Ey Arkadaş,
Bugün seninle bir kitabın sayfalarında gezer gibi bir hastanenin koridorlarında gezelim. O koridorlardaki o odalardaki cümleleri tahlil edelim, tefekkür edelim. Burayı lütfen not al! Her nefes, her dua, her hastalık, insanın nefsindeki kozanın kırılması için bir vesiledir. Şimdi tefekkür edelim! O kozanın kırılıp hakikatin ışığına kavuşması için adım atalım. Hastane koridorları, insanın faniliğini en çıplak haliyle hatırladığı yerlerdir. Ve bu hatırlayış, bir lütuftur. Çünkü insanı hakiki sığınağa yönlendirir: “La havle ve la kuvvete illa billah.”
Sabahın ilk saatleri koridorlar hâlâ loş idi. Bu koridorlar dua ile yıkanıyordu her gün. Görünmeyen bir rahmet, adım başı dolaşıyordu. Dışarıda hayat devam ediyor; kuşlar cıvıldıyor, ağaçlar rüzgârda sallanıyordu. Ama içeride, bu koridorlarda zaman ağır işliyordu. Duvarlara yaslanmış bekleyişler vardı. Bir annenin, bir evladın, bir eşin… Hepsi “bir haber” için buradalardı. Ne dünya malı, ne kariyer, ne şöhret…
Şu an bir sedye geçiyor önümden. Üstünde sessiz bir hasta var. Peşinden yürüyen gözleri kızarmış bir genç. Belli ki babası... Bakışları o kadar çok şey söylüyor ki. O gence umutla baktım. Üzülme dedim! Allah, kulunu bazen rahmetle ağlatır. Çünkü ağlamak, kalbin temizlenmesidir. Şimdi bunu da not al! Bazen bir gözyaşı, bin secdeden daha derin olur.
Ey hasta kardeşim,
Ey acı çeken, sabırla bekleyen kalp,
Ey babası için ağlayan genç,
Bil ki, hastalık bir ceza değil; bir temizliktir. Çekilen her ağrı, dökülen her gözyaşı, seni Rabbine yaklaştıran birer ışıktır. O hastane, seni secdeye alıştıran ilk medresedir.
Gece yarısını çoktan geçmişti. Dışarısı sessiz; hastanenin koridorları loş ve ağır idi. Bir odadan sesler yükseliyordu.
“Allah’ım, kalbimizi sadece Senin zikrinle atar kıl.
Bizi bu dünyanın geçici seslerinden kurtar.
Kalbimizi hakikatinle doldur, bedenimizi sabrınla kuşat.”
Odaya yöneldim. Yatakta ağır bir hasta, yanında refakatçi, duvarda asılı bir seccade vardı.
Üzerinde silikleşmiş kıble motifi… Ne kıymetli bir oda ne kıymetli bir yataktı o! Arkadaşım şimdi bunu da not al! O yatakta geçen zaman, ayakta geçen bir ömürden daha bereketlidir. Çünkü burada sabır var. Burada rıza var. Burada suskun bir ibadet var. O hasta odası bir ibret mektebi, o hastalık bir arınma süreci, bir tefekkür fırsatıdır. Unutma! Musibet, sureten şerdir ama hakikatte rahmettir.
Ey Arkadaş,
Ey Arkadaşım,
Şimdi anladın mı?
Hastalık sana bir şeyler öğretmeye gelmiş.
Belki yıllardır unuttuğun bir hakikati:
Her şey fânî, ama Allah bâkî.
Hastalığının sana verdiği en büyük hediye, hakikate uyanmaktır. Bu hediyeni al lütfen!