MİT krizinin yaşandığı dönemde Balyoz davasıyla ilgili Silivri'de yargılama yaptıklarını anımsatan Kaplan, şöyle konuştu:
"Sadrettin'in (Hakan Fidan'ı ifadeye çağıran cumhuriyet savcısı Sadrettin Sarıkaya) telefonla davet ettiğini duydum. O gün için Beşiktaş'taydım. Zannedersem Sadrettin'in odasına uğradım. 'Önemli birileri' dedi. Telefonla ifadeye çağırmış. Zannedersem Hakan Fidan'ı. Bu tür bir soruşturma duyulmaz zaten. Hakan Fidan'ı telefonla herhalde 3 kişi daha mı vardı beraberinde... Onların hepsini telefonla çağırmış, polise yazmadığını söylemişti. Tabii aradıktan sonra bana söylemişti. En kritik kişi tabii Hakan Fidan."
"FİDAN GELSEYDİ TUTUKLANIRDI"
Kaplan, cemaatle mücadele altyapısını Hakan Fidan'ın hazırladığını vurgulayarak şöyle devam etti:
"Cemaatle mücadele için ekipleri hazırladığı veya bilgileri hazırladığı belliydi. Hakan Fidan gelseydi, bunu engellemek için muhtemel adliyedeki hava, tutuklanırdı. Çünkü bunun yapmak istediği şeylere bir engel koymak lazım. Bahanesi de Diyarbakır'da bir yerde anlaşma belgesi de bahane olarak bulunmuş. Muhtemel tutuklanırdı, sonrasında belki Başbakana kadar uzanabilirdi."
HSYK'nın belli kişileri görevden almasının, soruşturmaları engellemeye çalışmasının hükümetle bir çatışmanın başladığını gösterdiğini savunan Kaplan, "Gezi olayları, bu gizli çatışmanın devamı sürecinde oldu. Cemaat dışında, bu çatışmayı bilen kişiler Gezi olaylarında hükümetin yıkılmasını ciddi şekilde istiyordu. Hatta belki alttan destek bile verilmiştir." diye konuştu.
15 Temmuz'da cumhuriyet savcısı iken şu anda terörist olarak arandığını belirten Kaplan, nasıl pişmanlık duyduğunu Balyoz Davası sürecinde kendisinden yardım isteyen insanların durumuyla kıyaslayarak anlattı.
Yeni Akit