LGBT Fenerbahçe'yi de mi kuşatıyor?

Zeki KAMİLZÂDE

Bu yazıya da hatırayla başlayayım muhterem kârîlerim. (İhtiyarladık mı nedir? Yok canım. Hele dur Zeki. Ağzını hayra aç.) İlk 'stadyumda maç izleme' tecrübemi lise arkadaşım Özgür'e borçluyum. Kocaman kulakları çınlasın. Futbolla çok içli-dışlı olmayışıma rağmen, beni, Fenerbahçe maçına gitmeye ikna etmişti. Gittik. Tabii ben o zamana kadar maçlarda küfür edildiğini sadece genelkültür olarak biliyordum. Mesmuattan ibaretti yani. Bizzat tecrübe etmemiştim. Efendim, eksik söylemişler, 'Çok küfür ediliyor' değil. Hayır. Doğrusu 'Hep küfür ediliyor' imiş. Maçı Fenerbahçe gayet rahat kazanıyor olmasına rağmen daha ilk dakikalardan itibaren Galatasaray'a bir hayli sövüldü. Sonra hakem herhalde yanlış bir karar verdi. Ona da bir hayli sövüldü.

Hatta, kâbusumun bu kısmını hiç unutmam, arkamda ellili yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim bir teyze vardı. Halim-selim bir insana benziyordu. Kapısının önünde top oynasan kek ikram edecek cinsten. Yaya geçidinde görsem geçmesine yardım edeceğim belki. Öyle sevimli. Aynen. İçinden resmen bir canavar çıktı kadının. Hakeme ettiği küfürlerin yarısını benim sırtımdayken etti. Nereye düştüğümü anlayamadım. Ve bir daha Kadıköy'de maç izlemeye tevbe ettim. Bugün de futbolla ilişkim, Youtube'da bol gollü maçların özetlerini seyretmek, arada sırada da yıldız futbolcuların estetik hareketlerini temaşa etmek çerçevesindedir. Kesinlikle aşmam. Birisi alnıma silah dayayıp ısrarcı olmadıkça da böyle devam etmek niyetindeyim.

O yıllarda, maçta da benim bizzat şahit olduğum şekilde, hakemlere en çok edilen küfür '.bne hakem' şeklindeydi. Garipler, ne zaman taraftarların çıkarlarına aykırı (doğru/yanlış olması farketmez) bir karar verseler, hediyeleri bu olurdu. '....BNEEEEE HAAAAAKEEEEEEEMM!' Herhalde bundan ağır da bir hakaret yoktu. Zira, eğer varolsaydı, mutlaka o kullanılırdı. Tribünlerin hakem öfkesi korkunçtu çünkü. Mesleğin hayatî tehlikesi var gibiydi. Evet. Her neyse... Mezkûr sıfatın ne anlama geldiğini az-çok hepiniz biliyorsunuzdur. Bilmeyenler için sertliği alınmış 'çağdaş' bir tarifini yapalım: '.bne' eşcinsel erkek demek. Aman. Ocaklardan ırak ya Rabbi. Kadınlar dahi öyle küfür ediyorlardı hakeme işte. Tıpkı sırtıma fırlayan teyze gibi. Yani ne kadar seküler olursanız olun, mevzu eşcinselliğe geldiğinde, işin pisliğinden kamu tamamen emindi. Oyunda şüphesi yoktu.

Ay, ay, ay... Lakin devir pek hızlı değişiyor muhterem kârîlerim. Eski çamlar çarçabuk bardak oluyor. Lûtîlik de, tıpkı Lût aleyhisselamın evini kuşattıkları gibi, evlerimizi kuşatıyor. Televizyonlarımızı kuşatıyor. Sinemamızı kuşatıyor. Medyamızı kuşatıyor. Yetmiyor. İnterneti kuşatıyor. Çizgifilmleri kuşatıyor. Bilgisayar oyunlarını kuşatıyor. Belediyelerimizi kuşatıyor. Yetmiyor. Üniversitelerimizi kuşatıyor. Müzik dünyasını kuşatıyor. Spor dünyasını kuşatıyor... Hatta ilkokullara dahi uzanıyor. Gidebildiği kadar ileriye gidiyor. Alabildiği kadar alan alıyor. Sürekli puan kapıyor. Sürekli atak yapıyor. Sürekli görünürlüğünü arttırıyor. Görünürlüğün normalleşmeyi getireceğini biliyor çünkü. (Sık görülen şeylere karşı toplumsal duyarlılık azalır.) Ve, evet, demek ki artık Fenerbahçe'yi de kuşatıyor. Yanlış okumadınız. Gamla yazdım o cümleyi. "Fenerbahçe'yi de kuşatıyor!" dedim. Galat etmedim. '.bne hakem' demeyi en büyük küfür sayanları da kuşatıyor Lûtilik. Zira geçenlerde şöyle birşey oldu:

