Yine “Coşkuyla Kutlandı” mı?

Metin DOĞAN

Yıllardır belli günlerde televizyon haberlerinde duyduğumuz klişe cümleyi hatırlar mısınız?
“Bilmem ne bayramının bilmem kaçıncı yıldönümü tüm yurtta, dış temsilciliklerimizde ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde coşkuyla kutlandı.”

Milli bir vazife gibi senede birkaç gün hep aynı şeyler yapılır, hep aynı şeyler tekrarlanırdı.
TRT tekeli kalktı, televizyon ve radyolar çeşitlendi ama hiçbir şey değişmedi.
Her şey okula giden çocukların üstüne yıkılırdı, sıkıcı resmi törenler büyük bir itinayla yapılırdı, hala da yapılmakta.
Annem babam öğrenciyken yapılanlar, ben okurken aynen yapıldı, çocuklarım okurken de aynen yapılıyor.

Muhtevası doldurulmamış, faşizm kokan basmakalıp sloganlar atılır, devlet protokolü birbirini selamlar, uçaklar tepemizde uçar, bildik şiirler okunur ve bizim askerimiz yine bize karşı sanki gövde gösterisi yapardı.
Çocuk bayramında büyükleri eğlendirmek zorunda kalan çocukların acınacak halleri, öğretmenler gününde kupkuru bir törenle avutulan öğretmenlerden farksız.
Kıbrıs’ın her milli duygumuzda bizi takip etmesi bir yana hep vurgulanan “coşku”yu merak ederdim ben.
Bakardım etrafıma ama öyle pek de coşkulu kimseyi göremezdim. Belki ben anlamayacak kadar küçüktüm. Türklüğümde, vatanseverliğimde bir eksiklik mi var diye düşündüğüm olmuştu zaman zaman.

Aslında “tüm yurtta ve dış temsilciliklerde” yapılan törenlerden ekrana yansıdığı kadarıyla orada bulunan hiç kimsede, o ısrarla vurgulanan coşkudan eser yoktu.
Kim bilir, belki onlar da benim gibi vatanseverlikten nasibini alamamışlar zavallılardı!
Halk sokaklara dökülüp eğlenmez, sevgiyle birbirine sarılıp tebrik etmezken devlet niçin coşar ve bu coşkuyu millet niçin fark edemez?
Belki de devleti temsil edenler saklıyordur halktan içlerindeki coşkuyu.
Niçin, “şu tören bitsin de gidelim” havasındaydı herkes.
Başbakan var diye gelen bakanlar, vali bey var diye orada mecburen bulunan daire müdürleri, başkomutan var diye bulunan diğer komutanlar…
Hiç birinin yüz ifadesinde coşkudan eser yok.
Bakmayın haberlerdeki “görülmemiş coşku” masalına.
O kadar birbirinin aynı ki artık “kim kimin elini ilk defa sıktı” ya da “kim ilk defa eşiyle katıldı” türünden şeyler aranır oldu heyecan uyandırması için ekranlarda.
Özellikle büyük şehir stadlarında yapılan askeri törenler size de hiç garip ve acayip gelmiyor mu?

Eskiden Sovyetler zamanındaki Kızıl Meydan görüntüleri veya günümüzde ancak Kuzey Kore ve Küba televizyonunda görülebilecek buram buram totaliter rejim görüntüleri 21. yüzyılda Avrupa eşiğindeki Türkiye’ye ne kadar yakışıyor?
Herhangi bir futbol takımının yabancı bir takımı yenmesi veya elemesi sonunda ortaya çıkan coşku kadar bile coşkudan yoksun kutlamalarla nereye varılabilir?

Baskıcı rejimlerde devlet hep tören yapar ve törende yapılana bakar.
Demokratik yönetimlerde ise devlet hizmet eder.
Kısacası devlet törene bakar, millet hizmete…
Devlet eliyle güya kutlanan ama millete hiçbir faydası olmayan görüntülerle, içinde millet olmayan halimizle elimizi vicdanınıza koyalım ve dünya haritasında kendimize yer beğenelim.
Bu yer neresi olurdu sizce?

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.