Ya istiklal ya ölüm dizisi ve fikir tarihimizde Said’ler ve Bediüzzaman Said Nursi

Ahmet Nebil SOYER

Osmanlı sadrazamlarından, yazar (D. 1838, Erzurum.) Küçük Said Paşa, Mehmed Said Paşa olarak da bilinir. İkinci Abdülhamid döneminde dokuz defa Sadrazam, Ayan Reisi olmuş, zekâsı ile ün kazanmış vezirlerdendir. Tahran Maslahatgüzarlığında bulunmuş olan Ankaralı Seyyitzade Namık Efendi’nin oğludur. 

İlk tahsilini Erzurum’da gördü. İstanbul’a gelerek Meclisi Vâlâ Mazbata Odasına girdi. Zekâsı ile tanınarak Şûra-yı Devlet Muavini, Takvimhane Müdürü, Tahrir-i Emlâk Müdürü, Ticaret ve Sadaret Mektupçusu oldu. İkinci Abdülhamid’in cülûsunda o zaman Bey olan Sadullah Paşa’nın yerine Mabeyn Başkâtibi tayin edildi ki siyasî hayatı buradan başlar. Ona Şapur Çelebi lâkabı Şinasi tarafından verilmiştir. 

Said Paşa, Ceride-i Havadis’te muharrir iken “Mesele-i mebhus-ül anha” terkibinden çıkan münakaşa vesilesi ile Şinasi, meşhur İran Veziri Şapur Çelebi’ye benzeterek ona bu lâkabı vermişti. Said Paşa Başkâtip iken Abdülhamid’in itimadını kazandı. 1877’de Vezir oldu, Hazine-i Hassa Nazırı tayin edildi ve ayni zamanda Dâhiliye Nazırlığına geçirildi. 

Said Molla bir meşum cemiyetin kurucularından, İngiliz Muhipleri Cemiyeti (The Friends of England Association) 1919’da İngiltere’nin Anadolu’da İngiliz hakimiyetini kurmak ve Milli Mücadele hareketini engelleme amacı taşıyan cemiyet.

Osmanlı Hükümeti’yle yakın ilişkiler içinde olan İngilizler, hükümetin sağladığı kolaylıkla hem İngiliz hâkimiyetini kurmak, hem de Anadolu’da gelişen bağımsızlık hareketini engellemek amacıyla, İngiliz Muhipleri Cemiyeti adı altında 20 Mayıs 1919’da kurup, önce İstanbul’da örgütlendiler.

Cemiyet, açıkladığı (görünen) programıyla, kendi amaçlarını benimseyenleri ve savaşa karşı olanları üye olarak kabul ediyordu. Rahip, misyoner Robert Frew, (Albay Emiling) başkanlığında kurulan Cemiyet adına Sait Molla, 23 Mayıs 1919’da bütün belediye başkanlıklarına, İngiliz Muhibler Cemiyeti’nin kurulduğunu haber veren, telgraf  çekmiş ve cemiyeti yeni mahalli şubeler açmak suretiyle desteklemelerini istemiş ve şu üç maddede özetlenebilecek isteklerde bulunmuştur.

Cemiyetin ilk açıldığı dönemde olan bu istekler Anadolu’dan olumlu cevap bulmamışsa da zaman geçtikçe şubeleri çoğalmış İstanbul’da 20’ye yakın şubesinin yanı sıra Edirne, Giresun, Çorlu, Ankara, Konya ve Eskişehir’de şubeleri açılmıştır.

Cemiyet kısa zamanda hükümet çevresinden birçok üye buldu, Sadrazam Damat Ferid Paşa, Dahiliye Nazırı Ali Kemal, Kâmil Paşazade Şevket Bey, Şeyhulislam  Mustafa Sabri Efendi, Filozof, şair Rıza Tevfik, Âdil ve Mehmed Ali beyler, Şûrayı Devlet’ten Sait Molla üyeleri arasındaydı. Hattâ Sait Molla cemiyetin başkanı olan rahip Frew’un yanında ikinci başkan durumundaydı ve bölücü hareketleri yönetiyordu. Yayın organı İstanbul gazetesiydi. Bir ara cemiyet içinde çıkan çekişmelerde Sait Molla’nın yönetim kurulu düşürülmek istendi. Fakat İtilâf ve Hürriyet Fırkası’nın taraftarları olan Mustafa Sabri grubunun desteğiyle yerini korudu (19 Ekim 1921).

