Risale-i Nur Külliyatı Işığında El-Vâhid ve Vahidiyet

Prof. Dr. Yasin ÇİÇEK

Vahdet sıfat olarak, vâhid ise isim olarak yaratıcının tekliğini ifade etmek için kullanılır. Vahdet, Vahdaniyet, Vâhid ve Vahidiyet şeklinde kullanılır.

"Vahdet ise bir vâhidi gösterir. Demek ustası da mâliki de sahibi de sâni'i de bir olmak lâzım gelir." Sözler/306

Azayı esasiyedeki birlik Vahdaniyetini gösterir.

"Üçüncü Sikke: Hazret-i Âdem'den tâ kıyamete kadar gelmiş ve gelecek bütün insanların aza-yı esasîde bir olan simalarındaki sikke-i vahdaniyettir." Lem'alar /483

Her şeydeki Vahdet bir Vâhidi gösterir. Her şeydeki birlik, Vahâd olandan gelir.

"Her şeyde bir vahdet var. Vahdet ise bir vâhide delâlet ve işaret eder. Evet vâhid bir eser, bilbedahe vâhid bir sâni'den sudûr eder. Bir, elbette birden gelir. Her şeyde bir birlik bulunduğundan elbette bir tek zatın eseri ve sanatı olduğunu gösterir. Evet bu kâinat, bin birlikler perdeleri içinde sarılı bir gül goncası gibidir. Belki esma ve ef'al-i umumiye-i İlahiyenin adedince vahdetleri giymiş bir tek insan‑ı ekberdir. Belki enva‑ı mahlukat sayısınca dallarına vahdetler, birlikler asılmış bir şecere-i tûba-i hilkattir." Şualar / 28

Cenab-ı Hak için kullanılan Vahidiyet terimi daha çok isimlerin birliğini ifade etmek için kullanılır.

"Bu kâinatın sâni'i ve müdebbiri ve bu memleketin sultanı ve mürebbisi ve bu sarayın sahibi ve bânisi birdir, tektir, vâhiddir, ehaddir. Misli ve naziri olamaz ve veziri ve muîni yoktur. Şeriki ve zıddı olamaz, aczi ve kusuru yoktur." Şualar /162

Esmalara suret, hakikat ve mahiyet cihetiyle bakacak olursak. Mahlukata bakıp Cenab-ı Hakk'ın birliğini görmek suretidir. Yani eserden müessire geçmek. Allah'ın bize vermiş olduğu akıl bunun içindir. Bu birliklerin bir isime dayanması hakikatidir. Bir ancak birden sudur eder.

Fiilden esmaya intikal hakikatidir. Her şeyin hakikati esmayı İlahiyedir. Nübüvvet olmadan tek başıyla akıl hakikate ulaşamaz. Esmayı, sıfatı ve şuunatı Nebisiz bilemeyiz. Bir yaratıcı vardır ama bu yaratıcı hangi kutsi özelliklere sahiptir? Vâhid hakikat ciheti, Vahidiyet ise mahiyetine bakar. Vahidiyet ve Vahdaniyet Cenab-ı Hakk'ın mahlukattaki isim ve sıfatlarının birliğini ifade etmek için kullanılır. Vahdaniyet ayrıca zatı için de kullanılır.

"Evet kâinatın idaresi bir ve tedbiri bir ve saltanatı bir ve sikkesi bir... Bir, bir, bir tâ bin bir bir birler kadar… Hem bu kâinatı çeviren isimler ve fiiller bir iken her biri kâinatı veya ekserini ihata eder. Yani, içinde işleyen hikmeti bir ve inayeti bir ve tanzimatı bir ve iaşesi bir ve muhtaçlarının imdatlarına koşan rahmet bir ve o rahmetin bir şerbetçisi olan yağmur bir ve hâkeza bir bir bir tâ binler bir birler… Hem bu kâinatın sobası olan güneş bir, lambası olan kamer bir, aşçısı olan ateş bir, levazımat deposu ve hazineli direği olan dağ bir, sakacı ve sucusu bir ve bağları sulayan süngeri bir ve hâkeza bir bir bir tâ bin bir birler kadar..." Şualar / 28

