Yâ Samed (Es-Samed); kendisine her şeyin muhtaç olduğu ilahımız! Bizi sana sonsuz muhtaç eyle! Öyle muhtaç eyle ki tüm hasse ve duygularımızla Sana yalvaralım ve Senden isteyelim. Her şey Ona muhtaç ise, O hiçbir şeye muhtaç değildir.
Diğer latifeler bir derece sebeplere takılır. Ancak insanın kalbi ayineyi Sameddir. Ancak bu manayı kalbiyle anlayabilir.
"Güzel değil batmakla gaib olan bir mahbub. Çünkü zevale mahkûm, hakiki güzel olamaz. Aşk-ı ebedî için yaratılan ve âyine-i Samed olan kalp ile sevilmez ve sevilmemeli." Sözler / 228
İnsanın kalbini marifetullah ve muhabbetullah dışında hiçbir şey tatmin etmez.
"Çünkü Samed âyinesi olan bâtın-ı kalp ile sanem-misal dünyevî mahbublara perestiş etmek, o mahbubların nazarında sakîldir ve istiskal eder, reddeder. Zira fıtrat, fıtrî ve lâyık olmayan şeyi reddeder, atar. (Şehvanî sevmekler bahsimizden hariçtir.)" Sözler /383-384
"Kalp, âyine-i Samed olduğunu görür, aradığı maksada vâsıl olur.” Mektubat / s.497
"Şimdi hayatının sırr-ı hakikati şudur ki:Tecelli-i ehadiyete, cilve-i samediyete âyineliktir. Yani bütün âleme tecelli eden esmanın nokta-i mihrakıyesi hükmünde bir câmiiyetle Zat-ı Ehad-i Samed'e âyineliktir.” Sözler / s.137
İnsan mâsivaullahu terkleri nisbetinde Samediyete ayinedarlık eder. Özelliklede Allah'ın haram kıldığı şeyleri terk ettiği nisbette imanın ve marfitullahın zevkini hissedebilir. Ramazanda bu mana daha iyi anlaşılır. Ramazanı şerifte insan hayvani duygularına bir nevi oruç tutturarak bir nevi melekiyet vaziyetiyle Samediyete ayinedarlık eder.
"Mesela şirkten takva; kebairden, mâsivaullahtan kalbini hıfzetmekle takva; ikabdan içtinab etmekle takva; gazaptan tahaffuz etmekle takva." İşârât-ül İ'caz / s.178
Cenab-ı Hak insana kendini bilecek, tanıyacak ve muhabbet edecek şekilde ene namında sırlı bir miftah vermiştir. Bu cihetlede Samediyete ayinedir. Diğer mahlukatta olmayan bir istidat vermesi cihetiylede ismi Samede mirattır.
"Cenab-ı Hak, emanet cihetiyle insana ene namında öyle bir miftah vermiş ki âlemin bütün kapılarını açar ve öyle tılsımlı bir enaniyet vermiş ki Hallak-ı kâinat'ın künuz‑u mahfiyesini onun ile keşfeder." Sözler / s.591
"Hem hususi olarak bir ilm-i Kur'anî ve hikmet-i imaniye verdi. Ve o ihsanı ile çok mahlukat üstüne bir tefevvuk verdi ve sâbık noktalar gibi çok cihetlerle öyle bir câmiiyet vermiş ki ehadiyetine ve samediyetine tam bir âyine ve küllî ve kudsî rububiyetine geniş ve küllî bir ubudiyet ile mukabele edebilen bir istidat vermiş." Şualar /69
Peygamberimiz(asm) en mükemmel ayineyi Samed olduğu için onun sünnetine uyduğumuz nispette de biz de bu manaya yaklaşabiliriz. En mükemmel şekilde âyine-i Samed Muhammed’dir (asm).