***

Ne garip adamlar vardır, bu İngilizlerin bize tarihte hiçbir yerde dostane bir tavrı olmamışken onu bir kurtarıcı olarak görmek inanılmaz körlüktür, bunların bir kısmı İngilizlerden aidat gibi para alırlar. Bediüzzaman İstanbul işgal altındayken İngilizlerin aleyhine bir küçük eser neşreder, o eserde İngilizleri kısa bir metinde o kadar harika tanıtır ki, hayret ne hayret! İngilizler onu bu eserinden ötürü öldürmek isterlerse de Şarki Anadolu’da onun çok nüfuzunun olduğundan dolayı çekinirler. O işgal İstanbul’unda her gece bir yerde yatar, korkusuzca dolaşır, eserini dağıtır. Kahraman kelimesi onun yanında küçük ve ucuz kalır, o dönemde birçok büyük aydınımız Ankara’ya kaçarken o İstanbul’u terk etmez.

Kendisi anlatır: Hem eski Harb-i Umumînin nihayetinde İstanbul’da İngilizlerin Sitte ve başpapazına tahkirkârane sözlerim eline geçtiği halde, beni mahvetmek yüzde yüz ihtimali varken, hiddetini geri alıp ilişmemesi…”

Bu "Hutuvat-ı Sitte" adlı eser, Üstad Bediüzzaman Said Nursî tarafından 1920-1923 yıllarında İstanbul’un işgâli sırasında azılıp işgalcilere karşı gizlice neşredilmiş ve el altından dağıtılmıştır.

Eser, aynı zamanda Arapça olarak da "Evkâf ı İslâmiye Matbaası"nda 1336 Rumî ve 1338 Hicrî-1920 yılında tabedilen "Sünûhat" adlı eserin son kısmına konularak neşredilmiştir.

O dehşetli günlerde Anadolu’nun dört bir yanı işgalci kuvvetlerle sarıldığı bir sırada, başta İngiliz olarak istilacıların yüzlerine tükürürcesine matbaa lisânıyla, İslâm’ın izzet ve şerefini haykıran ve şehâmet-i îmaniyesini çekinmeden izhar eden kahraman Üstad’ın, binler mehasîn-i ulviye ve hizmet-i âliyesine yalnız şu küçük kitap dahi bir parlak âyinedir.

***

Cemiyet Anadolu’daki kurtuluş hareketinin gelişmesi karşısında yaşayamayarak kapanmıştır.

Şair ve tarihçi (D. 1832, Diyarbakır - Ö. 1890, Mardin). Said Paşa, Diyarbakır’ın birçok fikir ve kalem adamı yetiştiren eski bir ailesindendir. Babası, Divan Efendizâde şair Süleyman Nazif, dedesi gene kıymetli şairlerimizden İbrahim Cehdî'dir. Oğulları Süleyman Nazif ve Faik Ali (Ozansoy) ile büyükbabası İbrahim Cehdi Efendi de edip ve şair idiler. 

Mehmed Said, doğduğu yıl içinde babası vefat ettiğinden yetim olarak büyüdü. Öğrenimini Diyarbakır’da yaptı. Arapça ve Farsçadan sonra Fransızca öğrendi. Tahsilini tamamladıktan sonra 1849'da Diyarbakır tahrirat kaleminde memurluğa başladı. 1857’de Hacegânlık rütbesi verildi ve dört yıl sonra da vilâyet tahrirat baş kitabetine getirildi. 1868’de mektupçuluğa yükseldi. Onun dürüst ve temiz karakterini ve idarecilikteki üstün kudretini anlayan hükümet, 1872 tarihinde kendisini Mülkiye Paşalığı rütbesi olan Mîrmiranlık payesiyle Mamuretülaziz (Elâzığ) Mutasarrıflığına tayin etti. Said Paşa, 1874’de Maraş Mutasarrıflığına, üç ay sonra Mardin mutasarrıflığına tayin edildi. Oradan Muş mutasarrıflığına nakledildi. 1878’de istifa ederek memleketine döndü. Müteakiben Dersim ıslahatına memur edilen Ali Şefik Bey'in ve bir ay sonra da Cizre ıslahına memur Müşir izzet Paşa'nm muavinliğine nasbedildi. Bu vazifeler dört ay sürüp sona erdiğinde ilkin Siirt, sonra 1879’da ikinci defa Mardin mutasarrıflığına tayini çıktı.

Said Paşa kuvvetli bir kültüre malikti. Arapça ve Farsçayı da biliyordu. Pek müstakim ve afif, umur-i idarede muktedir bir zat idi. Mahmut Kemal İnal merhumun da temas ettiği gibi "Müstakim ol Hazret-i Allah utandırmaz seni" nakaratlı manzumesi, iffet ve istikamete olan bağlılığını gösterir. Bu manzume Ziya Paşa merhumun kızgın bir zamanında söylediği "İstikamet mahz-ı cinnettir bu mülkü millete" dizesi bulunan manzumesine reddiye olarak düşünülebilir.