Şerikiz bir şekilde bütün mahlukatta isim ve sıfatlarının tecelli etmesi Vahdaniyetini gösterir. Mekândan münezehhetiyle her yerde hazır ve nazır olması Ehad olduğunu gösterir. Ehadiyetiyle bir iken tecezzi etmeden her bir mahlukta tasarruf etmesidir.

Sırrı Vahdet ve Vahdaniyet penceresinden kâinattaki cemali ilahi görünür. Vahidiyette celali tecelli, Vahdette cemali tecelli hâkimdir. Vahidiyet daha çok celali tecellilere ve afaki tefekküre bakar. Allah'ın kâinattaki haşmetini ifade etmek için kullanılır. Aynı zamanda Allah'ın Uluhuyetine de işaret vardır.

"Ve keza celal, vâhidiyetin tecellisinden, cemal dahi ehadiyetin tecellisinden zâhir olur. Bazen de cemal, celalden tecelli eder." Mesnevi-i Nuriye/211

Vahdaniyet kâinattaki saltanatına da delalet eder. Kibriya, azamet, haşmet ve celal vahdetine şahitlik eder.

"İşte celal ve haşmet noktasında vâhidiyet göründüğü gibi cemal ve rahmet noktasında dahi nimet ve ihsan, ehadiyet-i İlahiyeyi ilan eder. Çünkü zîhayatta ve bilhassa insanda, o derece sanat-ı câmia içinde; hadsiz enva-ı nimeti anlayacak, kabul edecek, isteyecek cihazat ve âletler vardır ki bütün kâinatta tecelli eden bütün esmasının cilvesine mazhardır. Âdeta bir nokta-i mihrakıye hükmünde, bütün esma-i hüsnayı birden mahiyetinin âyinesiyle gösterir ve onunla ehadiyet-i İlahiyeyi ilan eder." Mektubat/258

İnsan enfüsî, kâinat âfakî Ehadiyet ve Vahidiyet delilidir.

"Yani şu kâinat denilen âlem-i ekber ve insan denilen onun misal-i musağğarı olan âlem-i asgar, kudret ve kader kalemiyle yazılan âfakî ve enfüsî vahdaniyet delailini gösteriyorlar." Mektubat /254

Bütün rızıklar Vahidiyete, mukannen rızıklar Ehadiyete delildir.

"Kâinatın heyet-i mecmuasında tezahür eden haşmet-i rububiyet, vahdaniyet-i İlahiyeyi isbat edip gösterdiği gibi; zîhayatların cüz'iyatlarına mukannen erzaklarını veren nimet-i Rabbaniye dahi, ehadiyet-i İlahiyeyi isbat edip gösterir." Mektubat /234

Mahlukatta ki sırrı vahdet ve vahdaniyet aynı zamanda suhulete de bakar. Kanun birdir. Bir şeye çok ellerin karışması işi zorlaştırır. Vahdette kolaylık vardır.

"Hem bir ağacın sırr-ı vahdet cihetiyle, bir kökte, bir merkezde, bir kanun ile mevadd-ı hayatiyesi verildiğinden; binler meyve veren o ağaç, bir meyve kadar suhuletli olduğu bilmüşahede görünür." Lemalar/192

"Vahdette vücub derecesinde bir suhulet, bir kolaylık ve şirkte, imtina derecesinde bir suubet ve müşkülat bulunmasıdır." Şualar /23

Vahidiyet kâinattaki umumi tecelliye bakar. Her şey bir sebebe dayanır. İmtihan sırrı bunu iktiza eder. İman ile küfür arasında tenteneli bir perde vardır. Yeter ki başını kaldır, gözünü aç kâinat kitabına ve kendine bak. Eserden fâiline geçmek için bu perdeyi aralamak gerekir.