"Öyle de insandan dahi en büyük maksud ve en kıymettar müntehab ve en parlak âyine-i Ehad ve Samed, elbette Ahmed-i Muhammed'dir." Lem'alar / s.410
Peygamberimiz ümmi olması cihetiyle de Samediyete ayinedir. İkra hitabına mazhar olması cihetiyle ayineyi Sameddir. Kendini, kâinatı, Kur'anı ikra ayetiyle Cebrail (as) vasıtasıyla okuması cihetiyle ayineyi Sameddir.
"Ve elbette o sıfatların ve o fiillerin medar-ı zuhurları, belki medar-ı kemalleri, belki medar-ı tahakkukları olan rehber-i ekber, muallim-i ekmel ve dellâl-ı a'zam ve tılsım-ı kâinatın keşşafı ve âyine-i Samedanî ve Habib-i Rahmanî olan Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın risaleti hiçbir cihetle inkâr edilmez. Âlem-i hakikatin ve hakikat-i kâinatın ziyaları gibi bunun risaleti dahi kâinatın en parlak bir ziyasıdır." Lem'alar / s.365
Hayat ve şuur verilen insan Samediyete en câmi ayinedir.
"Hayat, kudret-i Rabbaniye mu'cizatının en nuranisidir, en güzelidir. Ve vahdaniyet bürhanlarının en kuvvetlisi ve en parlağıdır. Ve tecelliyat-ı samedaniye âyinelerinin en câmii ve en berrakıdır." Sözler /742
"Cemil-i Zülcelal'in bütün isimleri esmaü'l-hüsna tabir-i Samedanîsiyle gösteriyor ki güzeldirler. Mevcudat içinde en latîf, en güzel, en câmi' âyine-i samediyet de hayattır. Güzelin âyinesi güzeldir. Güzelin mehasinlerini gösteren âyine güzelleşir. O âyinenin başına o güzelden ne gelse, güzel olduğu gibi; hayatın başına dahi ne gelse, hakikat noktasında güzeldir. Çünkü güzel olan o esmaü'l-hüsnanın güzel nakışlarını gösterir.” Lem'alar / s.252
"Evet, her bir zîhayatta biri ehadiyet sikkesi, diğeri samediyet turrası bulunuyor. Zira bir zîhayat ekser kâinatta cilveleri görünen esmayı birden kendi âyinesinde gösteriyor. Âdeta bir nokta-i mihrakıye hükmünde, Hayy-ı Kayyum'un tecelli-i ism-i a'zamını gösteriyor. İşte ehadiyet-i zatiyeyi, Muhyî perdesi altında bir nevi gölgesini gösterdiğinden bir sikke-i ehadiyeti taşıyor.” Sözler /319
"Hem o zîhayat, bu kâinatın bir misal-i musağğarı ve şecere-i hilkatin bir meyvesi hükmünde olduğu için kâinat kadar ihtiyacatını birden kolaylıkla küçücük daire-i hayatına yetiştirmek, samediyet turrasını gösteriyor." Sözler /319
"Demek, her bir zîhayatta bir sikke-i ehadiyet, bir turra-i samediyet vardır. Evet, her bir zîhayat, hayat lisanıyla
قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ اَللّٰهُ الصَّمَدُ okuyor." Sözler /320
"Öyle de
وَ لِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلٰى
–temsilde hata olmasın– ehadiyet ve samediyet-i İlahiye, her bir şeyde, hususan zîhayatta, hususan insanın mahiyet âyinesinde bütün esmasıyla bir cilvesi olduğu gibi; vahdet ve vâhidiyet cihetiyle dahi mevcudat ile alâkadar her bir ismi bütün mevcudatı ihata ediyor." Sözler /10
Ey Ehad-i Samed, Ey Ferd-i Samed, Ey Zat-ı Ferd-i Ehad-i Samed, Ey Fâil-i Ferd-i Samed bizi sana muhtaç eyle ve tüm ihtiyaçlarımızı gider. Senden başka hiç kimsenin veremeyeceği ebediyeti ve Cenneti istiyoruz. Yâ Samed! İstemek bizim iktizamızdır, vermek Senin şanına yakışır.