Şu Kur’an’a bir nazire yapın-3

Cezmi HUYUT

“Kalplerin itmi’nanı (huzur ve sükûneti) Allah’a iman iledir.” Kur’an hakikatı’nın geçen asırlara rağmen tazelik kazanması hakikatına bakalım.

On dokuzuncu asrın yarısından itibaren yirminci asrın sonlarına kadar hükmeder vaziyette ve halen bir kısım bedbaht insanlarda devam eden maddeperest nazarla beşerin hafızasından silmeye çalıştıkları şu ki;

Din ve din-i haktaki Allah’a iman ve O’na kul olmak, yani O’na mensubiyet hakikatını insanın kalbinden çıkarıp, unutturmaya, hafızalardan silmeye çalışmasına ve beşerin kalbine başka şeylerin muhabbet ve sevgisini yerleştirme faaliyetlerine rağmen buna muvaffak olamaması gerçeğine bakalım.

Gelişen anatomi ve psikoloji ilmi ile Allah’a imanın ve O’na intisap edip bağlanmanın ve O’na mensubiyetin ve halis bir imanın neticesi olan duanın insanın ruhuyla birlikte, bedenine verdiği ilmen tespit olup istatistiksel olarak belgelenen afiyet ve huzur ve saadet verici neticesine bak.

İmanın binler envarından bir Nur’unun İnsanın Kalp ve ruhuna verdiği sıhhat şuaına bak ve buna nazire olabilecek hangi beşeri avutma ve soğutma ve oyalama işlerine ve temelsiz ve mesnetsiz camit ve cemet istinat ve istimdat putlarına bak kâinatın zerrat ve mürekkabatı adedince “Elhamdülillah-i Âla Nur-il İman ve-l Kur’an de”

Evet maddiyunluk taunu ve dinsizlik belasıyla kimsesizlik ve sahipsizliğin verdiği zulümatı ruhiye ve kalbi vahşet ve cehl-i mürekkep akılsızlığına ve divaneliğine düşüp dalalet vadilerinde çırpınarak “boğuluyorum imdat” diye bağıranların reçetelerine bir gün  “Allah’a iman et, Allah’ın marifetini elde et” hakikati yazılırsa, taaccüp edip hayrete düşmemek lazım. Evet, İlmi gelişmeler ve araştırmalar bu noktaya doğru gidiyor.

Ve yine şu içinde bulunduğumuz dünyanın bu seneki ekonomik krizinde ortaya çıkan ve dininde fevkalade mutaassıp Papa’nın bile bunu itirafla bütün dünya gazetelerine yansıyan  faiz yüzünden dünyanın böyle bir krize girdiği hakkındaki beyanatı ve ortaya çıkan faizin fenalığı ve çare olarak görülen ve tüm dünyaya bizzat yetkili ve etkili şahıslar tarafından tavsiye edilen ve usul ittihaz edilmesi halinde ekonomik buhranların nihayete ereceği belirtilen İslam’ın faiz yasağı hakikati.

İşte doymak bilmez beşerin hırsı ve katmerli faizlerin neticesi dünya milletlerini iflasa götüren krizi ve İslam’ın helal çalışmayı ve helal kazancı ve iktisadı emreden ve insanı sefaletten ve mahrumiyetten kurtaran faizin yasaklığı ile misli misline mal değişimindeki adilane hakikatine bak.

Ve yine bir insanın gerek bedenini ve gerekse hukukunu bütün beşeriyete denk tutan ve kendi rızasıyla olmazsa bütün dünyanın saadetine ve bütün insanlığa bile feda edilemeyecek hukuku ve ferdi insana kâinat kadar ehemmiyet veren Hakikat-ı ekberi esas alan adalet-i Kur’ani’ye ye bak.

Bir de tüm medeni ve çağdaş ve demokratik geçinen ülkelerin kendi milletlerinin sözde bir saadeti için anlamsız ve izah edilemez bahaneleriyle sinek kanadı kadar değer vermeyerek ve kale almayarak biçare beşerin haklarına verdiği değere, ehven üşşer diye işlediği cinayetlere, zulümlere zalimliklere ve ihlal ettiği insan haklarına bak.

Bu gün dünyada en medeni ve demokrat geçinen miller ve devletler bir insanın hukukuna değer vermede henüz bin dört yüz sene evvel nazil olan Kur’an’ın beşere verdiği değerin künhüne yaklaşmış değil.

Hülasa;  Oruç, Hac, Namaz, İman ve hukuku insan meyvelerindeki dört-beş  Hakikat-ı Kur’aniyeyle birlikte sair hakaik-i Kur’aniyeyi nazara al ve beşerin maddi manevi hayatındaki faydalı ve hayat bahş saadet meyvelerine ve neticelerine  bak.

İşte beşerin asırlık birikimleriyle içtima-i, sosyal, ahlaki, hukuki, terbiye ve sistemlerindeki kısır, kasır, ketum ve bereketsizliğine ve Kur’an’ın semeredar hakaiki karşısındaki acziyyetine bak ve Ne için beşerin Kur’an’a nazire getirmekten, Kur’anın üstüne ve önüne geçmekten ve O’nu mağlup etmekten aciz olduğu hakikatini anla.

Demek Kur’an kitabet ve kıraat görmemiş bir Ümminin karihasından değil… Kainatın ve eşyanın hakikatının sırrını bilen bir İlm-i Muhitin İlminden geldiği katiyen anlaşılıyor.

İşte geçen bin dört yüz senelik zaman zarfında Kur’anın hakaikı ile mubareze edemeyen aczi insani ve Kur’anın bahri hakaik olması noktasındaki güneş gibi parlak İ’cazı.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.