Seyahat öncesi hazırlığın önemi

Raif ÖZTÜRK

Önce; çok ilginç, çok önemli ve çok anlamlı bir Hadîs-i Şerif arz edeceğim.
Önemi, her birimizin başından mutlaka geçecek bir olay üzerine olmasından kaynaklanıyor. Şöyle ki:
—Bir mü’min öldüğünde; akrabaları cenaze işleriyle meşgûlken, son derece güzel bir kişi gelir ve o mevtânın yanı başında durur.
Ölü kefenlendikten sonra da, o güzel kişi kefen ile merhumun göğsü arasına girer.
Cenaze defnedildikten sonra herkes evine döner.
Kabirde yalnız bırakılan mevtanın yanına, Münker ve Nekir adlı iki özel melek gelir, ölen şahsı kişisel mahremiyet içerisinde ve imanı hakkında sorgulayabilmek üzere, göğsünde duran o güzel kişiyi kabirden çıkarmaya çalışırlar.
O güzel kişi der ki; "Bu mü’min benim refakatimdir. O benim dostumdur. Hiçbir şekilde Onu yalnız bırakmam. Eğer siz sorgulama için görevlendirildiyseniz, siz de görevinizi yapınız. Benim görevime müdahale etmeyiniz. Onun cennete girmesini kabul ettirinceye kadar, ben bu kişiyi terk edemem.” Der.
Sonra da ölmüş kişiye döner ve ona da; "..Ben kimim biliyor musun? Ben, bazen yüksek sesle, bazen kısık sesle, bazen de coşkuyla okuduğun Kur’ânım. Endişe etme sakın, Münker ve Nekir’in sorgusundan sonra üzüntü duymayacaksın...”
Sorgulama bitince; o güzel kişi onun için, Mele-ül Alâdan (yüksek semadaki meleklerin bulunduğu yerden) misk kokusuyla bezenmiş bir döşek hazırlar.
•Bu olayı ashâbına anlatan Allahın Resulü (SAV) sözlerini şöyle tamamlar:
“O uzun yolculukta ve o hesap gününde; ne bir Peygamber, ne de bir melek, Allahın indinde Kur’andan daha imtiyazlı bir şefaatçi olamayacaktır...”
*******
Bendeniz bu hadis-i Şerifi okuyunca; bir teknik araştırma için Japonya’ya ve İngiltere’ye gitmeden önce yaptığım ön hazırlıkları hatırladım.
40 Günlük bir seyahat için, öyle araştırmalar ve hazırlıklar yapmıştım ki:
1.Okul İngilizcemi yeterli bulmadığım için, ücretli İngilizce akşam kurslarına 18 ay devam ettim. Paraya ve zamana hiç acımadım.
2.Gideceğim yerlerin hayat şartlarını, mevsimlerini, âdet ve an’a nelerini, hoşlandıkları ve tepki gösterdikleri şeyleri araştırdım.
3.O yolculukta en çok lazım olacak araç-gereçlerin (Tıraş Mk., Cep feneri, ilaçlar v.s.) en kalitelilerini hazırladım. Elimde mevcut olanlara pek güvenmedim.
4.Orada bize neler gerekeceğini ve bizden neler talep edileceğini, en ince detaylarına varıncaya kadar araştırarak, tüm hazırlıklarımı yapmıştım…
O gün beni hiçbir kimse yadırgamadı. Hatta bana; “şunu unutma, bunu unutma, her ihtimale karşı şunu da hazırla!” gibi ikazlar bile yapılmıştı.

•Şimdi lütfen şok iyi düşünelim:
40 Gün değil, 40 yıl değil, 40 000 yıl değil, 40 trilyon da değil, her birimiz EBEDÎ BİR YOLCULUĞA ve daimi bir hayata hazırlanmak için, şu dünyaya gönderildik.
Bu dünya çarşısındaki güzelliklere ve câzibelere takılarak, bu konuda mutlaka yapmamız gerekenleri imal ettiğimizin farkında olmak zorundayız.
Bu ebedî yolculuktaki yol haritamız olan Kur’ânın ve şefkatli kılavuzumuzun S.A.V. uyarılarına azami derecede dikkat etmek zorundayız.
•Yukarıdaki Hadîs-i Şerifte vurgulanan “en imtiyazlı o şefâatçi”yi ve bizim için en gerekli olan o Kur’ânı her gün okuyor muyuz acaba?...
•Eğer henüz o “en imtiyazlı o şefaatçi”yi okumayı bile öğrenemediysek, ne kadar yanlış yaptığımızı, o uzun yolculuk için ne kadar tedbirsiz olduğumuzu idrak edip, derhal seferber olmak zorundayız. Bu, hiç de zor değildir…
“..Daha sonra yaparım!” diyenler hep aldanmışlardır.
Çünkü, bu yolculuktaki düşmanlarımız nefis ve şeytan, her an görevleri başındadırlar. Ansızın gelip-çatan ecelin, tek bir dakika beklemesi ve ertelenmesi asla mümkün değildir.
•Kısacık seyahatlerimizden önceki hazırlıkları ihmal etmeyen akıllı insanlar, bu uzun hattâ sınırsız (ebedî) olan yolculuktaki hazırlıkları hiç ihmal eder mi?...
Şayet ihmal edersek, kendimizi akıllı, zekî, ileri görüşlü ve tedbirli sayabilir miyiz?...
***
Konumuzu özetleyen anlamlı bir vecîze: “İnsan bir yolcudur!
Sabâvetten (çocukluktan) gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede (sınırsızlığa) kadar yolculuğu devam eder.
Her iki hayatın levazımatı (gerekli her şeyi), Mâlik-ül Mülk (her şeyin sahibi olan Allah) tarafından verilmiştir. Fakat o (insan o) levazımatı, cehlinden dolayı tamamen bu hayat-ı fâniyeye (şu dünya meşguliyetlerine) sarf ediyor.
Halbuki, o levazımattan lâakal (en az) onda biri dünyevî hayata, onda dokuzu hayat-ı bâkiyeye sarf etmek gerektir.
Acaba birkaç memleketi gezmek için hükümetten 24 lira harcırah (yol harçlığı) alan bir memur, ilk dâhil olduğu memlekette 23 lirayı sarf ederse, gideceği öteki yerlerde ne yapacaktır?
Hükümet’e ne cevap verecektir? Böyle yapan kendisine akıllı diyebilir mi?...
Binaenaleyh, Cenab-ı Hak her iki hayat levazımatını elde etmek için, 24 saatlik bir vakit vermiştir.
Çoğunu aza, azını çoğa vermek suretiyle, 23 saat kısa ve fâni olan dünya hayatına, hiç olmazsa bir saati de beş vakit namaza ve bâki ve sonsuz uhrevî hayata sarf etmek lâzımdır ki dünyada paşa, âhirette gedâ (yoksul ve perişan) olmasın...” BEDİÜZZAMAN.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.