İYİ Parti'nin Hastalar Risalesi'ne ihtiyacı yok mu?

Zeki KAMİLZÂDE

Herşeyin 'akılsızı' çevresine zarar efendim. Evet. Bir bela mıknatısı gibi yani. Faydası yok. Ancak zararı çekiyor. Hem milletine, hem partisine, hem siyasetine, hem dinine zarar. Zarar oğlu zarar. Hani, tahattur edersiniz, Polat Alemdar abimiz de Kurtlar Vadisi'nde Aslan amcasına dediydi: Kötü köpek sürüye kurt getirirmiş. Söz meclisten dışarı. Teşbihte hata olmaz. Atasözlerini hakaret gibi algılamak yanlıştır. Onlar kinaiyât kabilinden hakikati izhâr ederler. Ben de şimdi diyeceklerimden İYİ Partili yetkililerin alınmasını istemem. Hedefim İYİ Parti değil çünkü... İYİ Parti'den zâhir olan hataya dairdir.

İşte, geçenlerde, durup dururken, iki tane milletvekili tutup bizi İYİ Parti'ye getirdi. Daha doğrusu, nurcuların İYİ Parti diye bir gündemi yokken, tutup İYİ Parti'yi gündemimize soktu. Sakin insanlarız ama sabırtaşı da değiliz a! Ben bile biraz ağzımı bozar gibi oldum. Allah taksiratımızı affetsin.

Taşlıcalı Yahya Bey de 'Yusuf ile Züleyha'sında diyor ya: Hasmın en büyüğü hısımdan çıkar. Yusuf aleyhisselamın da hasmı kardeşlerinden çıkmıştı. İnsan ihaneti yakınlarından gördükçe daha da bir sarsılıyor. "Nasıl olur?" diye hiddetleniyor. Celalleniyor. Delleniyor. Bu milletvekillerinin de Risale-i Nur'la, nurcularla, az-çok bir hukuku varmış. Hatta bir tanesinin evinde Risale-i Nur dersi de yapılırmış. Eee, o zaman, dert ne? Dert herhalde 'şeytanın arkadaşlığı'na duyulan yeni bir merak. CHP'yle elele dolaşmaktan bu sözde sağ partilere de din düşmanlığı hastalığı bulaştı. Hamiyet-i milliyeleri yalan oldu. Meslekleri gereği 'bize yapmaları gereken yardımı' terkettiler. Hasımlarımızın muavinliğine başladılar.

Gözümün nuru Bediüzzaman da böyle bir meselede demiyor mu şöyle: "Evet, insanı dünyaya çağıran ve sevk eden esbab çoktur. Başta nefis ve hevâsı ve ihtiyaç ve havassı ve duyguları ve şeytanı ve dünyanın surî tatlılığı ve senin gibi kötü arkadaşları gibi çok dâileri var. Halbuki bâki olan âhirete ve uzun hayat-ı ebediyeye davet eden azdır. Eğer sende zerre miktar bu biçare millete karşı hamiyet varsa ve ulüvv-ü himmetten dem vurduğun yalan olmazsa, hayat-ı bâkiyeye yardım eden azlara imdat etmek lâzım gelir. Yoksa, o az dâileri susturup çoklara yardım etsen, şeytana arkadaş olursun."

Doktoru sustur. Risale-i Nur'a saldır. Hastalar Risalesi'ni tenkid et. Kime imdât etmiş oldun? Bize mi? Yok! Öyle ya. Niye şimdi şeytana arkadaş olunmasın ki? Hiç. Öküz öldü, ortaklık bitti. 4 sene sonrayı kim göre? Seçimler geçince eski çamlar hemen bardak oluveriyor. Hem belki de bu beyler partilerinin nurculardan 'yeterli desteği almadığını' da düşünüyor. Cık, cık, cık. O yüzden iğneliyor. Belki de 'başka partiye oy verdiklerini düşündükleri için' güceniyorlar. Böyle mevzular açıyorlar. Bizi de gücendiyorlar.

Eh, evet, ahirzamandır, olabilir kârîlerim. Allah 'dini dünyası için kullanan' insanların evinde ders yapmaktan cümle nurcuları muhafaza eylesin. Bu duayı geleceğe dönük yapıyorum dikkat ederseniz. Zira, biliyorum, yine gelecekler. İlla sandık yine halkın önüne konacak dört sene sonra. Evet. O zaman yine bu isimler çevrelerinde seçmen aranacaklar. "Belki biraz daha oy kazanırız!" diye Risale-i Nur okuyacaklar. Bediüzzaman’ı övecekler. Çünkü, böyleleri, 'Allah'ı dahi "Belki sandıktan bir oy fazla çıkar!" diye anarlar. O oy çıkmazsa da hasmı olurlar. Nitekim, demokratik seçimler, İsmet İnönü gibi birine bile mitinglerinde 'Allah!' dedirtmiştir. Sonuçlar umduğu gibi çıkmayınca da husumetine geri dönmüştür. Herhalde mezkûr mebusumuza evinde ders yaptıran sır da budur. Yani böyle birşeydir. Şimdi ihtiyacı kalmadı. Biz de kötü oluverdik. Hastalar Risalesi de kötü oldu. Belki ayet yazılsa ona da darlanacaklardı.

