellikle küresel gelişmelerde önemli bir rüzgar sanki arkamıza geçecekmiş gibi gözüküyor.” diyen Bilecik, şöyle devam etti:
“TÜSİAD olarak bizim senaryomuzda 2019'da yüzde 1'ler civarında bir büyüme enflasyonun da yüzde 17'ler civarında olacağını öngörüyoruz. Burada ama bu çizgiler dahilinde baktığımız zaman istihdam özellikle tabii daha geriden gelen bir nokta olduğu için belki hala 2019 hedeflere yeteri kadar erişememiş bir senaryo ortaya çıkabilir.
Bunun dışındaki senaryo daha negatif daha ihtiyatlı bir senaryo, daha uzun vadede büyümenin yavaş yavaş geriye döndüğü bir senaryo. Bu da olabilir nihayetinde ama dediğim gibi ilk senaryoyu hem Türkiye’ye daha çok yakıştırıyorum hem de böyle olabileceğini özellikle de 2019’un ikinci dönem itibariyle hem dünyadaki bu konjektörel gelişmelerden bir rüzgar alacağımızı ve bu zamanı da iyi kullanarak da devam edeceğini düşünüyorum.
“İkinci 100 günlük planlarını da olumlu görüyoruz”
Bilecik, büyüme ve ekonomiyi canlandırmak adına alınan tedbirleri fevkalade olumlu bulduklarını vurguladı.
İkinci 100 günlük planlarını da olumlu olduğunu gördüklerini ancak bunların artık daha uzun vadeli olması gerektiğini dile getiren Bilecik, “Bizim kısa vadede herhangi bir seçim ekonomisi kaygısının kati süratle olmadığı, uzun vadeli baktığımız zaman taşların daha fazla oturduğu yani artık gelişmekte olan ülkelerde üst sıralarda yer alan hatta onun bu anlamda liderliğini yapabilecek bir ekonomik kabiliyeti de yer alabilecek kararlarla devam eden bir ülke konumunda olmamız gerekir.” diye konuştu.
2010’da zorlu bir süreç görülebileceğini aktaran Bilecik, “2019’da biraz dişimizi sıkacağımız bir süreç yaşanacak ama bu uzun vadeli bakıldığı zaman Türkiye hakikatten o eski muazzam günlere geri dönebileceği güzel hikayeler yazabileceği süreci rahatlıkla başarabilecek bir kapasiteye sahip. Bundan en ufak bir kuşkumuz yok.” dedi.
“Popülist dalganın daha fazla estiği bir dönemdeyiz”
Erol Bilecik, küresel gelişmelere ve bunun ülke ekonomisine yansımalarına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.
1990’lı yıllardan sonra küreselleşmenin dünyayı muazzam derecede yönlendirdiğini ancak artık küreselleşmenin bir miktar geriye çekildiği bir sürecin yaşandığını dile getirdi.
Küreselleşmeye daha dikkatli bakılması gerektiğini altını çizen Bilecik, popülist dalganın daha fazla estiği bir dönemde bulunduğumuza işaret etti.
Özellikle dijital dönüşümün, ve önemli teknolojik gelişmelerin hem rekabetteki koşullarını hem de yaşam koşullarını değiştirdiğini belirten Bilecik, “Çok temel olan bir şey var bu dijital dönüşümün sunduğu önemli faydaların yanında ister istemez bir dezenformasyon iklimi oluştu. Acaba hangi bilgi doğru hangi bilgi eksikler var? Bunlar da yıkıcı siyasal eğilimlerin sanki nedenlerinden bir tanesi oldu. Tamamını buna bağlamak mümkün değil ama nedeni. “ şeklinde konuştu.
Türkiye’nin AB üyelik süreci
Türkiye’nin AB üyeliğinin vazgeçilmez bir hedef olması gerektiğini vurgulayan Bilecik, şunları kaydetti:
“Bakın BM Güvenlik Konseyi’nde daimi üye olan 5 ülke var. Bunların 4 tanesini önüne birer sıfat takarak söylesem tahmin ediyorum herkes hemfikir olur. Çin-Rusya otoriter rejim dediğimiz zaman tahmin ediyorum herkes hemfikir olur. Bugün ABD, hakikatten popülist bir yaklaşımla neredeyse yönetiliyor. İngiltere’de de sanki popülizm tarafında bir hizaya getirilme durumu oldu. Bugün iş dünyası olarak baktığımız zaman bütün emsallerimiz ile görüştüğümüzde Brexit’in gerçekleşme ihtimali sıfıra yakın olarak görülüyordu.
