Sonbahar şiiri ya da keder mûsikisi

Şahin DOĞAN

“Başka mevsimlerde belki biz şair oluruz fakat sonbahar kendisi şairdir.” (Tanpınar)

Sonbahar, ağaçların dökülmeye hazırlandığı, yazılmış bütün şiirleri anlama ve onların içindeki sırların anlamına vakıf olma zamanı… Sonbahar, trenlerle veya otobüslerle yolculuk ederken, pencereden akıp giden ağaçlara, tepelere, servilere bakıp zamanın ne kadar hızlı ve hazin geçtiğini anlamanın tadı... Sonbahar, renkli ve heyecanlı yaz rüyalarının, kırık camlı açık pencereden içeriye doğru sızan belirsiz seslerin, vıcık vıcık müziklerin, bahçede oynayan yarı küfürlü çocuk seslerinin yavaş yavaş tükenmesi ve yerlerini huzurlu ve manalı bir sessizliğe, hüzünlü bir iç dengesizliğe terk etmesi mevsimi...

Kopar sonbahar tellerinden,
Derinden, derinden, derinden,
Biten yazla başlar keder mûsıkîsi.

Bu sâhillerin seslenir her yerinden,
Derinden, derinden, derinden,
Hazin günlerin derbeder mûsîkîsi.

Denizden ve dağdan gelen hüzne kandık.
Bulutlar dağılsın, bahâr olsun artık,
Duyulsun bir engin seher mûsıkîsi.

Böyle diyordu İstanbul Şairi Yahya Kemal o meşhur ‘Mevsimler’ başlıklı şiirinde. Bu şiir, eylül kapıdan girdiğinde kendini hemen hatırlatır, dikkatli her okuyucuya. Hem de derinden. Zaten bir şiirin yaşaması, ehil olan gönüllerde ma’kes bulup yer etmesi böyledir. ‘Bir zaruret, bir itiyat gibi varlığını hatırlatır, gelip bir zamana, bir mekâna, duygulara, anlara, durumlara, vaziyetlere sızar.’

Edebiyatımızda başat bir temadır sonbahar ve hazan. Sadece şiirde değil romanda da öyle. Mesela‘’Eylül’’, Mehmet Rauf’un edebiyatımıza kazandırdığı ilk psikolojik roman olarak bilinir. Zamanın ‘’Eylül’’ olarak belirlenmesi tesadüfî değildir. Reşat Nuri Güntekin’in “Yaprak Dökümü”, Sait Faik Abasıyanık’ın “Bir Sonbahar Öyküsü” diğer birkaç örnek.

‘Bu güz günlerinin, başka hiçbir zaman görülmemiş soluk beyaz bir aydınlığı, mevsimin kalbinden çıkan ince, kederli bir sesi var. Pencereden, bir güz resmine bakar gibi, yaprakları sarıya çalmış akasyalara, uzakta salınan servilere, daha ötedeki puslu denizlere ve ufuk çizgisinde, sisler içinde hayal meyal yükselen dağlara bakıyorum. Güz ikindisinin uçucu aydınlığı, bir masal büyüsü gibi kuşatıyor etrafı. Ve özellikle ikindi namazı sonrası cami avluları, mezarlıklar ve şadırvanlar. Sonbaharın ayaklarında ağladığı, yılların bir gözyaşı olup ta kaydığı ve yapraktan saçını yerlere yaydığı namaz sonrası cami avlusunda oturan artık fazlaca göremediğimiz nur yüzlü ihtiyarlar. Issız bahçelerde silinen hatıralar. Günün yavaşça, yavaşça, yavaşça süzülüp gidişi... Kavurucu yaz sıcaklarının yerini hafif bir ayaza terk edişi. Bir eylül musikisiyle akşama doğru... Hüzünlü bir ıslık sesi gibi, usulca geçip gidiyor günler…’ Şairin ‘yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa!’ temennisine inat yazlar yavaşça biter, günler kısalır.

Nurlardan 17. Söz, 26. Lem’a (İhtiyarlar Risalesi) gibi hissi ve dokunaklı metinleri okumanın ve onlardaki mana inceliklerini duyumsamanın en uygun zamanıdır sonbahar. Tabiattaki ‘hevheve, zemzeme, gamgama, tıktıka, rakraka, dağdağa’yı anlamanın mevsimidir sonbahar. İnsanı bazen tedirgin, bazen de hoşnut eden zamanla bilinçaltına sürülmüş yığınla hatıranın bilinç yüzeyine çıkma mevsimidir sonbahar. ‘Ne zaman bilinçaltının derinliklerine insem oraya benden önce bir şairin girdiğini fark ederim’ diyen S. Freud, haklı galiba. Çünkü fakirde ne zaman hazana, hüzne veya sonbahara dair bir duygumu ifşa etmek istesem benden önce bunları en güzel ve en muhteşem kelimelerle şairlerin yaptığını görürüm. İşte ‘İstanbul Şairi’nin o unutulmaz, biraz karamsar ve fakat her kelimesinden “melamet neşvesi” kokan şiirlerinden bir tane daha.

Fani ömür biter, bir uzun sonbahar olur.
Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarümar olur.
Mevsim boyunca kendini hissettirir veda;
Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.
Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir.
Günler hazinleşir, geceler uhrevileşir;
Teşrinlerin bu hüznü geçer ta iliklere.
Anlar ki yolcu yol görünür selviliklere…

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.