Tertip, tanzim ve Hikmet Parıltıları Kırkıncı Hoca

Himmet UÇ

“Tek başına kalmış bir çark, bir motor, bir taş veya mücerred elektrik cereyanı, kumaş dokuyamadıkları halde bir araya geldiklerinde bir mensucat fabrikası oluyor ve bu fabrikada çeşitli kumaşlar istishal ediliyor. Bu bir araya gelmez fiili, fabrikadaki bütün aletleri ve aralarındaki münasebetleri bilen ve umumun maliki, sahibi olan zatı bedahetle, açıklıkla gösteriyor. Aynı şekilde tek başına kalmış bir toprak, güneş, hava, su, ay ve yıldızlar insan, hayvan ve nebatat gibi mahsüller veremeyecekleri halde bu cansız mahlukat da bir tertip ile ve nihayet hikmetle bir araya getirilmiş ve kainat kamil manasıyla, tam manasıyla bir insan fabrikası halini almıştır.”

Mehmet Kırkıncı Hoca’nın bu izahı hem felsefe hem sanat hem yaratılış hem de estetiğin temel bir temasıdır. İnsanlar en kolay birbirine benzeyen geometrileri kullanabilir. Mesela tuğlaları, şeker kalıplarını. Ama onlardan şu yığma ve estetik değeri olmayan binalar ortaya çıkar. Kainat birbiri ile benzerliği ve geometrisi olmayan şeylerden terkib edilmiştir. insan vücudundaki bütün uzuvlar yuvarlak çizgilerle yapılmışlardır. Bu kadar birbirine benzemeyen farklılıklar Allah’ın her şeyi bir faydaya, hikmete göre düzenleyen vahdet sırrı ile bir araya getirilir, ortaya insan denen en güzel mahluk, ahsen-i takvimde yaratılır, ortaya konur.

Hocam, bu birlikteliği meydana getiren şeylerin tek başına yerli yerine gelemeyeceğini hassas ve yerinde bir Türkçe ile izah ediyor. Bu yerli yerindelik tertip ve tanzim kelimesidir. Bütün canlılarda herşey yerli yerindedir. Bir küçük sinekten, gezegen sistemlerine kadar ama bunu Bediüzzaman’ı bu kadar sade ve selis anlayan Kırkıncı Hoca izah etmiştir. Hocam bu örneklerle çok insanın imanını kurtarmıştır. Batının büyük estetikçileri Kant, Dekart, Spinoza da bu yerli yerindeliği böyle izah ederler. Bediüzzaman ve Kırkıncı Hoca neyin, kimlerin devamıdır, düşünelim ve hakikatleri anlatalım.

Bir binanın temeline bir büyük taşı nasıl zorlukla koyarız, her gün bütün kainatı herşeyin yerli yerinde olduğu büyük bir düzen olarak görürüz, nasıl olur onlar, nasıl yerli yerine gelir? “İdraki meali bu küçük akla gerekmez zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez.” Küçük ana rahminde iki yüz sekiz kemik bir bina karkası gibi birbirine eklenir, ne duyarız ne hissederiz, bir gün bakarız bir kainat özeti ortaya çıktı.

İşte tertip ve tanzim herşeyi fonksiyonel olarak yaratma ve yerli yerine koymadır. Kolu kol görevi yapacak şekilde yaratmak sonra onu yerli yerine uyum içinde koymak hem beşeri hem de ilahi estetiğin verileri ile gerçekleşir. Büyük batılı estetikçiler Bediüzzaman’ın eserlerindeki estetik kelimelerin nasıl insana, kainata ve sanata uygulandığını görselerdi ne kadar şaşırırlardı. Bir gün bir yüksek rütbeli ateist, Hocamı dinledi ve kalktı dedi ki “benim içimde gerçekleşen yaratılış anlayışını dinsiz arkadaşlarım ellerinden gelse içimden çıkarır kendi kafaların koyarlar, mutlu olurlardı.”

Risale-i Nur’u okuyanlar Hikmet Parıltılarını okudukları zaman kafalarında eserlerdeki nice farklı üslubda farklı ağırlıktaki bahislerin nasıl sade ve anlaşılır bir şekilde zihinlerinde tahakkuk ettiklerini göreceklerdir. Bu kitap eserlerin bahislerinin daha değişik bir üslub ve dilde anlatımıdır. Bir ömür her mahfelde nurları anlatan bir büyük yorumcunun hayatının hülasasıdır bu kitap.

