Namazı ikame etmeyenleri Mevlâna Hazretleri şöyle uyarır: “Aklını başına al da namazdan yalnız zâhiren değil, mânen de istifâdeye bak! Tane toplayan bir kuş gibi, Allah’ın azametinden habersiz bir şekilde sadece başını yere koyup kaldırma!..”
O halde namazı ikame etmek nedir?
Namazı ikame etmek; namazın hakkını vermektir; zâhirî ve bâtınî şartlarına riâyet ederek, kalp ve beden âhengiyle, tâdil-i erkân ile kılmaktır.
Namazı ikame etmek; namazın hakikatini akıl, kalp, ruh ve hayal dünyamıza kazandırmaktır.
Namazı ikame etmek; namazın hakikatini akıl, kalp, ruh ve hayal dünyamızda yeşertip hayatımızın her alanında kök salmasını sağlamaktır.
Namazı ikame etmek; Allah ile diyaloğu daima canlı tutmaktır.
Namazı ikame etmek; namazdaki hâli namazdan sonra da sürdürmektir.
Namazı ikame etmek; bedenimizin hücrelerine ve ruhumuzun latifelerine tevhid hakikatini işlemektir.
Namazı ikame etmek; fıtratı şirkten arındırmaktır.
Namazı ikame etmek; kalpte imanın inkişafına zemin hazırlamaktır.
Namazı ikame etmek; tevhid bayrağını yeryüzünde dalgalandırmaktır.
Namazı ikame etmek; kabir azabı ve cehennem ateşine karşı kalkan edinmektir.
Namazı ikame etmek; Allah'ın rahmetinden medet ummaya vesiledir.
Namazı ikame etmek; yeryüzünün halifesi olduğunu ilan etmektir.
Namazı ikame etmek; Resûlullahın (asm) manevi imameti arkasında saf tutmaktır.
Namazı ikame etmek; Cenab-ı Hakka huşû duymak, tevâzu ve tezellül göstermektir.
Namazı ikame etmek; namaza durduğunda, sanki son namazın gibi kılmaktır.
Zira;
“Namaz, kalblerde azamet-i İlâhiyeyi tesbit ve idame ve akılları ona tevcih ettirmekle adalet-i İlâhiyenin kanununa itaat ve nizam-ı Rabbânîye imtisal ettirmek için yegâne İlâhî bir vesiledir.” (İşaratü'l-İ'caz, Bakara Sûresi, 3. âyetin Tefsiri)
Bunun içindir ki:
“Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür. Yani, celâline karşı kavlen ve fiilen Sübhânallah deyip takdis etmek; hem, kemâline karşı lâfzen ve amelen Allahu ekber deyip tâzim etmek; hem, cemâline karşı kalben ve lisanen ve bedenen Elhamdülillâh deyip şükretmektir.” (Sözler, Dokuzuncu Söz)