[Ümmetimin fesada gittiği zamanda kim benim sünnetime sarılsa ona yüz şehit sevabı vardır.*]
Kur’an ne yapılması gerektiğini, sünnet-i seniyye ise nasıl yapılması gerektiğini öğretir. Bilhassa ahir zamanda sünnet-i seniyye ittiba gayet kıymetlidir
Çünkü;
Sünnet-i Seniyyeye ittiba olmadan Allah’ı razı etmek mümkün değildir. (Bkz. Âl-i İmrân Suresi 31. Ayet)
Sünnet-i Seniyyeye uymayan İslam Kültürünü yaşayamaz, müslüman kimliğini koruyamaz,
Sünnet-i Seniyye şeytanların aşamadığı bir settir.
Sünnet-i Seniyye, ömrü bereketlendiren, ibadetleri feyizlendiren bir esastır.
Sünnet-i Seniyye, Kur’an-ı Kerim’in emrettiği en pratik ve selametli yaşam tarzıdır.
Sünnet-i Seniyye, Kur’an ahlakı ile ahlaklanmaktır.
Sünnet-i Seniyye, dünyada şaşmaz bir esas, kabirde bir nur’dur.
Sünnet-i Seniyye, fillen, halen yapılan azim bir evraddır.
Sünnet-i Seniyye, mahşer günü şefaate mazhar olmaya bir vesiledir.
Sünnet-i Seniyye, Habibullahın zılli altında makam-ı mahbubiyete mazhariyettir.
Sünnet-i Seniyye, velayet yolları içinde en güzeli, en müstakimi, en parlağı, en zenginidir.
Sünnet-i Seniyye değil de hevasına tabi olan gerçek mü'min olamaz.
Sünnet-i Seniyyeyi terk eden dalalete düşer.
Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur mesleğinin esaslarını şöyle özetlemiştir: “Şu kısa tarikin evrâdı, ittibâ-ı sünnettir; ferâizi işlemek, kebâiri terk etmektir. Ve bilhassa, namazı tâdil-i erkânla kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır.”
* İbni Adiy, el-Kâmil fi’d-Duafâ, 2:739; el-Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, 1:41; Taberânî, el-Mecmeu’l-Kebîr, 1394; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 7:282.