Şanlıurfa, geçmişten bugüne kültürlerin ve inançların iç içe geçtiği, farklı milletlerin aynı sokakları paylaştığı kadim bir şehir. Yüzyıllardır süregelen bu hoşgörü ve birliktelik, kentin birçok noktasında olduğu gibi mezarlıklarında da kendini gösteriyor.
Şehir merkezinde bulunan Bediüzzaman Mezarlığı, bu barışın ve kardeşliğin adeta sessiz bir şahidi. Burada Türk, Kürt ve Arap şeyhleri yan yana, aynı toprağın altında yatıyor.
Kültür araştırmacısı Rüştü Öcal’ın aktardıklarına göre, mezarlığın batı tarafındaki türbede, farklı kökenlerden gelen üç büyük din âlimi, dostluk ve kardeşlik içinde yan yana defnedilmiş.
URFANIN ÖZETİ 3 ZATIN MEZARI
Türbedar Yusuf’un, bu üç mezarın Şanlıurfa’nın özeti olduğunu ifade ettiğini aktaran Öcal, 3 alim hakkında da bilgiler verdi.
NEBİH EFENDİ (1789)
Nakşibendi tarikatının önde gelen mürşitlerinden Nebih Efendi, halk arasında “Nebi Efendi” adıyla biliniyor. Türbesinde ziyaretçilerin sık sık dua ettiği, yeşil boya ve kına ile süslenmiş bir manevi mekân. Ancak yıllar içinde yapılan bu süslemeler, mezar taşındaki yazıları neredeyse okunamaz hale getirdi. Kitabesine göre Nebih Efendi, Abdullah’ın oğlu olup Nisan 1789’da vefat etti.
KERKÜKLÜ ŞEYH ABDURRAHMAN EFENDİ (1932)
Nebih Efendi’nin türbesinin ayak ucunda yatan Kerküklü Şeyh Abdurrahman Efendi, Nakşibendi tarikatının Halidiye kolunun önemli isimlerinden biri. Halk arasında “Şeyh Efendi” olarak bilinen bu manevi şahsiyet, Hacı Mustafa’nın oğlu olup 1932 yılında hayata veda etti.
KÜRT HACI ALİ EFENDİ (1911)
Türbenin diğer köşesinde ise “Kürt Hacı Ali Efendi” olarak tanınan, Şanlıurfa’nın yetiştirdiği büyük bir din âlimi bulunuyor. Haydariye Medresesi’nin müderrisi olan Hacı Ali Efendi, 1911 yılında vefat etti. Onun mezar taşı da yeşile boyanmış ve zamanla üzerindeki yazılar zor okunur hale gelmiş.
Ajans Urfa