Şanlıurfa Paneli-4

Kadir AYTAR

Terör ve anarşinin öldürücü bir hastalık olduğunu vurgulayarak sözlerine başlayan dördüncü panelist Yrd. Doç. Dr. Atilla Yargıcı; teşhisin çok önemli olduğunu ve geçici tedbirlerle çözümün sağlanamayacağını belirterek terörü besleyen kaynakları; cehalet, ihtilaf ve yoksulluk olarak tesbit etmiştir.

Yargıcı, cehaletten din noktasındaki cehaleti kastettiğini, çünkü Emniyet kayıtlarına göre, terör organizesi ile uğraşanların üst düzeylerde eğitimli olduklarını, bu nedenle bir insanın en azından teröre bulaşmayacak, asayişi ihlal etmeyecek ve kendisini kontrol edecek düzeyde dînî cehaletten kurtulması gerektiği üzerinde durmuştur.

1920 ile 1950’li yıllar arasında okullarda, Allah ve ahret inancını yok sayan kitapların okutularak dinsizlik tohumlarının ekildiğini ve insanların maymundan türediğine dair hiçbir ilmî dayanağı olmayan ucube teorilerle gençlerin kafalarının karıştırıldığını hatırlatan Yargıcı; dinden çıkan bir Müslümanın düşeceği durumu Bediüzzaman’ın aşağıda sözleri ile dile getirmiştir:

“Demek bir Müslüman mümkün değil, başka bir dine girip, ya Hıristiyan ve Yahudi, hususan bolşevik gibi olmak... Çünkü, bir İsevi, Müslüman olsa, İsâ Aleyhisselâmı daha ziyade sever. Bir Mûsevî, Müslüman olsa, Mûsâ Aleyhisselâmı daha ziyade sever. Fakat bir Müslüman, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın zincirinden çıksa, dinini bıraksa, daha hiçbir dine girmez, anarşist olur; ruhunda kemâlâta medar hiçbir hâlet kalmaz. Vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyeye bir zehir olur.” (Emirdağ Lahikası, 457)

Yargıcı; Ergenekon gibi ifsat komiteleri tarafından bu dinden gelen cehaletten çok yararlanıldığını, bir yandan irtica iddialarıyla psikolojik baskı yapılarak insanlar dinden uzaklaştırılırken diğer yandan da Aczimendî gibi ne idüğü belirsizleri destekleyerek kanlı oyunlar oynayıp tam bir anarşi ortamı hazırlamakta olduklarını esefle belirtmiştir.

Şimdi din konusundaki tembellik ve ihmalimizin ceremesini çektiğimizi, polis kayıtlarına göre sadece Ramazan ayında İslamın bir rüknünü yerine getirmekten dolayı suç oranlarının yüzde elli düştüğünü belirten Yargıcı; vicdan ve ahlakın oluşabilmesinin aile ve okulların işbirliği ile dinin iyi öğretilmesine bağlı olduğunu, aksi halde ahlakî değerlere sahip olmayan, dinin kesin ve şiddetli emirlerini bilmeyen gençlerin taşkınlıklarının durdurulmasının mümkün olamayacağını ifade etmiştir.

Terör ve anarşinin ikinci sebebinin yoksulluk olduğu, özellikle işsiz kalan inancı zayıf gençlerin her türlü karanlık işlere bulaşma risklerinin bulunduğu, cazip tekliflerle terör ve anarşide kullanılabilecekleri, bazı karanlık odakların maşası haline gelebilecekleri uyarısında bulunan Yargıcı; bölgedeki iş imkânlarının artırılmasının çok önemli olduğunun ve bu konuda vaat edilen projelerin de hiç vakit geçirilmeden uygulanması gerektiğinin altını çizmiştir.

Son olarak da ihtilaf konusu üzerinde duran Yargıcı; Türk-Kürt, Alevî-Sünnî, laik-antilaik gibi ayrılık peşinde koşmanın bu ülkeyi dinamitlemek olduğunu, Türküyle Kürdüyle, Çerkeziyle hepimizin kardeş ve Müslüman olduğunu, farklılıklarımızı birer tanışma vesilesi kılmamız gerektiğini belirtmiştir.

Yargıcı ayrıca; TRT Şeş’in bir özür dileme olduğunu, devletin hatalarından dönerek milletiyle kaynaşması gerektiğini ve bir de sadece dînî programlar yapan bir TV kanalının daha açılması gerektiğini önererek konuşmasını bitirmiştir.

Terörün baş düşmanı din, iman ve Kur’an’dır. İnsanın hayatını tanzim edecek ve başkalarına tecavüzlerini önleyecek kurallar silsilesini ihtiva etmektedirler. Bediüzzaman’ın; “Risalet-i Muhammediye (a.s.m.), kâinatın şuuru ve nurudur. Kur’ân dahi, kâinatın ruhu ve aklıdır. Eğer kâinattan risalet-i Muhammediyenin (a.s.m.) nuru çıksa, gitse, kâinat vefat edecek. Eğer Kur’ân gitse, kâinat divane olacak ve küre-i arz kafasını, aklını kaybedecek, belki şuursuz kalmış olan başını bir seyyareye çarpacak, bir kıyameti koparacak.” (Sözler, 103) sözleri,insanlar arasında anarşi ve terör (yer yüzünü fesada vereme) arttıkça, Kur’an ve Sünnetten uzaklaşıldıkça kainatın bile bu terör sonucu vefat edeceğine işaret olsa gerektir.

Bu durumda; İslamın bütün rükünlerinin yerine getirilmesinin anarşi ve terörü önleyeceğini, suç işleme oranlarını tamamen düşüreceğini, kardeşlik duygularının yükseleceğini, adalet anlayışının hassaslaşacağını, bütün bunlarla birlikte iki cihan saadetini de beraberinde getireceğini kesin ve net olarak ifade edebiliriz.

kadiraytar@risalehaber.com

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.