Yukarıda Kırkıncı Hoca’nın Hikmet Parıltıları kitabından bir küçük bahsi anlattık, şimdi kitabını ona ek olarak anlatıyoruz.

Bu kitap aforizmalar tarzında kaleme alınmış, vakalardan hareketle onları hikmete bağlayan muhtelif boyutta yazılardır. Bediüzzaman’ın eserleri dört büyük tema üzerinde şekillenmiştir, bunlar tevhid, nübüvvet, haşir, ibadet ve adalettir. Aynen öyle de Kırkıncı Hoca’nın Hikmet Pırıltıları ve sonradan ona ilave edilen Nükteler isimli eserindeki bahisler de bu dört esas üzerinde şekillenirler. Kırkıncı Hoca Bediüzzaman’ın olayları açıklarken kurguladığı sahneler ve küçük hikaye yorumlarından ciddi boyutta etkilenmiş, küçük çapta temsili hikayecikler kurmuştur.

Kırkıncı hocanın olaylara, insanlara, temalara, sorunlara bakış açısındaki en önemli nokta onun her zaman sıradan gibi görünen olayları şaşırtıcı bir yorum düzeni içinde insanı hayrete sevkeden bir bakış açısıyla vermesidir. Hatta onun en büyük yanı bu olayları sıradanlıktan çıkarıp insanın hayatında önemli bir yere sahip olan şekilde yorumlamasıdır. Kırkıncı Hoca şaşırtan adamdır, o hep olayların kimsenin görmediği yanlarını görür, ülfet edilen, adet elbisesi giymiş olaylar birden onun elinde plastik bir mahiyet kazanır ve ibret ve hayrete dönüşür, insanın davranışlarını düzenler.

Bediüzzaman’dan önce Hazreti Mevlana da küçük hikayelerle hakikatleri anlatmıştır. Bediüzzaman ise modern çağın anlatım metodlarındaki gibi yeni şeyler, daha romansı tasarımlar eklemiştir. Zaman ve mekan gibi hikayeye ve romana has teknik kısımlar da ilave etmiştir. Kırkıncı Hoca da Bediüzzaman’ı iyi hazmetmiş ve onun örnekleme tarzını kullanmış ve bazı bahisler ek tasarımlar eklemiştir. Bediüzzaman’ı çok okuyup özümseyenler de örnekleme metodu gelişir. Onun öğrencilerinden Alaaddin Başar da örnekleme metodunu iyi kullanır. Ben ilk dinlediğimde etkilenmiş ve içimden “ben de böyle anlatabilsem” demiştim. Bir gün Kırkıncı Hoca kümbette kapıyı açıp içeri girdi, yüzüme karşı “çalış sen de onun gibi yani Alaaddin Başar gibi anlatacaksın” dedi.

Hikmet Pırıltıları Bediüzzaman’ın Mesnevi-i Nuriye isimli eserinin sırasında yorumlanacak ondan etkilenmiş bir mesnevi tarzı eser de denilebilir. Türkiye‘de temsillerle hakikatleri anlatma yolunu Bediüzzaman açmıştır, o yolun talebeleri içinde ikinci derecede örnekleme ve temsillerle, dramatik sahnelerle ifade edilmesini Kırkıncı Hoca taammüm ettirmiştir. Onun yetiştirdiği talebelerin bir kısmı da bu temsillerle anlatma yolunu icraatları sırasında anlatmışlardır. Bediüzzaman‘dan yansıyan bu aklileştirme, akıl mizanına vurma tarzı Erzurum’dan ülkeye yayılan bir Risale-i Nur yorumlama ve değerlendirme tarzı olmuştur.

Kırkıncı Hoca büyük sanatçılar gibi ya bir olayın tahriki ile ya bir ilhamın ikazı ile ya bir insanın ortaya koyması ile veya bir tezadı yakalaması ile veya bir müşkül meselenin ortaya çıkardığı kısmi bunalımı çözümleme maksadıyla aforizmalarını ortaya koymuştur. Onun bir meseleyi hikmete bağlaması uzun uğraşılar ile elde edilmez. O birden bir olayı hikmet kılıfı ile yorumlar ve ortaya koyar, çok çabuk ve seri bir zihinsel üretim mekanizmasıyla hikmetini ortaya koyar.