Dolayısıyla sanki demokrasi bir çok ülkede bunların içinde G20 başta olmak üzere sanki bir sınavdan geçiyor. Ama ben bize bakıyorum olumsuz değil olumlu örneklerden yol almamız ve kendi olumlu çizgimizi ortaya koymamız gerekir. 2 ana noktanın altını çizmek isterim, kurallara dayalı liberal demokratik dünya bizim içinde yer almamız gereken dünya ve ya o dünyaya bizim emin adımlarla girmemiz gerekir. Ben o noktada çok önemli sıkıntılara rağmen TÜSİAD’ın neredeyse kurulduğu ilk günden beri Türkiye’nin AB üyeliğinin vazgeçilmez bir hedef olması gerektiğine inanıyorum.”
“ABD ile ilişkiler olumlu çizgide”
Uzlaşmanın asla yenilgi olmadığını belirten Bilecik, ABD ile olumlu ilişkilerin gelişmesinin, ekonominin parametrelerinin rahatlaması açısından yüzde 100 avantaj olduğunu söyledi.
Geçmiş dönemlere de bakıldığında Türkiye'nin yönünün hep batıya döndüğünü anlatan Bilecik, elbette komşu ülkelerden tutun dünyanın her ülkesine, her yönüyle çok olumlu ilişkiler ve ticareti yükseltebilecek her türlü çabanın sonuna kadar içinde olunması gerektiğini dile getirdi.
Bilecik, Türkiye'nin ana yönünün batı ve transatlantik olması gerektiğini, ilişkilerin düzgün olmasının her zaman Türkiye'nin elini kuvvetlendireceğini kaydetti.
Özellikle ABD ile ilişkilerin olumlu çizgide olduğuna işaret eden Bilecik, “90 yıllık bir müttefiklikten bahsediyoruz. Ülkeler arasındaki ilişkilere bakıldığında ana tema genellikle menfaat, çıkar ilişkisidir. Bu yanlış bir tespit değildir. Ülkemizin milli menfaatleri doğrultusunda bu çizgi dahilinde olumlu ilişkileri köpürterek devam etmemiz gerekir. Sosyal ve ekonomik refahımız için bunlar gereklidir.” ifadelerini kullandı.
“Yatırım yapma iştahı kabardı”
TÜSİAD Başkanı Bilecik, iş dünyası için en önemli tehdidin yüksek enflasyon olduğunu belirtti. Yüksek enflasyonun bir çıktısı olarak da yüksek faizin beraberinde geldiğini söyleyen Bilecik, bununla beraber yapısal sorunların da altının çizilmesi gerektiğini ve bunların kendi içlerinde birbirinden kopuk olmadığını ifade etti.
Finansman maliyetlerinin bu kadar yüksek olmasına rağmen gerek içeride iş dünyasında gerekse yabancı yatırımcılarda güçlü yatırım yapma iştahı olduğunu vurgulayan Bilecik, “Yatırım yapma iştahımız yükseliyor. 2018 sonu itibarıyla iş dünyasının nabzını tutsanız; herkeste yatırım yapma iştahı kabarmış durumda. Bunun içinde iş yapabilme ortamının biraz daha düzeltilmesi gerekir.” diye konuştu.
Bilecik, Türkiye'nin borcunu ödeme konusunda her zaman için karnesinin son derece sağlam olduğunu vurguladı.
“Mevcut yatırımcıları kati surette ürkütmememiz gerekir”
Türkiye'nin daha öngörülebilir ve güven verici bir yapıya ihtiyacı olduğunun altını çizen Bilecikgeçtik, “Özellikle 2001 yılı sonrasında yapılan bütün reformlarda özellikle denetim ve düzenlemeden sorumlu olan kurumların şeffaf ve kural bazlı yönetimiyle Türkiye'ye muazzam sermaye rallisi olmuştu. Önümüzde böyle bir pratik var.” ifadelerini kullandı.