Fenerbahçe Beko'nun basketbol şampiyonluğu kutlamasında sahneye bir travesti çıktı. Dansetti. Çoluğuyla çocuğuyla oraya gelenler de izlemeye mecbur edildi. Aynen. Tabii, elhamdülillah, yaşanan skandal üzerine tepki gösterenler de oldu. Evet. Fakat eşzamanlı olarak bir propaganda da medyayı-sosyalmedyayı sardı hemen: Fenerbahçe aslında çok 'ilerici' birşey yapmıştı. Geleceğe işaret fişeği çakmıştı. Mustafa Kemal'in açtığı aydınlık yolda yürüyüşümüz devam ediyordu. Zaten, hey yavrum, Fenerbahçe değil miydi, "Arabistan'da olsun!" diye talep edip parasını da cebine indirdiği süper kupa finalini, 'Ama Atatürk tişörtü giymiyorlar!' deyu yakıvermişti? İşte o zaman da ne kadar ilerici olduğunu göstermişti. Şimdi de aynı yönü gösteriyordu yine. Böyle şeylere homurdananlar ancak 'irticacılar' olabilirdi. Fenerbahçe yobazlara karşı direnmeliydi vesaire...

Of, of, ooofff. Ört ki ölem. Göm ki susam. Böyle şeyler yaşanınca, insan, iktisatçı-siyasetçi-filozof İdris Küçükömer'i anmadan edemiyor. Hani o Türkiye'de kavramların tam tersi şekilde yerleştiğine 'sağ-sol' ıstılahları üzerinden dikkat çekmişti. Amma, ondan da önce, hem de epey önce, gözümün nuru Bediüzzaman da ahirzamanda 'kavram manipülasyonu' yapıldığına işaret ediyordu: "Zaman olur ki, zıd, zıddını saklarmış. Lisan-ı siyasette lâfz mânânın zıddıdır. Adalet külâhını zulüm başına geçirmiş. Hamiyet libasını, hıyanet ucuz giymiş. Cihad ve hem gazâya, bağy ismi takılmış. Esaret-i hayvanî, istibdad-ı şeytanî, hürriyet nam verilmiş. Zıdlarda emsal olmuş, suretlerde tebâdül, isimlerde tekabül, makamlarda becâyiş-i mekânî..."

Galiba bugün yaşadığımız da az-çok böyle birşey oluyor. Bir vakitler öfkelendiği kişiye edebileceği en ağır küfürü '.bne' demek olarak bilen bir millet, bir taraftar, bir takım, bir tribün artık '.bne'liği alkışlar hale getiriliyor. '.bne'liğe özendiriliyor. '.bne'lik sevdiriliyor. Ve bir de bu hayvanî esareti, şeytanî istibdadı, küresel zorbalığı 'hürriyet' olarak aşılıyorlar. Çünkü öyle kılıflıyorlar. Travestileri gibi makyajlıyorlar. "Mustafa Kemal'in açtığı aydınlık yol..." diyorlar. (Onun böyle bir yol açıp açmadığı Rıza Nur'un hatıratı üzerinden elbette tartışılabilir.) Ve insaniyette bu derece gerilemeyi kabullenemeyenler de, tutumların tersine, 'gerici' olmakla yaftalanıyorlar. 'Mürteci' sayılıyorlar. İnsaniyetten hayvaniyete gerilemekte beis görmeyenler de, temayüllerinin aksine, 'ilerici' yâdıyla medhediliyorlar. 'Çağdaş' görülüyorlar. Gözümün nuru Bediüzzaman'ın dediği gibi değil mi işte muhterem kârîlerim: "Zıdlarda emsal olmuş, suretlerde tebâdül, isimlerde tekabül, makamlarda becâyiş-i mekânî..."

George Orwell da, karaütopyası 1984'te, otoriter rejimlerin 'karşıt söylem' denilen bu yöntemi sıklıkla kullanacaklarını öngörüyor. Yani, her neysen, kendini tam tersiyle isimlendireceksin. (Cumhuriyet Halk Partisi gibi.) Sana muhalefet edenleri de kemliklerinle vasıflandıracaksın. (Diktatör, mürteci, küreselci gibi.) Acayip birşey diyeceğim ama muhterem kârîlerim, sakın gücenmeyin, Özgür'le gittiğim Fenerbahçe maçından razı oldum ben. Hatta sırtıma çıkıp küfür eden teyzeden de razı oldum. Hepsine hakkımı helal ettim. Barıştım. O Türkiye'yi en azından geri istiyorum. Allah korusun, bu son gördüğüm gerçek olursa, onları mumla arayacağım çünkü. Öncekiler herhalde bir süreliğine öfkelerinin esiri oluyorlardı. Stadyumdan çıktıklarında normal hayata devam ediyorlardı. Bunlar bile-isteye cümle sapıklığa râm olacaklar. Sokakta da artık-daha aldırmayacaklar. Allah, gençlerimiz başta olmak üzere, küllün milletimizi bu küresel fitneden muhafaza eylesin. Devletlumuzu tez zamanda lazım adımları atmaya cesaretlendirsin. En azından Putin kadar cesaretlendirsin. Tehlikenin farkında olalım, vesselam. Âmin.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.