Said Paşa'nın adını taşıyan konak (Sait Paşa Konağı - Süleyman Nazif Evi), Diyarbakır Merkez, Sait Paşa Mahallesinin kuzey yakasında yer almaktadır. Ünlü şair Süleyman Nazif’in babası olan Sait Paşa tarafından kendisi için ikametgâh amacıyla yapıldığı bilinen konak iki bölümden meydana gelmektedir. İki katlı ve iki bölümlü olarak tasarlanan konak; temel yapı malzemesi olarak bazalt taşının kullanıldığı, çeşitli motiflerle bezenmiş, mimari bakımdan değerlendirdiğimizde harem bölümünde ortada kareye yakın bir avlu ve bu avlunun etrafını saran eyvan ve oda dizilerinden oluşmaktadır.

Namik Kemal öldüğünde Süleyman Nazif babasının konağına gelir moralsizdir, babası “Ne var Süleyman” o da “baba bugün Namık Kemal aramızdan ayrıldı, darül uhraya göçtü” der.

Said paşa “Millet dedi millet dedi millet dedi gitti“ der.

***

Şeyh Said (Şeyh Said Palevi,)

Şeyh Said, kendi adıyla anılan hareketin lideriydi. Babasının adı Şeyh Mahmud Fevzi, annesi ise Gulê Hanım’dır.

Palu, Elazığ, Diyarbakır, Muş’ta, eğitim gördükten sonra babasının vefatından sonra Nakşibendi Tarikatı postnişini olmuştur. Babası Şeyh Mahmud Fevzi’nin Palu’dan Hınıs'a göç etmesiyle oraya yerleşmiştir. Nakşibendi târikatının liderlerinden olup Ermeni kırımına karşı çıkacak fetvalar vermiştir. Rus İmparatorluğu'nun Doğu Anadolu Bölgesi'ne ilerlemesinden dolayı Piran'a taşınmak zorunda kalmış ve savaştan sonra Hınıs Kolhisar'a yerleşmiştir. 1925 yılında yargılanmış ve idam edilmiştir.

Şeyh Said, isyanı organize eden adamdır, Bediüzzaman’a isyana katılması konusunda haber göndermiştir ama Bediüzzaman kendisine itibar etmemiş, Türk devletine ve ordusuna karşı çıkmayı çirkin bulmuştur. Şeyh Said alim bir zattır ama karihası dar, yaptığı hareketin sonucunu düşünemeyecek kadar da basiretsizdir. Bu harekette de İngilizlerin parmağı olduğu belirtilmiştir. 31 Mart’ı organize eden, Kubilay vakasını düzenleyen İngilizlerdir. Ahmet Altan isyan Günlerinde Aşk romanında isyanın eşhasının ellerinde İngiliz paralarının olduğunu tesbit etmiş ve romanında anlatmıştır.

***

Bediüzzaman kuvve-i kudsiye ile hareket eden bir büyük zattır, onun hedefi imparatorluğu meydana getiren unsurların kalitesini kaybetmesinden dolayı yeni bir dindar ve entelektüel, onun tabiri ile mütefennin insanlar yetiştirmektir. Çünkü imparatorluk devlet adamı yetiştirememiştir son dönemde. İslamı ve bu topraklardaki bin yıllık maceramızı bilen sentezleyen insana ihtiyaçtan dolayı Bediüzzaman bütün mesaisini iman ve ibadet üzerine kurmuş, buna bağlı olarak da içtimai ve siyasi hayatı düzeltmeye çalışmıştır, siyaseti dine alet etmiştir ama dini siyasete alet etmemiştir.

İşte son dönemde, Erzurumlu büyük bir devlet adamı Küçük Said Paşa Sultan Abdulhamid’in yanında yer almış onun yaranıdır. Diyarbekirli Said Paşa da Süleyman Nazif’i babasıdır, o da hem şair hem edip büyük bir insandır, valilikler yapmıştır. Şeyh Said ise bir isyan hareketine katılıp yanlış hedef peşine gittiğinden dolayı kendini zayi etmiştir. Said Molla ise İngilizlerin himayesinde devleti korumak gafletine düşmüş Türk milletinin kimsenin himayesiyle ayakta durmadığı tarihi realitesini görememiştir, öyle gelmiş öyle gitmiş. Ne yazıkki bunların arasında bir sürü gafil insanlar da vardır. Ama şu sıra İstiklal Harbimizle ilgili bir dizide Said Molla’nın adı geçer fakat bu İngiliz ajanı gafil adamın diğer Saidlerden farkını anlatmayan bir sunum ile meydana çıkmıştır. Kimsenin Bediüzzaman Said Nursi’yi karalamaya gücü yetmez, inşallah dizinin sahipleri bunu anlar da açıklamada bulunurlar. Yanlışlar bile doğruyu araştırmaya iter hakikatperest insanları inşallah.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.