Bediüzzaman'ın korktuğu 'vahşet' gerçek oldu mu?

Salahattin ALTUNDAĞ

TARIK ÇELENK’İN BEDİÜZZAMAN SAİD NÛRSÎ VE RİSALE-İ NÛR HAKKINDAKİ DEĞERLENDİRMELERİNE AKADEMİK VE KAYNAKLARA DAYALI BİR CEVAP-8

D. ÇELİŞKİ Mİ, STRATEJİK DEHÂ MI? BEDİÜZZAMAN’IN SİYÂSİ MİRASI VE MODERN ELEŞTİRİLERE CEVAP

2. Bediüzzaman Said Nûrsî’nin Siyâsî Düşüncesinde Hürriyet ve Meşrûtiyetin İslâmî Temelleri

Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında “Eski Said” kimliğiyle[1] aktif bir “fikir ve aksiyon adamı” olarak temayüz eden Bediüzzaman Hazretleri, modern siyâsî kavramları İslâmî bir referans çerçevesine oturtarak özgün bir düşünce sistemi geliştirmiştir. Onun siyâsî felsefesinin merkezinde, Batı’dan ithal edilmiş yabancı unsurlar değil, İslâmî yönetişim ilkelerinin çağdaş birer yansıması olarak gördüğü hürriyet ve meşrûtiyet (anayasal yönetim) yer alır. Bu yaklaşımı, onu basit bir gelenekçi veya tutarsız bir siyâsî aktör olarak resmeden eleştirilere karşı güçlü bir kanıt sunarken, moderniteyle İslâmî kimliği feda etmeden nasıl başa çıkılacağı sorunuyla mücadele eden sofistike bir düşünür olduğunu göstermektedir.[2]

2.1. “Ben Ekmeksiz Yaşarım, Hürriyetsiz Yaşayamam”: Hürriyetin Teolojik Anlamı

Bazı modern eleştiriler, Bediüzzaman Hazretleri’nin “hürriyet” ve “meşrutiyet” karşısındaki tutumunu dönemsel bir pragmatizm (faydacılık) olarak yorumlayarak siyâsî düşüncesinde bir tutarsızlık olduğunu öne sürmektedir. Bu bölüm, söz konusu iddiaya bir cevap niteliğindedir. Zira bu yaklaşım, Bediüzzaman Hazretleri’nin hürriyet kavramına atfettiği derin teolojik ve imana dayalı kökleri göz ardı etmektedir. Bu bağlamda, onun siyâsî mirasının bir “çelişki” değil, aksine İslâmî esaslara dayanan tutarlı bir “stratejik dehâ”ın ürünü olduğu ortaya konulacaktır.

2.1.1. Hürriyetin Tevhidî Kökleri: Kula Kulluktan Kurtuluş

Bediüzzaman Hazretleri’nin hürriyete olan tutkulu bağlılığı, onun siyâsî felsefesinin temel taşını oluşturur. Ancak bu bağlılık, köklerini Batılı seküler liberalizmden değil, derin bir İslâmî teolojiden alır. Modern seküler liberalizmin genellikle bireyin arzu ve isteklerini temel alan ve dışsal bir otoriteye atıf yapmayan yaklaşımının aksine, Bediüzzaman Hazretleri’nin hürriyet felsefesi, ilâhî sorumluluk ve ahlâkî bir çerçeve içinde anlam kazanır. Bu nedenle onun meşhur, Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam[3] sözü, politik bir slogandan öte, hürriyeti doğrudan imana bağlayan teolojik bir beyandır.[4]

Bu felsefenin temelinde, Allah’a karşı hakiki kulluğun (ubudiyet), ancak başka insanlara kulluk etmekten kurtulmakla mümkün olacağı fikri yatar. Divan-ı Harb-i Örfi’deki savunmasında bu ilkeyi şöyle açıklar: Sâni’-i Âlem’e hakkıyla abd ve hizmetkâr olanın, halka ubudiyete tenezzül etmemesi gerektir.[5] Bu sebeple insanın diğer insanlara ve zalimlere karşı hür olması, Allah’a karşı kulluk görevlerini layıkıyla yerine getirebilmesinin bir ön koşuludur.[6]İnsanlar hür oldular ama abdullahtırlar[7] (Allah’ın kuludurlar) ifadesi, bu diyalektiği özetler: Birey, beşerî tiranlıktan (zorbalıktan) ve istibdattan kurtulduğu ölçüde Allah’a hakiki manada kul olabilir.[8] Bu ilkeye bağlılığını, Sultan Abdülhamid’in Zabtiye Nazırı aracılığıyla teklif ettiği maaşı reddederken sergilediği şu tavırla ispatlamıştır: “Aklımı feda ettim, hürriyetimi terk etmedim. O şefkatli sultana boyun eğmedim. Şahsî menfaatımı terk ettim”.[9] Bu anlayış, İslâm fıkhındaki temel prensiplerle de desteklenir. Örneğin, Hac ve Cuma namazı gibi farz ibadetlerin ifâsı için aranan şartlardan biri de kişinin “hür” olmasıdır. İslâm, esaret altındaki bir kişiye bu ibadetleri farz kılmayarak “hürriyetin” dinî yaşamdaki merkezî rolünü ortaya koymuştur.[10]

