Vezirler kervanı

İbrahim KAYGUSUZ

Risale-i Nur’un manevi avukatı Ahmet Feyzi Kul, Tılsımlar Mecmuası’nın Zeyli’nde (Maidetü’l-Kur’an) ayet ve hadislerden hareketle Risale-i Nur, Kur’an hizmeti, Üstadımız, Nur’un saff-ı evvel ve ahir talebeler ile ilgili önemli derlemeler yapar.
Zeyl’e baktığınız an hâkim bir üslup ve müdellel bir metinle karşı karşıya olduğunuzu fark edersiniz.

Üstadımızın bu müdellel metinle ilgili şu yorumu yapar:
“Aydın Havalisi’nin Hasan Feyzi’si ve Husrev’i ve Mehmet Feyzi’si ve Risale-i Nur’un manevi avukatı Ahmet Feyzi’nin üç seneden beri âlimâne, mudakkikâne yazdığı (şu gelen) istihrâcât-ı gaybiyeyi ve Sikke-i Tasdik-i Gaybiye’nin bir kuvvetli hücceti ve şahid-i bulunan (şu) risaleciği dikkatle mütalaa ettim. Onun tetkikatına ve Risale-i Nur’un kıymetini tam hadis ve âyet ile isbat etmesine karşı, hayret ve istihsan ile  “Mâşâallah, Bârekellah” dedim. Fakat bir derece tabire muhtaçtır…..”

Ahmet Feyzi Kul Ağabeyin Barla Lahikası’nda yer alan dikkat çekici bir (kuvvetli ihtimalle ilk) mektubu var. Bu mektup daha Üstadımızı görmeden yazılan bir mektuptur ki, ilk bakışta keskin bir nazarın kaleminden çıktığı çok belirgindir.
Hele aziz Üstada “Ey Habib-i Kuddüs’ün tarik-ı ulviyetinde karanlıkları yararak uçan şehab-ı şaşaanisar!...” vb. hitapları var ki insanın bahusus nur talebelerinin kalp tellerine derinden dokunur.

İşte Tılsımlar Mecmuası’nın Zeyli, bu keskin nazar’ın “tekâmül dönemlerine” ait bir üründür.

Ayetler ve hadislerden derleme bu metnin bir yerinde Arabi ibarelerin Türkçe kısmında şu ifadeler geçer: ”Mehdi’nin yardımcıları, Ehl-i sünnet ve’l-Cemaat; deccalın ise, ehl-i dalalettir. (Haşiye1: Hazret-i Mehdi’nin çıktığı zaman, avam ve havas bütün Müslümanlar sevineceklerdir. Mehdi’nin, Allah için çalışan ve davetini ikame eden ve Ona vazifesinde yardım eden adamlar vardır. Onlar, mehdinin vezirleridirler, memleketin ağırlıklarını üzerlerine alırlar. Cenab-ı Hakkın, Mehdi’ye tahmil etmiş olduğu vazifelerinde yardım ederler.)”

Konum Mehdi ve Deccal değil, onu ehline bırakıyorum. Ve hatta ayet ve hadislerden hareketle ve Maidetü’l-Kur’an’ın sacayakları üzerinde inşa edilmesi gereken bu ilmi konuyu ve Zübeyir Ağabeyin bu meyandaki kuvvetli emrini ilim ehline havale ediyorum.

Aynı paragrafların devamında Ahmet Feyzi Kul Ağabey, Şeyh-i Ekber’den (Muhyiddin İbn Arabi, Fütuhat-ı Mekkiyye) bir nakil yapar:
“Cenab-ı Hak Mehdi’ye meknun-u gaybında gizlediği bir taifeyi vezir kılacak. Onlar hakikatlerde ve kullarına emr etmiş olduğu hususlarda keşf ve şuhuda  muttali’ kılacak; Hazret-i mehdi onlara danışmadan bir şey işlemeyecek (meşveret i.k.)”... Bu vezirler dokuzdan fazla beşten aşağı değildirler.”

Rakamlardaki miktar şifresi elbette Şeyh-i Ekber’in malumudur!
Fakat miktarı şerh edici bir anekdot İhtiyarlar Risalesi 12. Rica’da mevcuttur.
Konu, Vezirlerden bir vezir olan Abdurrahman’dır!
Abdurrahman’ın vefatı Üstadımızı çok müteessir eder.
Merhume validesinin vefatı ile Üstadımızın hususi dünyasının yarısı vefat ederken, Abdurrahman’ın vefatı Üstadımız Efendimizin kalan yarı ömrünü götürür!

İnsan, firkatin, rikkatin ve hırkatin derecesini bu Rica’yı okuyunca daha iyi fark ediyor. Beş sene Hazret-i Üstadı yakan bu halet-i ruhiye elbette fani bir feveran olamaz!

Abdurrahman’ın vefatından gelen hüzünlü bir halet sonrası dağ ve derelerden Barla’daki medresesine dönen Üstadımız, Kuleönü’lü genç Mustafa ile karşılaşır!
Üstadımız bu Sarıbıçak Mustafa Hulûsi için şu enteresan ifadeyi kullanır: ”Ruhum o gencin ruhunu okudu!”

Çünkü Abdurrahman’ın yerine Rahmet-i ilahiye Mustafa’yı Üstadımıza numune olarak göstermiştir. Allah, bir Abdurrahman yerine otuz Abdurrahman’ı Risale-i Nur hizmetinde hayrü’l halef ve varis-i hakiki olarak Üstada gösterir.

Bu kahraman saff-ı evvel ağabeyimiz, Barla Lahikası’ndaki muhteşem mektubu ile meşhurdur. Bu mektup nur talebelerinin malumudur.

Hatta bu Sarıbıçak Mustafa’nın biraderi “büyük ruhlu küçük Ali” Risale-i Nur külliyatını on yedi defa elle yazarak Üstadımızın istikbale ait keşfine şahitlik yapmıştır!

Demek ki vezirlerin mahiyeti ve miktarı Cenab-ı Hakkın “meknun-u gaybında”dır.
Yeri ve zamanı geldikçe Rahmet-i ilahiye onları birer birer meydan-ı cihada göndermekte ve büyük kumandanın yanında “memleketin ağırlıklarını üzerlerine aldırmakta”dır.

Hafız Ali, Hoca Sabri, Husrev, Hasan Feyzi, Ahmet Feyzi, Tahiri, Zübeyir, Sungur, Bayram, Hüsnü..vs.

Bendeniz beş altı yıl önce dostlara Hafız Ali’yi, Hoca Sabri’yi, Hasan Feyzi’yi ve Barla Saff-ı evellerini kaleme alma sözü vermiştim. Abdurrahman ve Ahmet Feyzi de bunlardan ikisiydi. Ben denizin ruhunda esen fırtına diplerde zamanını ve zeminini bekliyor, dua istiyorum!

Bugüne kadar yapılan çalışmaların mütemmimi farklı bir şerh; “hizmet, kıssa ve lahika odaklı bir çalışma külliyatı” muhakkak gereklidir.

İmdi, Risale Akademi, Anadolu Ağabeyleriyle ilgili bir Anadolu seferi (paneller dizisi) başlattığını duyurdu. Sütun komşularım Hüseyin Kara ve İsmail Berk konu ile ilgili yazılar yazdılar.

Benim de bu konu da “kelam hakkım” olsa gerek; lakin çok uzar, haftaya devam edelim inşallah.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.