Soru Sorabilmek-I

Ahmet AKCAN

Düşünce zenginliği veya entellektüel seviye, bir mes’eleye dair isabetli ve kaliteli cevaplar verilmesinden ziyade, sorulan soruların derinliği ve çeşitliği ile zahir olmaktadır. Sorulan sorulara doğru veya noksan, derin yahut sathi cevaplar bulabilmek bilgi asrında çok zor sayılmamaktadır...

Hilkate, hakikate ve kâinata ait kaliteli sorular sorabilmek; ciddi bir düşünce sistematiği, kapsamlı bir entellektüel seviye ve sürekli düşünce ikliminde seyahat ile mümkün olmaktadır. Yani yaratılışa, yaratan ve yaşatan Zata, hayata ve hadisata dair soruları çoğaltmak ve sistematik olarak bunları sıralamak entelektüel seviye, düşünce zenginliği ve idraki melekelerin derinliği ile irtibatlı olduğu anlaşılmaktadır.

Bilinen ezberlerin dışında mana deryasından habersiz yaşamak, klişe soruların dışında soru soramamak, kâinata, hakikata (esmaya) ve hadisata dair Kur’an ve ehadis-i sahiha gibi mutlak referanslarımız çerçevesinde özgün yorumlar yapamamak zihin tembelliğini, taklidi kabuller ile yetinildiğini anlatmaktadır...

Yaratılış gayesini anlamak, cami istidatlarını ilim ve marifet ile nemalandırmak, nereden niye geldim, nereye gidiyorum gibi varlık sorularını sormak, hakikat bahrinden marifet kovasını doldurmak, sanatlı eserlerinin şehadetleri ile Rabbini bulmak, sahib-i âlemi isim ve sıfatları ile tanımak, külli bir ubudiyete vasıl olmak, bütün mahlûkat namına ‘na’budu’ hitabında bulunmak, bir kumandan-ı a’zam gibi Allah’a kulluğunu sunmak için sorular sormak, aklın iknasına, kalbin itminanına dair cevaplarını aramak lazımdır...

Bedeni ihtiyaçlarının girdabına düşmüş, heva-yı nefsinin arzu ve emellerini kendine gaye edinmiş, dünyevi umur ile istidatlarını köreltmiş kişiler düşünce seyahatini başlatacak, tefekkürde zenginliği doğuracak soruları soramamakta, sorumluluk alanlarını genişletmekten şuuri yahut gayri şuuri korkmakta, soru sormaktan kaçınmaktadır...

Varlık gayesinin ne olduğu sorusunu kendilerine açıklayamayan insanlar hayata ve hakikate kapalı olarak akılsız hayvanlar gibi öylesine yaşamaktadır...

Ayat-ı Kur’aniyenin nüzulü öncesinde gelişen hadiseler ile zihinlerde soruların doğması, bu soruları cevaplama sadedinde inzal sürecinin başlaması soru sorma noktasından hayli manidar sayılmaktadır. Ayrıca Allah Resulünün (a.s) Sahabe-i Kirama (r.a) dinin esaslarını, imanın erkânlarını ve hayata dair diğer mes’eleleri izahtan evvel sualler sorması da soru sorarak öğretmenin önemini nazarlara sunmaktadır...

Kâinat Halık’ının vücubiyetini ve vahdaniyetini kemal-i vuzuh ile izah eden Ayet’ül Kübra risalesinin “Kâinattan Hâlık’ını Soran Bir Seyyahın Müşahedatıdır” ifadesi ile mevzuya giriş yapması ‘soru sorarak’ talim vazifesine başlamanın ehemmiyetini anlatmaktadır...

Nurlu eserler dikkat ile mütalaa edildiğinde, imani mevzuların izahı öncesinde ekseriyetle bir kısım sorular sorulmakta, merak hissi uyandırılmakta, verilecek cevaplara zihinler hazırlanmaktadır. Soru sorulmadan bir mes’elenin neyi ifade ettiği, akılları işgal eden hangi müşkile cevap verildiğinin idraki zorlaşmaktadır...

Marifete hamile kalmak ve hakikat semerelerini doğurmak adına sancılanmanın bir neticesi olan soru sorabilmek; kuvvetli ve kudsi, ilmi ve huzuri bir tefekkür semeresi olan nurlu eserlerdeki cevapları aramak, gaybi olarak iman edilen hakikatlerin ilmelyakin, aynelyakin ve hakkalyakin derecelerine kavuşmak için elzem olduğu gerçeğine ulaşılmaktadır...

Evet soru sorabilmek; bilmediklerinin farkına varmak, hayatın bir okul olduğu gerçeğini anlamak, varlık âlemine zengin bir tefekkür levhası olarak bakmak, şuur sahibi ins ve cinnin yaratılışından en ehemmiyetli maksadın ilim ve marifet, dua ve ubudiyet olduğu gerçeğini kavramak, hakikatin elinden icazetnamesini almak için marifet yolculuğuna başlamaktır...

Elhasıl; insanı hayvandan ayıran en mümeyyiz vasfı aklıdır. Akıllı insanı diğerlerinden ayıran özellik ise mesuliyetini anlamasıdır. Ben kimim ve kiminim sorusunu kendisine sorması cevabını bulup hayra ve hakikate ulaşması, “ben kim değilim” sorusuna bulduğu cevaplarla da şerden korunması kolaylaşmaktadır...

Kâinattaki unsurlardan kâinatı yaratan Zatı soruyorum. Bununla Rahman'ı isim ve sıfatları ile tanımayı umuyorum. Sonlu okumalarım ile sonsuzluğu arıyorum. Akli ve kalbi okumalardan aldığım şevkle sonsuzluğa doğru yol alıyorum...

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.