Tatil sıkıntısı

Mustafa ULUSOY

Narsistik kültürün icatlarından olan tatil, insana daim huzur bahşetmez. Avrupa'da depresyon ve intihar olaylarının, o kültürün tatil dönemi olan yılbaşında yoğunlaşması ilginç bir bulgudur. Bu topraklardaysa tatil daha çok yazla özdeştir. Yaz, bir tek sıcağıyla değil, tatilleriyle de sıkıntılı, bunalımlı bir döneme dönüşebilir.

Diyelim ki koca, bir işkolik. Tatilde sıkıntıdan patlar. Karısı ve çocuklarıysa yazın eve tıkılıp kalmaktan. Bir arkadaşımın annesi, "Bu amcan var ya, pazar günleri, gel seni gezdireyim diye beni dışarı çıkarıyor, bir bakıyorum fabrikasının bahçesine getirmiş!" diyerek beni hem çok güldürmüş hem de işkoliklerin halini enfes bir biçimde anlatmıştı (işkoliklik, ayrıca bahis açmaya değer bir konudur).

İşkolik koca, güç bela tatile razı edilir. Yeni sorunsa önce kimin memleketine gidileceğidir. Ya da hangi tatil mekânına. İki taraf da bilir ki, mesele bir iktidar mücadelesidir; kimin dediği olacak!

Kavga gürültü bir karara varılır. On, yedi ve iki yaşlarında üç çocuğu olan aile, arabaya biner. İki yaşındaki çocuğun küçük tuvaleti gelir. Koca dörtlüleri yakar, arabayı sağa çeker, çocuğuna çiş yaptırır. Yeniden yola koyulur. Hava bunaltıcıdır. Erkek, klimayı sonuna kadar açar. Kadının kas romatizması vardır, klima onu çarpar. Klimayı biri açar, diğeri kapar. Arabadaki hava kızışır. Arkada iki kardeş kavgaya tutuşur. Yarım saat sonra iki yaşındakinin büyük tuvaleti gelir. Baba, söylenerek yeniden dörtlüleri yakar, arabayı sağa çeker, çocuğun tuvaletini yaptırır.

Erkeğin memleketine varılır. Adamın gözü, karısının üzerindedir. Acaba annesine geçen seferki gibi soğuk mu davranacak yoksa bu sefer "anneciğim" mi diyecektir? Ya da tatil mekânına varılmıştır. Bavullar açılır. Kadın, kocasının deniz şortunu bavula koymayı unutmuştur.

Tatil; aksilik, aksilik, aksilik demektir. Aile fertlerinin tatilin başından sonuna kadar birbirlerine ve aksiliklere en üst düzeyde tahammül göstermeleri eve depresyonla dönmemek için elzemdir. Huzurlu bir tatil geçirmek isteyen, aksiliklere "Niye böyle!" ("Yarım saat önce çişini yaptırırken kakanın da olduğunu niye söylemedin!") diye aksi davranmamalı, tebessümle yaklaşmayı bilmeli ve "niye"yi lügatinden çıkarmalıdır. Yine aksiliklere mizahî yaklaşım can simididir.

Yaz tatillerinin mutsuz gruplarından biri de öğretmen ve öğrencilerdir. Özellikle öğrenciler tatilde uyuyarak dinlenileceğini zannedip sabahları geç kalkıyorlarsa, hiç tatil yapıyorum demesinler! Onlara şiddetle farklı faaliyetlerde bulunmalarını öneririm.

Bir diğer tatilzede grup yazı, yazlık evlerde geçirenlerdir. Gece yarılarına kadar çekirdek çitleyip sohbetler edilir. Kötü olan, sabahları geç kalkıp hayatın enerjisini yitirmektir. Bir başka sorun da yazlığı olanların evine akrabaların hücum etmesidir. Bu kötü değildir elbette, ama evin hanımına yemek yapımında, sofra kurulmasında, bulaşıklarda biraz yardım edilmelidir. Özellikle bu topraklarda, hele hele bir yazlık evde gelin olmak ağır iştir. Onların durumu da unutulmamalıdır.

Tatili zehir eden durumlardan biri de eski defterlerin açılmasıdır. Şeytan en çok bereketli geçirilecek zamanlarda tam gün mesai yapar gibi gelir bana. İnsanın zihnine en dipte kalmış konuları akıtıverir: "Sen bana geçen sene şunu söylemiştin/yapmıştın". Psikiyatrist olarak görev yaptığım bir hac mevsiminde, hem de Kâbe'de yapılan ilginç karı koca kavgaları dinlemiştim. Hac yolculuğuna gideceklere azamî sabır tavsiye edilir ya; ben de tatile gideceklere azamî tahammül, azamî iyi niyet, azamî teslimiyet ve azamî mizah duygusu tavsiye ediyorum.

Tatil, yan gelip yatmak değildir. Faaliyet, faaliyet, faaliyettir. Yabancıların tatil mekânlarında sabah erkenden kalkıp güne sporla başladıklarını, bizlerinse onların spor yapıp kahvaltılarını etmelerinden çok sonra uyandığımızı siz de gözlemlemişsinizdir.

Tatile gideceklere son birkaç önerim de şunlar olacak: Tatil, kitap okumak için iyi bir fırsattır. Yazın diğer zamanlardakinin bir misli daha kitap okuyabilsek keşke desem abartmış olmam. Yine, sıla-i rahim fırsatıdır tatil. Büyükşehirlerden kâinatın içine kaçıştır. Yürümek, yürümek, yürümektir. Farklı yerleri görmektir. Bakışlarımızı kâinata çevirerek Yaratıcı'nın yaz denilen muhteşem sayfasını tefekkür ve temaşa etmektir. Başımıza gelecek aksilikler de bu değerli işin küçük bir bedelidir. Küçük tuvaletini yaptırdıktan yarım saat sonra büyük tuvaleti gelen çocuğumuz için dörtlüleri yakıp, arabayı sağa çekip tuvaletini yaptırmak, olsa olsa en fazla yüzümüzde tebessüm uyandırmalı ve ileride hatırlanacak tatlı bir anı olarak değerlendirilmeli değil midir?
Zaman

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.