Risale-i Nur'da yine anlatılıyor ya kârîlerim: "Arkadaşlarımdan bazıları, yüz hakikat dersini kalben tasdik ile beraber, benden işittiği ve bana karşı da fazla hüsn-ü zannı ve irtibatı varken, kalbsiz ve bozuk bir adamın ehemmiyetsiz ve riyâkârâne iltifatına kapıldı; onun lehinde, benim aleyhimde bir vaziyete geldi. 'Fesübhânallah' dedim. 'İnsanda bu derece sukut olabilir mi? Ne kadar hakikatsiz bir insandı!' diye o biçareyi gıybet ettim, günaha girdim..."

İşte, biz de, bazı İYİ Partili milletvekilleri yüzünden günaha giriyoruz. Hem ağzımızı hem kalbimizi bozuyoruz. O yüzden devamındaki ikaza da muhtaç gibiyiz. Onu da alıntılamalıyım gayrı bu makamda: "(...) şeytan, cüz'î bir emr-i ademî ile insanı mühim tehlikelere atar. Hem insandaki nefis ise, şeytanı her vakit dinler. Kuvve-i şeheviye ve gadabiye ise, şeytanın desiselerine hem kabile, hem nâkile iki cihaz hükmündedir. İşte, bunun içindir ki, Cenâb-ı Hakkın Gafûr, Rahîm gibi iki ismi, tecellî-i âzamla ehl-i imana teveccüh ediyor. Ve Kur'ân-ı Hakîmde peygamberlere en mühim ihsanı mağfiret olduğunu gösteriyor ve onları istiğfar etmeye davet ediyor."

İYİ Partili bu arkadaşlar yakında bir istiğfar ederler mi bilemem. Keşke edebilseler... Fakat öyle siyasetten böyle feraseti beklemek zor. İstiğfar edebilme yeteneği olan, en başında ölçer-biçer, bu şekil hamlık yapmaz. Hem bugünün siyasetinde 'tükürdüğünü yalamak' yok. 'Tükürdüğünü unutmak' var. Unutturmak var. 'Hiç tükürmemiş gibi yapmak' var. Hatta 'kendi tükürüğünü başka dudağa satmak' var. Ancak, unutmadan, nurdan metinlerle milletine 'unutmak üzere oldukları' kudsî maneviyatı hatırlatan o doktoru da ellerinden öperim. 'Devletin resim evrakıdır' diye şol nasihate alerji olana da illa sorarım:

Bu ülkede CHP siyasal bir teşekkül değil midir? Fakat kurucusunun sözleri, eylemleri, öğütleri, hatta ders kitabı olarak da, çocuklara biteviye okutulmaktadır. Bu demokrasi açısından bir sorun değil midir? Hangi partinin propagandası ilkokula başlayan çocuklara dahi böyle kolayca yapılabilmektedir? Evet. Bu ülkede Milli Eğitim sistemi 'CHP seçmeni yetiştirmek üzerine kurulmuş' gibidir. Neden bundan hiçbir rahatsızlık duyulmamaktadır? Neden 'Allah' hatırlatılınca hoplanmaktadır? İYİ Parti'nin Türklük anlayışında Allah yok mudur? Yoksa Türkçülüğü döndürmek istediği eksen 'Allahsız Turancılık' ekseni midir? Eğer öyleyse, Devlet Bahçeli Bey'in verilmiş sadakası varmış demeliyiz, zira bunlarla aynı siyasi ekole mensup olmak başlı başına bir musibet sebebidir. Allah'a düşman olan elbette gazabı üstüne çeker.

Türkçülüğü 'Resmi belgede Allah anılmaz' gibi bir zeminde kavrayanlardan da Türklerin başına gelse gelse bela gelir, kahır gelir, gam gelir, keder gelir, zulm gelir. Bu vesileyle, geçirdiğimiz depremi de hatırlayarak, "Cenab-ı Hak bu memleket-i İslam'ı cümle âfetlerden korusun!" duası ederim muhterem kârîlerim. Musa aleyhisselamın depremden sonra söylediklerini de, kısacık bir mealiyle, iktibas ederim:

"Yâ Rabbi, eğer dileseydin onları da, beni de daha önce helâk ederdin. İçimizdeki 'akılsızların' işledikleri yüzünden bizi helâk eder misin? Bu senin bir sınamandır; Sen dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Bizim dostumuz ve yardımcımız da Sensin. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın." Âmin. Allahümme âmin. Ya Ekremelekremîn. Veya Erhamerrahimîn.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.