Tarih yapmanın yolu Bediüzzaman'lar yetiştirmekten geçer

Tarih yapmanın yolu Bediüzzaman'lar yetiştirmekten geçer

Kaplan: Müslüman toplumlar, yeniden diriltici bir ruh üfleyemezlerse...

Risale Haber-Haber Merkezi

Yusuf Kaplan, Müslüman toplumları yeniden toparlanmaları için yeni Gazâlî'lerin, İbn Sina'ların, Mevlânâ'ların, İbn Arabî'lerin, Ebu Hanife'lerin, Itrî'lerin, Şeyh Galip'lerin, Bediüzzaman'ların yetiştirilmesi gerekitğini söyledi.

Fatih'i Fatih yapan ruhun ne olduğunun bilinmediğini belirten Kaplani, "Bizim trajedimiz bu! Sağında Akşemseddin / tekke, solunda Molla Gûrânî / medrese olmasaydı, Fatih, Fatih olabilir miydi? Fatih, medresenin karşısına tekkeyi boşuna yerleştirmemişti, değil mi?" diye sordu.

Yeni Şafak'taki yazısında medreselerin önemine dikkat çeken Kaplan, "bugün, geliştirilmiş en insânî ve imajinatif “eğitim” sistemi medresedir. O yüzden, Batı'da, özellikle de ABD'de eğitimin zirvesi doktora programının gerisinde medrese vardır. Bizden alınmış, adapte edilmiştir. Bütün medeniyetler arasındaki ilişkiler bu alış-verişlerle gerçekleşir" dedi.

Türkiye'deki "zihin-özürlü entelijansiya tarafından" çarpık anlaşılan konulardan birinin medrese olduğunu hatırlatan Kaplan, yazısını şöyle sürdürdü:

"Bugün medrese'nin -Türkiye'de- yaşamıyor olmasının nedeni, İslâm medeniyetinin çökmesidir. Türkiye'nin dışında İslâm dünyasında medrese -bir şekilde- varlığını sürdürüyor ama hiçbir yaratıcı atılıma, öncü açılıma öncülük edebilecek çapa ve niteliğe niteliğe sahip değil. Medeniyetin çökmesi, medresenin de çökmesini beraberinde getirdi. Tersi de doğru: Medresenin çökmesi, medeniyetin temellerini sarstı ve çökmesiyle sonuçlandı.

Ulema gitti, “film koptu”: Medeniyet gökkubbemiz çöktü, üzerimize yıkıldı: “Baş''la “gövde” birbirinden ayrıldı. Müslümanca biliş, duyuş, düşünüş, zevk ve beğeni biçimlerimiz yokoldu. Çöl'e mahkûm olduk...

Asıl yakıcı mesele şu, burada: Müslüman toplumlar, medreseye yeniden diriltici bir ruh üfleyemezlerse, yeniden esaslı bir medeniyet hamlesi gerçekleştiremezler. Müslümanca duyuş, düşünüş ve varoluş biçimini, ancak İslâmî bir maarif modeli geliştirebildiğimiz takdirde yeşertebiliriz yeniden.

Bizim tarihte geliştirdiğimiz eğitim modeli, esas itibariyle medrese ve tekke modelidir.
Müslüman toplumlar, eğer yeniden toparlanacaklarsa ve tarihe tarihi yapacak bir aktör olarak gireceklerse, bunun öncelikli yolunun, “entelektüel” tipinden değil, âlim, ârif ve hakîm şahsiyetlerinin, yeni Gazâlî'lerin, İbn Sina'ların, Mevlânâ'ların, İbn Arabî'lerin, Ebu Hanife'lerin, Itrî'lerin, Şeyh Galip'lerin, Bediüzzaman'ların yetiştirilmesinden geçtiğini iyi bilmeliler.

Başka türlü bir arpa bile yol alamayacağımızı, yalnızca bu ülkenin enerjisini su gibi harcamış olacağımızı, sürgünümüzü uzatacağımızı iyi bilelim, aklımızı başımıza devşirelim, kendimize gelelim; sözün özü, “evimiz”e dönelim önce, “kendi”mize, diyorum.

Yazının tamamı için tıklayınız

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.