Bazen hayat, kalbin ritmini eline alır ve bize asıl Sâhib-i Hakikî’nin (c.c.) kim olduğunu yeniden hatırlatır. Bu hafta bendeniz, tıbben icap eden âni bir gereklilik üzerine kalpten anjiyo geçirdim; nihâyetinde bir stent ile neticelendi. Hamdolsun, şifâya vesîle oldu. Lâkin bu küçük müdahale, yazı hazırlıklarımı aksattı. Böyle anlarda insan, içten içe şu fısıltıyı duyar:
“Hizmet bizimdir; sen ancak bir vesîlesin. Sen olmasan da bu emânet yürür.”
Tam da bu duyguların içindeyken, Ankara’dan N. Ş. Hanımefendi—mahremiyetine riayetle ismini baş harfleriyle zikrediyorum—zarîf ve derinlikli bir metinle imdadıma yetişti. “Muhtasar işaretler” bahsini öyle berrak cümlelerle, öyle güzel bir Risale pedagojisiyle ele almış ki; satırlarında hem ilim terbiyesi hem de kalp ahlâkı var. Kalemindeki nezâket, düşüncesindeki intizâm, okuma disiplinine yaptığı çağrı—hepsi birer mânâ kapısı gibi.
Bugün bu köşeyi, kıymetli hanımefendinin o vukûfiyetli yazısına emânet ediyorum. Kendisine en kalbî teşekkürlerimi ve tebriklerimi arz ederim. Yazdıklarından çok istifade ettim; inşâallah ilerleyen haftalarda bu katkının izlerini genişçe işleyeceğim. Rabbim gayretini artırsın, kalemine bereket ihsan eylesin.
Hâl-hatır soran, duâ eden bütün dostlara da minnettârım. Bu vesîle ile bir kez daha anladım ki: Hizmet bir kişinin omuzlarında değil; rahmetin omuzlarındadır. Bizler yalnız kapı aralayan küçük anahtarlarız; anahtarın da, kilidin de sahibi yine O’dur (c.c.).
Aşağıda, Ankara’dan N. Ş. Hanımefendi’nin metnini aynıyla takdim ediyorum.
İstifademize vesîle olması niyâzıyla…
ANKARA’DAN N. Ş. HANIMEFENDİ’NİN YAZISI:
1. “Muhtasar işaretler neden tesirli?”
Muhtasar işaret, uzun uzun açıklamalar yerine yoğun bir mânâyı kısa bir kelime, sembol yahut işaretle dile getirmektir. Risale-i Nûr’un dili, bazen birkaç kelimeyle bir âlemi açar. Çünkü:
- Telhîs (özlü ifade): Mânâ kısa olunca, zihin derinlemesine açılım yapmaya davet edilir.
- Sükûtun daveti: Fazla söylenmeyen, okurun kendi idrakine kapı aralar.
- İşaretin tesiri: İşaretler bir kapı gibidir; yalnız akla değil, kalbe, hayale ve ruha da nüfuz eder. Onları derin anlamların anahtarı olarak görmek gerekir.
Meselâ “aynâ-i Samediyyet” veya “ene” kavramı, tek başına geniş bir tefekkür ufkunu açar. Sonuçta muhtasar işaretler, bir zihinsel anahtar gibi tesir eder; uzun izâhlar yerine, şifreli bir tefekkür davetidir.
2. “Anlamasında zahmet… zekâvetinize güveniyorum”
Bu ifade, Bediüzzaman’ın talebelerine verdiği ders üslûbunu gösterir ve şu pedagojiyi tâlim eder:
- “Anlamasında zahmet”: Hakikate erişmek kolay değildir; zihinsel emek, sabır ve dikkat ister. Üstad, okuru tembelliğe alıştırmaz; gayretle anlamayı ister. “Gayret olmadan ma‘rifet olmaz.” İlk okumada zor görünen cümlelerden kaçmak yerine, üzerinde tekrar tekrar durmayı öğretir.
- “Zekâvetinize güveniyorum”: Okura değer verir ve sorumluluk yükler. “Siz bunu anlayabilirsiniz” diyerek hem teşvîk eder hem de özgüven kazandırır. Kıymet verdiği için zor meseleleri saklamaz; “sana güveniyorum, düşünme gayretine değer veriyorum” mesajını taşır ve okuru bir seviye artışına, terakki ve tekâmüle dâvet eder.
3. “Bize ne tâlim eder?”
- Gayretle okuma terbiyesi: Hakikat, zahmetsiz elde edilmez; zihin yorulmalı, kalp çalışmalıdır. Zahmet, zihnin inkişâfına hizmet eder.
- Okuru muhatap alma: Müellif, okuru pasif bir alıcı olmaktan çıkarır; kardeşâne bir üslupla konuşarak onu, birlikte ders halkasında yoldaşlık hissine taşır.
- Tefekkür kapısı: Zor ifadeleri bütünüyle kolaylaştırmaz; okurun düşünerek kendi nasibini almasına fırsat verir.
4. Pratikte nasıl okuyacağız?
- Aceleden kaçınmak: Muhtasar işaretleri, tek bir kelime veya cümle üzerinde uzunca tefekkürle okumak.
- Tekrar: Aynı yeri farklı zamanlarda yeniden okumak.
- Soru sormak: “Bu işaret bana neyi açıyor?” diye kendini yoklamak.
- Not almak: Kısa işaretlerin çağrıştırdığı kavramları yazmak.
- Tahşiye yöntemi: Kendi lügatini açmak; dipnot gibi, “bu kelime bana şunu hatırlattı” diye kenara düşmek.
- Tefekkürle yaşamak: Metni sadece “anlamak” için değil, yaşamak niyetiyle okumak.
- İstiare ve mecazları çözmek: İşaretlerin simgesel yönünü unutmamak.
Kısaca:
- Risale-i Nûr’un dili, zaman zaman muhtasar işaretlerle “şifre” gibi konuşur.
- Bu “şifre”lerin tesiri, okurun zihinsel emeği ile açıldığında ortaya çıkar.
- Üstad, okura güvenerek onu düşünmeye sevk eder.
- Manevî sabır, bir disipline alıştırır; okuma ahlâkını inşa eder.
- Bizim vazifemiz: Sabırla, tekrarlarla, notlarla bu işaretlerin içini açmak ve kendi tefekkürümüzde yeniden inşa etmektir.
Kıymetli N. Ş. Hanımefendi,
Bu güzel katkınız için en kalbî teşekkürlerimi sunuyorum. Yazdığınız her cümlede bir ilim terbiyesi, bir okuma disiplini ve bir gönül emeği var.
Cenâb-ı Hak gayretinizi bereketlendirsin, kaleminizi dâim kılsın.
Yolumuzun adı belli: İşaretlerin izinde…
Salahattin Altundağ