"Şu muvazene ve müfadale, Cenab-ı Hakk'ın mâsivaya mukabil değil belki iki nevi tecelliyat ve sıfâtı var. Biri: Vâhidiyet sırrıyla ve vesait ve esbab perdesi altında ve bir kanun‑u umumî suretinde tasarrufatıdır. İkincisi: Ehadiyet sırrıyla; perdesiz, doğrudan doğruya, hususi bir teveccüh ile tasarruftur. İşte ehadiyet sırrıyla, doğrudan doğruya olan ihsanı ve icadı ve kibriyası ise vesait ve esbabın mezâhiriyle görünen âsâr-ı ihsanından ve icad ve kibriyasından daha büyük daha güzel daha yüksektir, demektir." Sözler/681

"Bak, nasıl sahife-i arz üstünde Zat-ı Ehad-i Samed'in hâtemlerini az dikkatle görebilirsin. Başını kaldır, gözünü aç, şu kâinat kitab-ı kebirine bir bak; göreceksin ki o kâinatın heyet-i mecmuası üstünde, büyüklüğü nisbetinde bir vuzuh ile hâtem-i vahdet okunuyor." Sözler /323

İnsanın yaratılışındaki maddi ve manevi simalarda Vahdet ve Ehadiyetine işaretler vardır.

"Cenab-ı Hakk'ın rahm-ı maderdeki çocukların sima-yı maddî ve manevîlerinde iki cilvesi var:Birisi: Vahdetini ve ehadiyetini ve samediyetini gösterir ki o çocuk, aza-yı esasîde ve cihazat-ı insaniyenin envaında sair insanlarla muvafık ve mutabık olduğu cihetle, Hâlık ve Sâni'inin vahdetine şehadet ediyor. O cenin bu lisan ile bağırıyor ki: "Bana bu sima ve azayı veren kim ise bütün esasat-ı azada bana benzeyen bütün insanların sâni'i dahi odur. Ve hem bütün zîhayatın sâni'i odur." Lem'alar /130

"Elhasıl, ceninin sima-yı istidadîsinde ve sima-yı vechiyesinde hem delil-i vahdaniyet var hem ihtiyar ve irade-i İlahiyenin hücceti vardır." Lem'alar /130

Her bir eser ve fiil Cenab-ı Hakk'ın hem Vahidiyetine hem Ehadiyetine bakar. Allah'ın rahmeti bunu iktiza ediyor. Vahidiyet celal, uluhiyet ve haşmetine bakar. Bu yüzden Vahidiyette insanın kalbi daralır. Cemal, rahmet, ihsan noktasına bakan Ehadiyet tecellisi ile kalp ferahlar.

"Demek herbir isim, herbir fiil, herbir eser öyle bir bürhan-ı vahdaniyettir ki; kâinatın sahifelerinde ve asırların satırlarında yazılan ve mevcudat denilen bütün kelimatı, kâtibinin nakş-ı kalemi olduğuna delalet eden birer mühr-ü vahdaniyet, birer hâtem-i ehadiyettir." Mektubat/334

"Sultan-ı ezel ve ebed olan Hâlık-ı kâinat, çendan vesait ve esbabı icraatına perde yapmış, haşmet-i rububiyetini göstermiş. Fakat ibadının kalbinde hususi bir telefon bırakmış ki esbabı arkada bırakıp, doğrudan doğruya ona teveccüh etmek için ubudiyet-i hâssa ile mükellef edip اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ deyiniz, diye kâinattan yüzlerini kendine çevirir." Sözler/682

Namazda fatiha okurken nabuduya kadar gaibane suret,Vahidiyetine bakarken اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ hazır ve huzur makamı Ehadiyetine bakar.

