Şevk-i mutlak

İbrahim KAYGUSUZ

Korku, atalet, yeis vb. negatif kavramlar Bediüzzaman’ın semtine uğramamışlardır.
Bunların zıddı olan şecaat, ümit, şevk vb. pozitif kavramlar ise Bediüzzaman’a hayatı boyunca yoldaş ve sırdaş olmuşlardır.

Pozitif bir mana çağrıştıran “şevk”  hem Bediüzzaman’ın hayatında çok önemli bir yere sahip olmuş hem de Risale-i Nur’da ilmi anlamda geniş bir kullanım zemini bulmuştur.

Nurculuğun hizmet hayatında dört temel payanda vardır: fakr-ı mutlak, acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak.

Bu dört kavramın her birisi kendi makamında çok ince ve çok derindir. Kavramlar ilmi analizleri gerektiren bakir alanlardır.

Tasavvufta muhabbet, aşk ve şevk kavramları “kuş” metaforu ile anlatılır. Muhabbet kuşun uçması, aşk kanatlarını kırarcasına uçması, şevk ise kanatsız uçmasıdır.
Bediüzzaman bu kavramları derinlemesine analiz ederek şevkin sınırlarını genişletir.
Bediüzzaman, cansız varlıklardan “insan-ı kâmil”e kadar uzanan yaratılış mertebelerinde şevkin yansımalarını faaliyet düzeyinde keşfederek risalelerinde anlatır.

Bediüzzaman’a göre muzaaf ihtiyaç, iştiyaktır; muzaaf iştiyak, muhabbettir; muzaaf muhabbet dahi, aşktır.

Ona göre insan ruhunun kemalatına göre merâtib-i muhabbet inkışaf eder. Yani insanın kemalatı nisbetinde aşkın ileri boyutları “duygular ve davranışlar” üzerinde fonksiyonel olmaya başlar.

Bu fonksiyonellik merâtib-i esmâya göre bir inkişaf olup derinleştikçe genişleyen ve yükseldikçe parlayan bir fonksiyonelliktir.
Bu fonksiyonellik “bir beşer”i mirac’a çıkaracak kadar yüksek dereceleri içinde barındırır!

Bediüzzaman, Muhammed-i Arabî (asv)’ın “velayeti ile miracı” arasında böyle bir derece bağı kurar.
Şöyle der: “Mi’rac, velâyet-i Ahmediyenin (a.s.m.) kerâmet-i kübrâsı, hem mertebe-i ulyâsı olduğundan, risâlet mertebesine inkılâb etmiş. Mi’racın bâtını, velâyettir; halktan Hakka gitmiş."

Elhak konunun ilmi boyutları bu minvalde devam eder ve bu makalenin sınırlarını aşar.
Nurculukta davranış düzeyinde şevk-i mutlak, aşkın muzaaf mertebesidir!

Risale-i Nur’a, Kur’an-ı Hâkimin bir manevi mucizesi olduğu için “Mecnun” düzeyinde muhabbet etmek şevk mertebesidir!

Pratikte bunun yansıması zevkini, aklını, kalbini ve nihayetinde ruhunu ve nefsini Kur’an hizmetine feda etmektir!

Tasavvufta şevk kanatsız uçmanın adı iken bizde dikenli vadilerde yol almaktır, mücadele etmektir, azmetmektir, yılmamaktır!

Zübeyir Ağabey der ki: Bir nesilde mücadele ruhunu sindirmek, o nesli öldürmektir. O nesli diriltmek ise, o nesilde mücadele aşkını uyandırmaktır.

Risale-i Nur talebeleri, bu neslin ve gelecek nesillerin mücahede aşkını ayakta tutan bahadırlar ordusudur.
Şevk bu hizmet ordusunun dinamosudur.
Kur’ani bir faaliyet ve hareket olan hizmet hayatımızın matiyyesi şevktir.

Nefis ve şeytanın rağmına azim ve irademizden, sebat ve metanetimizden zerre kadar bir şey kaybetmeyeceğiz.
Sıkıntı, dert ve meşakkatler, hamiyet ve cesaretimizi kırmayacaktır.
Gecelerin karanlığı bizi korkutmayacaktır.

Üstadımıza söz verdik, hizmete yemin ettik.
Ahde vefa göstereceğiz!

Ümidimizi hiç kaybetmeyeceğiz, daima şevk-i mutlakta olacağız!
Sivrisinek tantanasını kesse, balarısı demdemesini bozsa, bizim şevkimiz hiç bozulmayacak, hiç teessüf etmeyeceğiz inşallah.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.