Yeni Türkiye ve Yeni Dünya!

Alaettin TAŞKIN

Yeni Türkiye’nin kuruluş sürecinde yine bir kurtuluş/ ‘kuruluş’ savaşı veriyoruz. Üstelik 1922’de yarım bırakılan hesapların üzerinden veriyoruz bu kuruluş savaşını. Aslında 1920’de başlayan Kurtuluş Savaşı’nın şu an ikinci aşamasına geçmiş bulunuyoruz. 1922’de ‘gasb edilen’ Milli Mücadele, bu sefer gerçek sahibi olan milletin eliyle ve milletin adamlarıyla tam milli bir şekilde yapılıyor ve yapılmalıdır. İşte bundan dolayıdır ki içinde bulunduğumuz zorlu mücadelelere kurtuluş değil de kuruluş savaşı diyoruz. Evet, Yeni Türkiye’nin kuruluşu, inşaallah İttihad-ı İslam’ın kuruluşu ve yeni dünyanın kuruluşu olacak.

Korkutan sensin korkma eyy Anadolu! Senin, birliğini, bütünlüğünü büyük oranda sağlamaya başlaman bile zalim emperyalist güçleri korkutmaya yetecek, mazlum dünyaya umutlar doğuracaktır. Bu yüzden korkma ey Anadolu! Sen Yeni Türkiye’ye gebesin.

İşte Sykes-Picot düzeninin ardından yüzyıl geçerken Anadolu’nun gebe olduğu Yeni Türkiye, çatırdayan Sykes-Picot düzeninin yerini alacak olan yeni dünya düzeninde aktif bir rol alarak adalet ve barışın tesisinde büyük katkı sağlayacak potansiyeli var. Anadolu’nun bu potansiyelini on yıllar öncesinden gören/sezen emperyalist Batılı güçler, özellikle 2010’dan itibaren bilkuvve olan bu potansiyelin bir çekirdek mesabesinde de olsa bilfiil duruma dönüşmeye başladığını görünce derhal harekete geçtiler ve bir yandan Anadolu’nun çevresini kuşatırken bir yandan da milletin iradesine, seçilmiş meşru hükümete operasyon üzerine operasyon çektiler. Özellikle Gezi kalkışması, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz meşum darbe girişiminde bunu apaçık bir şekilde gördük.

Anadolu çevresinde ise işgal edilen, üç parçaya bölünen, bütün düzeni tarumar edilmiş bir Irak ve Arap Baharı’nın en kanlı ve kangrene dönüşen durumunun yaşandığı bir Suriye ile Anadolu’nun güney hattı çevrelendi, yani Türkiye güney sınırı boyunca ateş çemberine alındı.

Yaklaşık 18 milyon nüfusu olan Suriye’nin 8 milyona yakını mülteci oldu, yarım milyondan fazla rejim tarafından katledildi. İşte düzeni bu hale getirilmiş olan Irak ve Suriye’de Işid/Deaş diye bir örgüt ortaya çıktı ve bu örgüt inanılmaz, akıl almaz bir şekilde çok kısa bir sürede Irak topraklarının yüzde 40’ını ve Suriye topraklarının ise üçte ikisini ele geçirdi, işgal etti. İki yıldan fazla bir süredir de bu topraklarda hüküm sürmektedir. 2014 yazından beri başta ABD olarak çoğu Batılı elliden fazla devlet koalisyon kurup Işid’e karşı savaş başlattılar. Ancak aradan iki yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen Işid gücünden pek de bir şey kaybetmedi. Ne zaman ki Işid, zalim rejime karşı direnen Suriyeli muhaliflerden ele geçirdiği toprakları Pkk/Pyd’ye bırakırcasına, Pkk ile aralarında ‘dar alanda kısa paslaşma’ olduğunu görünce anladık ki Işid’in varoluş amaçlarından biri de Kuzey Suriye’de bir Pkk koridoru oluşturmak olduğu ortaya çıktı. İkinci bir İsrail işlevi görecek olan bu ‘koridor devletçiği’ Batı’nın/ Amerika’nın enerji koridoruna hizmet edecek bir ‘gönüllüydü’.

Meğer ahir zaman nelere gebeymiş, bize neleri gösterecekmiş. Varlığını, ideolojisini antiemperyalizm/antiamerikanizm üzerine kuran Pkk’nın Amerika’nın bayrakları altında savaştığını gösterdi. Daha garibi terör örgütlerinin ‘devletleşerek’ iri devletlerle mücadeleye(!) giriştiğini gösterdi.