"Bazen iki kelimede mesela ‎ رَبُّ الْعَالَمٖينَ‎ ve ‎ رَبُّكَ‎ de ‎ رَبُّكَ‎ tabiriyle ehadiyeti ve ‎ رَبُّ الْعَالَمٖينَ‎ ile vâhidiyeti bildirir. Ehadiyet içinde vâhidiyeti ifade eder." Sözler/498

Rab ve Rabbülalemin tabirlerinde olduğu gibi Vâhid ve Vahidiyet sıfat ve isimlere bakar. Vahidiyet tüm mahlukat üzerindeki sıfat ve isimlerini ifade etmek için kullanılır.

Tüm mahlukat üzerindeki tecellileri okumada insan aklı boğulabilir yani afâki tefekkür de aklın idraki noksan kaldığında hemen enfüsi tefekküre dönmek gerekir. Bir çiçekte, bir hayvanda ya da kendimizde tecelli eden ehadiyet tecellisine bakmak daha kolaydır.

"ehadiyet ve samediyet-i İlahiye, herbir şeyde, hususan zîhayatta, hususan insanın mahiyet âyinesinde bütün esmasıyla bir cilvesi olduğu gibi.. vahdet ve vâhidiyet cihetiyle dahi, mevcudat ile alâkadar herbir ismi bütün mevcudatı ihata ediyor." Lemalar /97

Her şeye bir sikke- i vahdet koymuş. Sistemin birliğine bakıyor. Sistemin bütünlüğüne bakıyor. İnsanda ehad, kâinatta vahdet daha zahir bir şekilde görünür.

"Vahidiyet ise bütün o mevcudat birinindir ve birine bakar ve birinin icadıdır demektir."

Vahdaniyet öncelikle zatına bakıyor. Zâti sıfatlardandır hem sisteme hem zatına bakıyor.

"Ehadiyet ise her bir şeyde, Hâlık-ı külli şey'in ekser esması tecelli ediyor demektir. Mesela güneşin ziyası, bütün zeminin yüzünü ihata ettiği haysiyetiyle, vâhidiyet misalini gösterir. Ve her bir şeffaf cüzde ve su katrelerinde, güneşin ziyası ve harareti ve ziyasındaki yedi rengi ve bir nevi gölgesi bulunması, ehadiyet misalini gösterir. Ve her bir şeyde hususan zîhayatta ve bilhassa her bir insanda o Sâni'in ekser esması onda tecelli ettiği cihetle, ehadiyeti gösterir. Mektubat/257

Kâinatta insani ve hayvani tüm validelere bakmak ve tüm mahlukatın rızkına bakacak göze sahip olmak oldukça zordur. İhatalı bir fikir gerekir. Akıl kavramakta aciz kalabilir.

"İsm-i Rahîm ve Rezzak'ın cemallerini ve vahdaniyete şehadetlerini tam görmek için zemin yüzünü birden ihata edip müşahede edecek bir göz bulunsa kış âhirinde erzakları bitmek üzere olan hayvanat kafilelerine, imdad‑ı gaybî ve ihsan‑ı Rahmanî olarak nebatatın ellerine verilen ve ağaçların başlarına konulan ve validelerin sinelerine takılan..." Şualar /173

"Güya vâhidiyet-i saltanat sırrıyla herkesi, her şeyi, bir ferdin imdadına gönderebilir. Ve her bir ferdi, bütün efrad kadar bir kuvvete istinad edebilir yani ondan meded alabilir." Mektubat / 271

Peygamberimiz (asm) Vahdaniyetin konuşan canlı bir şahididir. Büyük ve külli bir muarriftir. Peygamberimiz Cenab-ı Hakk’ın tüm esmasını gösteren nakşı azamdır. Tüm esmasına ayine olması cihetiyle Vahidiyet delilidir. Her bir isme azami derece de hususi bir şekilde mazhariyeti Ehadiyet delilidir.