Bilecik, bugün yatırımların önündeki en büyük engelin belirsizlik olduğunu, ekonominin güven üzerine kurulan bir yapı olduğunun tekrardan netleştirilmesi gerektiğini belirtti.
Halihazırda Türkiye'de yatırım yapmış yabancı yatırımcıların memnun olmasının ve yatırımlarını genişletmesinin de önemli göstergelerden olduğunu anlatan Bilecik, “Özellikle mevcut yatırımcıları kati surette ürkütmememiz gerekir. Çünkü onlar eldeki kuş. Eldeki kuşu kaybetmiyor olmamız gerekir.” dedi.
“Kredi daralması reel sektörün en büyük sorunu”
TÜSİAD Başkanı Bilecik, iş dünyasının bankaların zaman zaman kredi musluklarını kapattığına yönelik eleştirilere hakkında, şu değerlendirmelerde bulundu:
“İş dünyası kendi objektifliğini kaybetmemeli. Her zaman empati kabiliyeti yukarıda olmalı. Bir şey talep ederken, bir miktar da olsa kendinizi karşı tarafın yerine koymalısınız. Bankacılık sistemindeki sıkıntıların tespitini yapmamızda fayda görüyorum. Bugün iş dünyasının en çok sıkıntıda olduğu ana gündem maddesi krediye sağlıklı bir şekilde ulaşamamak. Kredinin maliyetinden çok krediye ulaşmadaki sıkıntılar öne çıkmış durumda.”
Bilecik, bugün TL kredi tarafında kredi/mevduat oranının yüzde 150 seviyelerine bulunduğunu, bugün bu oranın dünya ortalamalarının yüzde 80 civarında olduğunu söyledi.
“Aslında bankalarımız sıkıntının içindeler”
Bankaların bilançolarına bakıldığında 100 liralık mevduatına karşılık 150 liralık kredi verdiğini belirten Bilecik, “Aslında bankalarımız sıkıntının içindeler. Bunun normalleşmesi gerekir. Kredi daralması reel sektörün en büyük sorunu. Burada ister istemez yeteri kadar kredi bulamamak kredi faiz oranlarının da dengelenmesini sağladı. Gönül böyle arzu etmezdi ama tespitimiz bu yönde. Banka bilançolarındaki sıkıntılı kredilerinin temizlenmesine ilişkin belki arka tarafta çalışılıyordur ama biz kamuoyu olarak bunu daha işitmedik. Banka bilançolarındaki sıkıntılı kredilerin mümkün olduğunca hızlıca normale döndürülmeli. Bu dünyanın her yerinde defalarca yapıldı. Bu gerçekleşirse reel sektör de daha rahat finansmana erişebilir.”
“Kurda seviyeden ziyade istikrarlı seyir önemli”
Erol Bilecik, döviz kurunda seviyeden ziyade kurun istikrarlı seyrinin daha önemli olduğunu vurguladı. Dolar/TL'de açısından şu an içinde bulunulan 5,30-5,40 bandının fevkalade memnun edici olduğunu söyleyen Bilecik, “7 TL sınırlarına gelmiş bir dolardan bu seviyeleri görmek son derece olumlu. Asıl değerli olan kurun seviyesinden çok nasıl bir istikrarda devam ettiğidir.” dedi.
“Yüksek dalgalar geldiği zaman kumdan kale olmamak lazım” diyen Bilecik, şunları kaydetti:
“Finansa erişebilirlikte ana formül öngörülebilirlik. İnsanlar öngörülebilir bir piyasayı hissetmeye başladılar ve bunu görüyorlar ise o zaman finansal istikrara erişim de kurun seviyesi de kendi içinde bir dengeye kavuşur. Şu anda bunun emarelerini alıyoruz. İş dünyası olarak bizim iki gözümüzün biri ekonomide, diğeri dış politikadadır.
Daha iyi olmaya çalışmayan daha iyi de olamaz. Bizim daha iyi olmamız gerekir. İş dünyası ile kamunun daha iç içe olması gerekir. Şu anki gidişattan memnunuz. 2019 yılının hayırlara vesile olmasını dilerim. 2019'un çok olumlu çizgide başlayarak, keyifli bir umuda yolculuğun yapıldığı, pozitif sürprizlerin olduğu, negatif sürprizlerin olmadığı bir yıl olmasını dilerim.”
Kaynak: AA
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.