Kitap konulara veya temalara göre bir tasniften geçmemiş, yığma bir editoryal muameleye maruz kalmıştır. Bunları kendi arasında bir tasnife tabi tutarsak, Allah ve efali, yaratılış olayı, Allah’a yaratma işinde ortak olmaya kalkan mülahazalar, esmanın görülmesi yorumlanması ve esmanın yorumunda ortaya çıkan sorunlar kitabın ağırlıklı konularını işgal ederler. Sahibini Tanıyan Eser, Görmemek Olmamaya Delil Olur mu, Mevhum Sani, Dört Yol, Kim Bu Tabiat, Varlıkların Kendi Kendine Teşekkülü Mümkün mü, Şirkin Muhaliyeti, Kudret Kaleminin Mürekkebi, Vahdetteki Kıymet, Lezzet-i Mukaddese, Allah’ın Efaline O’nun Canibinden Bakmak, Müsebbib ül Esbab, Tabiat Hakkında adını taşıyan metinlerde Kırkıncı Hoca Risale-i Nur’daki bahislere izahlar ve yorumlar getirir. Bazı metinler Allah’ın isimleri ile ilgilidir. Vahdetteki Kıymet, Nur İsminin Bir Cilvesi, Rezzakiyetin Şumülü, Kayyumiyet Sırrı, Kayyumiyet Sırrına Birkaç Misal, İnsan Ruhunun Kuddüs İsmine Mazhariyeti, Vahidiyet İçinde Ehadiyet Cilvesi, Kesretten Vahdete… Bu metinler de Allah’ın esması ile ilgili bahislerdir. Ölüm ve Haşir, Eğer Ahiret Olmasa, Haşir Sabahı, Haşr-i Cismani Üzerine ilgili başlıklar ahiret ve haşir ile ilgilidir.

Hikmetli bahisler içinde insan ile ilgili maddeler de bir yekün teşkil eder. İnsandaki Fabrikalar, İnsan Ruhunun Süsleri, Gaye ve Hedef İnsan, İnsan Nisyandan Alınmıştır, Zihayat İnsan Kelimesi, İnsanın İsmi Azama ve Her ismin Mertebe-i Azamına Mazhar Olması, Kainat Sarayı ve İnsan, İnsanın Nimeti, İnsanın Kıymeti, Kendini Aldatan İnsan, İnsan Ağacı, İnsan ve Yükü, İnsanın Şerefi, İnsandaki Cihazatın Kıymettarlığı, Bir İnsan Yaratmak metinleri insan ile ilgilidir.

Cenab-ı Hak İbadeti Niçin Emretmiş, Şükür Vazifemizi Yerine Getirebiliyor muyuz, Teneffüs ve İbadet, ibadetle ilgili konulardır. Kur’an’ın Benzeri Neden Yapılamaz, Herşey Kuranda olduğuna göre Alimlere neden ihtiyaç Var, Kur’an’ın Fatihada Dercedilmesi başlıkları Kur’an ile ilgildir. Mukayyed Akıl ve Mutlak Hakikatler, Göz ve Akıl, Kur’an Nuru ve Akıl Gözü, Aklın Meyvesi, Akıl İtiraz Aleti mi gibi bahisler akıl ile ilgilidir.

Fen ve felsefenin taciz etmesiyle hastalayan aklı Bediüzzaman makul düşünen bir akla dönüştürmek istediği gibi Kırkıncı Hoca da o yolda aklı terbiye etmeye çabalar. Kader İlim Nevindendir, Cüzi İhtiyarinin Mahiyeti, Kaderi Tenkid Eden Başını Örse Vurur kırar metinleri kader ile ilgilidir. Kırkıncı Hoca’nın en çok üzerinde durduğu bahislerden biri kaderdir bu konuda bir de Kader nedir isimli eseri vardır.

Hikmet Pırıltıları isimli kitap liselere deneme örnekleri olarak tavsiye edilebilir. Üniversite programlarına kelami ve hikemi denemeler diye dahil edilebilir. Biraz geliştirilse Montaine ve Bacon‘un peynir ekmek gibi okunan denemelerini aşar. Bir insanda çok yönlü fikir değişimlerine neden olacak her bahis Hikmet Pırıltılarına dercedilmiştir. Benim Erzurum yıllarımda bu kitabın ortaya çıkması için bir ekip halinde büyük emekler sarfettiğimizi belirtelim. Kitap bakış açısı ve bakış açısının arkasından yapılan yorumlarla, büyük bir mantiki değerlendirme ile benzeri olmayan bir hikmet kitabıdır. Okuyan herkese ve nur talebesine bir yorum ve gözlem düzeni içinde olaylara bakmayı öğretir.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.