"Demek Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, vahdaniyet-i İlahiyeye ve saadet-i ebediyeye bir bürhan-ı nâtık-ı sadık ve musaddaktır." Mektubat /209

Her bir şey bürhan-ı vahdaniyettir. Her şey miratı marifettir.

"Demek her bir şey, doğrudan doğruya bir bürhan-ı vahdaniyettir ve marifet-i İlahiyenin bir penceresidir." Mektubat /367

"Demek intizam-ı kâinat, vahdaniyetin kat'î şahididir." Sözler /751

Tecelli zatı gösterir, zattan haber verir. Ondandır ama O değildir.

"Şemsin vahdeti, tecelliyatının da vahdetini istilzam etmez." Mesnevi-i Nuriye /76

Enedeki vâhid-i kıyasî olan mevhum rububiyet ciheti Vahidiyete bakar. Bu mevhum rububiyetten kurtulup her şeyi Cenab‐Hakk'ın zâtına vermek Ehadiyet cihetidir. Ene bir sırdır, bu sırrın sırrı da imandır.

"Bütün sıfât ve şuunat-ı İlahiyeyi bir derece bildirecek, gösterecek binler esrarlı ahval ve sıfât ve hissiyat, enede mündericdir." Sözler /592

Akrebiyet ehadiyetine,kurbiyet vahidiyetine ayineliktir. Doğrudan doğruya zahirden hakikate geçmek velayeti kübradır. Akrebiyet ancak ehadiyet sırrına mazhariyetle olur.

Sebeblere müracat ederek çalışmak Vahidiyete bakarken neticenin verilmesi Ehadiyete bakar. Kesbi ilim Vahidiyet sırrı, vehbi ilim Ehadiyet sırrına mazhariyetle olur.

"Velayet, kurbiyet meratibinde sülûktur. Çok meratibin tayyına ve bir derece zamana muhtaçtır. Nur‑u a'zam olan risalet ise akrebiyet-i İlahiyenin inkişafı sırrına bakar ki bir ân-ı seyyale kâfidir." Sözler /621

Doğrudan doğruya zahirden hakikate geçmek kurbiyetle olur. Kurbiyet ancak ehadiyet sırrına mazhariyetle olur.

"Biri: Kitab-ı kâinatı mütalaa ile Âyetü'l-Kübra ve Hizbü'n-Nuriye ve Hülâsatü'l-Hülâsa gibi âfaka bakmaktır.

Diğeri: Ve en kuvvetli ve hakkalyakîn derecesinde vicdanî ve hissî, bir derece şuhudî olan hakikat-i insaniye haritasını ve enaniyet-i beşeriye fihristesini ve mahiyet-i nefsiyesini mütalaa ile imanın şüphesiz ve vesvesesiz mertebesine çıkmaktır ki sırr-ı akrebiyete ve veraset-i nübüvvete bakar." Emirdağ Lâhikası 1 / 150

Ene enfüsi tefekkürü imaniye bakıyor. Enenin sureti insanın nefsine bakar, vahidi kıyasi cihetiyle hakikati esmayı ilahiye bakar, mahiyeti Zat-ı Ehadiyete bakar. Suretten hakikate geçemeyen firavunlaşır.

"Hem ahlâk‑ı insaniyede en rahat en faydalı en kısa en selâmetli yol ise sırat-ı müstakimde, istikamettedir." Şualar /511

Huzur makamı olan sırat‑ı müstakimde istikametle gitmek Ehadiyeti ilahiyeye mazhariyetle olur. En istikametli ve vasat yol olan sünnet yoludur.

Ey Vâcibü'l-vücud! Ey Vâhid-i Ehad, Ey Vâhid-i Kadîr, Ey Hâlık-ı Vâhid, Ey Vâhid-i Zülcelal, Ey Ferd-i Vâhid, Ey Sâni'-i Vâhid, Ey Rabb-i Vâhid, Ey Zat-ı Vâhid akrebiyetinle bize istikamet ver.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.