Zuhruf 33,34,35- “Eğer bütün insanların, (kâfirlere verdiğimiz nimetlere bakıp onlara özenerek) inkârda birleşen bir tek ümmet haline gelme sakıncası olmasaydı, Rahman'ı inkâr edenlerin (servetlerini daha da arttırır) evlerinin tavanlarını ve çıkacakları merdivenleri, (hatta) evlerinin kapılarını, üzerine kurulacakları koltukları hep gümüşten yapar, onları altına, mücevhere boğardık. Fakat bütün bunlar dünya hayatının gelip-geçici metâıdır / nimetleridir. (Ebedi nimetler âhirettedir.) Âhiret ise Rabbinin nezdinde Allah'a karşı gelmekten sakınanlara mahsustur.”
Kafirlerin nimetler içinde yüzmesi, kendilerinin Allah katındaki değerini değil, dünya menfaatinin Allah katındaki değersizliğini gösterir. Aslında onlar geniş imkanlara kavuştukça daha çok gaflete sürüklenmekte ve haktan daha da uzaklaşarak akıbetleri hakkında iyice duyarsızlaşırlar ki, bu duruma, ‘istidrâc’ denir.
İstidrâc; “bir kimseyi bir şeye adım adım, derece derece yaklaştırmak, onu kurduğu tuzağa yaklaştırıp düşürmek, aldatmak” anlamındadır. A‘râf sûresinde geçen kelime (7/182) “Allah’ın, âyetlerini yalanlayanları derece derece, sezdirmeden azaba doğru çekmesi, her yeni hata ve günahta yeni nimet ve imkânlar vererek yavaş yavaş helâke götürmesi” gibi mânaları ifade eder. (https://islamansiklopedisi.org.tr/istidrac--belagat)
Not: Metâ kavramı maddî ve geçici nimet ve imkânları içerdiğinden İslâmî kaynaklarda konunun ahlâkla münasebeti, bu nimet ve imkânlar karşısında takınılması gereken tutumun ölçüsüyle ilgili görüşler genellikle dünya kelimesi çerçevesinde ortaya konmuş, başta Gazzâlî olmak üzere bilhassa mutasavvıflar tarafından bu hususta zengin bir literatür oluşturulmuştur. (https://islamansiklopedisi.org.tr/meta)