Savaşta doğan Bosna, barışta yok ediliyor!

Yusuf KAPLAN

Geçtiğimiz hafta Uluslararası Saraybosna Üniversitesi'nde düzenlenen Risale-i Nur Kongresi dolayısıyla Bosna'daydım. (Kongre gözlemlerimi daha sonra yazacağım).

Bu yazıda üç gün beraber olduğumuz, kafa kafaya vererek Bosna'nın geleceğini konuştuğumuz Bosna'nın millî şairi Cemalettin Latiç ve Aliya'nın ekibinden diğer arkadaşlarla yaptığımız "düşündürücü" beyin fırtınasından payınıza düşenleri sizlerle paylaşacağım.


* * *
Cemalettin Latiç, bir zamanlar, rahmetli Aliya'nın beyni ve sağkoluydu: Tek kelimeyle, "prens"iydi Aliya'nın. Ama şimdi yalnızlığa terk edilmiş durumda. Kan ağlıyor yüreği, kan. Sadece Latiç'in değil, Aliya'nın bütün ekibinin yüreği de.

Bosna'nın, yalnızlığa ve kendi kaderine terk edilmesi, "Bosna projesi"ni bitirecek siyasî kuşatmaya maruz kılınması nedeniyle (Osmanlı medeniyetinin durdurulmasından sonra Avrupa'nın ortasında ilk kez Müslüman bir devletin hayata geçirilmesine öncülük eden) çilekeş, donanımlı, vefakâr ve cefakâr Müslüman öncü kuşak, yaşananlardan ötürü büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor.

Avrupa'nın ortasında, Bosna'da, Müslümanların maruz kılındığı, bütün dünyanın seyrettiği kitlesel katliamlar sonrasında, yani savaşla birlikte doğmuştu Bosna'daki Müslüman devlet. Ama bu devlet, barış'ta, barış ortamında yok oluyor, yok ediliyor!


* * *
Bosna'yı savaştan galibiyetle çıkaran, Bosna halkını ilk kez bağımsız bir devlete kavuşturan Aliya ve ekibi çoktan tarihe gömülmüş bile Bosna'da: Amerika'nın, Avrupa'nın ve Rus-ortodoks dünyasının üçlü kuşatması, Aliya'nın mirasını tarihe gömerken, Aliya'nın ekibini de topyekûn tasfiye etmiş.

Sonuçta, Bosna'ya Allah'ın bir lütfu olan Aliya'nın misyonu bitirilmiş, Bosna'yı Bosna yapan, Bosna'yı kuran ruh terk edilmiş. Aliya'nın oğlu bile, babasının mirasını inkâr anlamına gelen ve Bosna'nın üzerinde kara bulutların dolaşmasına ve sert rüzgârların esmesine yol açacak bir "kuşatma operasyonu"yla etkisiz hâle getirilerek teslim alınmış.


* * *
İnsanı asıl şaşırtan ve derin düşüncelere garkeden gelişme de, fiilen Aliya'nın "öldürülerek", Yugoslavya'daki Müslüman varlığının kökünü kazıyan komünist Tito'nun yeniden "diriltilmesi" ya da hortlatılması.

Öyle ki, Amerika'nın, Avrupa'nın ve Rusya'nın yaptığı çeşitli siyasî, ekonomik ve kültürel baskılar sonucunda, Müslüman Bosna halkı, Tito'nun anakronik / çağdışı, çoktan tarihin çöpsepetini boylayan zorba ve dikta ideolojisini benimsemeye zorlanıyor.

Düşünebiliyor musunuz? Dün, Soğuk Savaş sürecinde birincil düşman ilan ettiği ve şeytanlaştırdığı Tito'nun yılmaz savunucusu rolünü üstlenmiş Amerika! Avrupa Birliği ve tabiî Rusya da Bosna'da Tito putunun yeniden köksalması için vargüçleriyle çalışıyorlar.

Tek hedefleri var: Bosna'nın Müslüman kimliğinin önce aşındırılması, sonra da zamanla yok edilmesi.

Aliya'nın "çocukları" çok kaygılılar ve şunu söylüyorlar: Bosna'yı Bosna yapan, Bosna'ya bağımsızlığını, onurunu, izzetini ve kişiliğini kazandıran tek tutkal, etrafında toplanılacak tek "şemsiye", Bosna'nın Müslüman kimliğidir. Bosna, İslâmî kimliğini yitirdiği andan itibaren biter ve sıradan bir Balkan ülkesine dönüşür.


* * *
Aliya'nın "çocukları"nın her ân pürdikkat izledikleri tek ülke ve tek lider var: Türkiye ve Tayyip Erdoğan. Bu gerçeği Saraybosna sokaklarındaki, kahvelerindeki, camilerindeki insanlarla konuştuğunuzda bütün çıplaklığıyla görüyorsunuz. Cemalettin Latiç'le Başçarşı'da bir kitabevine girdiğimizde, gördüğüm manzara karşısında şok olduğumu itiraf ediyorum: Kitabevinin neredeyse yarısının raflarını, Hüseyin Besli'nin Boşnakça'ya çevrilen Tayyip Erdoğan kitabı kaplıyor!

Bosnalılar, Türkiye'yi ve liderini çok seviyorlar ve Türkiye'nin Batı sınırı'nın stratejik ve jeo-politik açıdan Bosna'da bittiğini ya da Bosna'dan başladığını hatırlatıyorlar özenle. Ve Türkiye'nin Aliya'nın mirasına, "çocukları"na / tasfiye edilen ekibine sahip çıkması gerektiğini söylüyorlar.

Türkiye'nin özellikle Amerikan, Avrupa ve Rus yanlısı elitlerle iş tutmasını bir türlü anlayamıyorlar ve Türkiye'den iki şey istiyorlar: Birincisi, her ne sûretle olursa olsun, Bosna'ya ekonomik yatırımlarını artırmasını; ikincisi de, Bosna halkının İslâmî kimliğini koruyacak, pekiştirecek ve İslâmî kimlik bilincini güçlendirecek kapsamlı, çaplı ve kalıcı kültürel projeler geliştirmesini.

Ezcümle... Bosna, Türkiye'nin ilgisini ve kültürel, ekonomik ve siyasî işbirliği projelerini hızla artırmasını, çeşitlendirmesini ve derinleştirmesini bekliyor. Türkiye'nin Balkanlarda varlığını bu tür somut projelerle ve adımlarla hissettirmesi, hem Balkanlara güven ve huzur armağan edecek, hem de Türkiye'nin kendi hâline bırakmaya zorlandığı Balkan dünyasına derinlemesine açılabilme ve dolayısıyla hem bölgesel, hem de küresel bir güç / aktör olma sürecini hızlandıracaktır.

Yeni Şafak

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.