İslam adına meydana çıkan ama küfrün kucağında ‘tahribat yap’ ninnisi ile büyümüş, enaniyeti serpilmiş, hakikatte çürük ilimli ve Siyonizm farı ile yol almaya çalışan bu heriflerin gerçek davası; sadece Müslümanların imanını zaafa uğratmaktır. Bu düşkünlerin, zındıklara karşı itiraz etme gibi bir dertleri hiç yoktur. Varsa–yoksa hadislere ve istikamette olanlara saldırmaktır…

1400 yıldır, kahir ekseriyet, Müslümanlar Efendimizin (asm) mucizelerine ve hadislerine iman etmiş ve gereken ihtimamı göstermişlerdir... Aynı şekilde; Kur’an ve iman davasında ömürlerini vakfetmiş ve kendi dönemlerinin FETÖ’leri tarafından zulüm görmüş İslam büyüklerine muhabbeti de bir borç bilmişler... Bu gevşek idrak sahipleri hepsine karşı ve düşmandırlar…  Bu müsteşrik herifler, ne hikmetse her manada Efendimize (asm) yakın insanlara havlamaktan geri durmuyorlar… Peygamber Efendimiz'in (sav) Sünnet-i Seniyyesini İhyâ Çabası içinde bulunan İslam kahramanlarına aşağılık iftiralardan geri durmayarak, bütün hınçlarını bu mübarek zatlardan çıkarmaktan geri durmamışlardır ve de durmayacaklar…

Siz eğer uydurma hadis meselesinde gerçekten samimi iseniz, zaten size hiç gerek yok: Hadis Râvîleri zaten kılı kırk yararcasına usul ve senedlere uygun hareket ederek, hadisleri tetkik etmişler... Sizden daha çok ama çok ödleri kopmuş; Hz. Peygambere (asm) yanlış olmasın diye. Siz eğer o mübarek Râvîlerin efendimize karşı hürmet ve muhabbetine sahip olsaydınız, etrafınızda pırıl pırıl insanlar oluşur ve İslam’a gerçekten hizmet etmiş olurdunuz. Heyhat! Sizler uydurma hadis avı numarası ile ümmeti Sünnet-i Seniyyeden uzaklaştırmakla cildi soyarak, iskelet halinde bırakmak istiyorsunuz. Şuur sahibi hocalar ve alimler sanki sabahtan akşama hadis uyduruyorlar da bizler de; ha tamam, siz bunlara hadis diyorsanız eyvallah başımız–gözümüz üstüne diyerek bağrımıza basıyoruz...

Bu Müsteşrik (oryantalist) herifler, hadis inkarıyla öyle elastik kazanmışlar ki; Hz. Bilal-i Habeşi gibi göğüslerine kızgın taş konsa Kur’an’ı bile inkar ederler. Zaten o perdeyi de aralamaya çalışanlar var…

Âlemi İslam’ın mukadderatını hiç düşünmemiş,  sabah namazını geçtik, diğer vakitleri bile kıldıkları şüpheli bazı tipler, bu cazibedar fitne asrının heveslerine dur diyememiş ama etiketinde hoca–ilahiyatçı vs. yazan bu şuur komasındakiler, kapı kapı dolaşıp, hadisleri, İslam büyüklerini kötüleyerek, tahribat yapıyorlar… Keşke bu hainlik yerine; bir tek insanın hidayetine vesile olabilseydiler... Aslında bir dertleri daha var; o kadar kitap yazdıkları halde, bir Mevlana, İmam Gazali veya Bediüzzaman gibi ihtiram görmemeleridir. Ah be kardeşim; sizler Siyonizm’in bilerek veya bilmeyerek kucağında İslam’a tahribat peşinde iken, o mübarek zatlar ise İhyâ-yı din ile haşir neşir olmuşlar ve Bediüzzaman’ın "Bid’aların ve dalâletlerin istilâsı zamanında Sünnet-i Seniyyeye ve hakikat-i Kur’âniyeye temessük edip hizmet eden, yüz şehid sevabını kazanabilir" dediği gibi; Kur’an ve Sünnet-i Seniyyeye hayatlarını feda etmişler…

Küfre karşı gerçek mücadele vermemiş bu herifler, imansızlığı öğütüp yok eden iman değirmenlerine karşı koymada Donkişotluk sergilemekteler... Bu herifler, asla iman ve Kur’an için çile çekmemişlerdir. Bunlar, küfrün devleri karşısında munis ama gerçek dava erleri karşısında ise canavar kesilirler...

Bunların hastalığı sadece hadis inkarcılığı değil: Mezhepleri hazmedememe, yoktan var ediliş hakikatini tam olarak anlayamadıklarından Hz. Meryem’e çift cinsiyet işgüzarlığı, Hz. Adem’e baba bulma çabası, Miraç meselesinde çuvallamak, en önemlisi de; peygamberlere verilen mucize meselesinde “mucize yok” demeleridir. Elbette bunlardan başka hastalıkları da var…  Mevlana’ya iftira, zindanlarda küfrün belini kıran Bediüzzaman’a kan davası gibi düşmanlık…