Ortadoğu’da ‘devletimsi’ terör örgütleri dönemi diye tarif ettiğimiz kaosun, Üst Akıl tarafından bölgemizde ‘kalıcı kaos düzeni’ haline getirilmeye çalışıldığını gördük. İran, Şiî – Sünnî mezhep farklılıkları üzerinden ‘mezhep görünümlü’ siyasi yayılma hedeflediğinden bu amaca hizmet etmeye çoktan teşne iken Türkiye sağlam düzeniyle, işleyen demokratik sistemiyle kalıcı kaosa sürüklenmesi istenen Ortadoğu’da ‘istenmeyen örnek’ olarak sivrildi. İşte 15 Temmuz’da alelacele bir darbeye girişilmesinin sebebi de buydu: Sağlam devlet düzeniyle, işleyen demokratik sistemi ile ‘kötü örnek’ olan Türkiye’nin bertaraf edilip böylece Ortadoğu’da kalıcı kaos düzeninin iyice yerleştirilmesiydi.

Bu arada Işid meselesine biraz değinelim. Hiç fark etiniz mi, düzeni sağlam olan Müslüman ülkelerde Işid vb örgütler bir alan elde edebildiler mi? Yok. Peki, Işid vb sözde hakiki İslamcı düzen tesis etmeyi iddia eden örgütler hangi ortamlarda zuhur ettiler, ediyorlar? Başta Amerika olmak üzere Batılı devletler tarafından işgale uğrayan, düzeni paramparça olan ve işgalci devletin kurmay aklının/askerinin hâlâ o ülkenin kılcal damarlarına kadar kontrol ettiği ortamlarda Işid vb örgütler zuhur ediyor. Yani bir ülkeyi Batılı bir devlet gelip işgal edip o ülkede kuş uçurtmayacak derecede oraya hâkim olduğu ortamda Işid vb örgütler ortaya çıkıyor: Afganistan, Irak, Suriye vb. Üstelik bu örgütlerin olduğun yerlerde oranın yerel Müslüman halkı dişe dokunur hiçbir fayda görmeyip aksine olabildiğince zarar gördü. Ancak işgalci devlet/ler ise bu örgütlerin varlığından, yaptıklarından faydalanıyorlar.

Peki, bu durum bize ne söylüyor? Afganistan’ı, Irak’ı, Suriye’yi vb ülkeleri, coğrafyaları işgal eden kim ise işgalden sonra ortaya çıkan sözde İslami düzen kuracağım diyen Işid vb örgütleri kuranlar da onlardır. Üstelik bu örgütlerin marifetiyle Müslüman toplumlara, özellikle de genç kesimlere gelen zararı başka bir yazıda çalışmayı düşünerek bu konuya burada girmeyelim.

Konumuza devam edelim. Türkiye’nin Fırat Kalkanı harekatının oyun bozucu etkisini çok iyi anlayan Üst Akıl, Irak hükümetinde maşalarını kullanarak Türkiye’nin Musul operasyonuna katılmasını engelliyor. Ancak iki yılı aşkın bir süredir Musul Işid’in elinde. Yani Irak devleti bir terör örgütü tarafından işgal edilip en değerli bir şehri elinden alınmış bir durumda öylece duruluyordu. Hem Türkiye’nin halkı Sünnî olan Musul’un Işid’den kurtarılması operasyonuna katılması en mantıklı yoldu. Peki, buna neden izin verilmedi? Amerika ve İran kuklası olan Irak hükümeti arkasından İran çok yoğun bir şekilde bölgeye abanıyor ve Musul’a yapılacak olan operasyona Şiî milislerin katılması planlanıyor. Bu ise bir proje olarak Musul üzerinden şiddetli bir Sünnî – Şiî çatışması, ümmetin genelini kapsayacak bir mezhep savaşının fitillenmesi olarak görülüyor. Terör uzmanı Abdullah Ağar’ın dediği gibi mesele Musul’u Işid’den kurtarmak değil, bir toprak parçasını işgal etmek, ele geçirmektir.

Dünya çok büyük gelişmelere gebe. Genel bir bakışla bakarsak 1914 ‘arafesi’ ile bugünler birbirine çok benziyor. O yüzden bugünleri III. Genel Savaşın kazanının ateşinin karıştırılması olarak tarif ediyoruz. Evet, dünya büyük değişimin arafesinde, Anadolu büyük doğumun, Yeni Türkiye’nin sancısında. Ümmet ise intizarda.

İşte bu yüzden korkma sen ey Anadolu. Birlik ve bütünlüğüne dört elle sarıl, bunu tesis edebilecek olan imanına ve dinine sekiz elle yapış. Topluma ve özellikle genç nesillere imanın eğitimini en güzel şekilde vermeye çalış. Ve her alanda çok gayret et. İnşaallah güzel günler yakın. Anadolu ve Mezopotamya’dan doğacak olan hakikat güneşi mazlum ve mağdur dünyaya adalet ve barış getirecek inşallah.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.