2.1.2. İmanın Bir Gereği Olarak Hürriyet: Zulme Karşı İzzet ve Şefkat

Bediüzzaman Hazretleri’nin tanımıyla hürriyet, imandan gelen iki temel esasa dayanır: “tahakküm ve istibdad ile başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek ve zalimlere tezellül etmemek.[11] Yani ona göre hürriyet ne başkasına zulmetmek ne de zulme boyun eğmektir. Zira ona göre, “Allah’a hakikî abd (kul) olan, başkalara abd olamaz”.[12]

Münazarat adlı eserinde bu ilkeyi daha da ileri taşıyarak hürriyetin, imanın bir özelliği (hassası) olduğunu belirtir: “Rabıta-i iman ile Sultan-ı Kâinat’a hizmetkâr olan adam, başkasına tezellül ile tenezzül etmeye ve başkasının tahakküm ve istibdadı altına girmeye, o adamın izzet ve şehamet-i imaniyesi bırakmadığı gibi; başkasının hürriyet ve hukukuna tecavüz etmeyi dahi o adamın şefkat-i imaniyesi bırakmaz.”[13] Yani iman, kişiye çift yönlü bir ahlâk kazandırır: İmanın verdiği izzet, başkasının tahakkümü altına girmeyi engellerken; imanın verdiği şefkat ise başkasının hukukuna tecavüz etmeye mâni olur. Bu, imanın hem bireyi tiranlığa (zorbalığa) karşı koruyan bir kalkan, hem de başkalarının hakkına tecavüzü engelleyen bir ahlâk mekanizması olduğu anlamına gelir.

2.1.3. Sorumlu Özgürlük: “Hürriyet-i Mutlak”a Karşı Ahlâkî Sınırlar

Bu yaklaşım, sınırsız bir bireyselcilikten ziyade, adâlet ve zulme karşı direnişle çerçevelenmiş bir sorumluluk ahlâkını gösterir. Bu yüzden hürriyet, başıboş bir serbestlik değil, bilakis “âdâb-ı Şeriatla takyid”[14] edilmesi, yani Şeriat’ın edep ve ahlâk kurallarıyla çerçevelenmesi gereken bir değerdir.[15] Ayasofya’da mebuslara (milletvekillerine) hitaben yaptığı bir konuşmada bu endişesini şöyle dile getirir: “Hürriyeti, âdâb-ı şeriatla takyid ediniz. Zira cahil efrad ve avam-ı nâs kayıtsız hür olsa, şartsız tam serbest olsa, sefih ve itaatsız olur”.[16] Yani ona göre Şeriat’ın ahlâkî disipliniyle kayıt altına alınmayan bir hürriyet, bireyi sefahate ve itaatsizliğe, toplumu ise anarşiye sürükleme potansiyeli taşır. Bu noktada Bediüzzaman Hazretleri, en keskin ifadelerinden birini kullanarak uyarır: “hürriyet-i mutlak (mutlak serbestlik) ise, vahşet-i mutlakadır, belki hayvanlıktır.”[17] Bu tez, sınırsız özgürlüğün medeniyeti yıkan, insanı hayvanî içgüdülerine teslim eden bir anarşiye dönüşeceği uyarısını en net şekilde yapar. Bu yaklaşım, onun hürriyet anlayışını, bireysel özerkliği her türlü ahlâkî ve toplumsal bağdan kopararak mutlaklaştıran modern özgürlük yorumlarından köklü bir şekilde ayırır.

2.1.4. İçsel ve Dışsal Hürriyetin Bütünlüğü: “Hürriyet-i Şer’iyye”

Hürriyetin genel tanımını ise şöyle yapar: “Hürriyetin şe’ni odur ki: Ne nefsine ne gayriye zararı dokunmasın.”[18] Yani gerçek hürriyet, kişinin ne kendisine ne de başkalarına zarar vermediği, sorumlulukla kullanılan bir haktır. Bu nedenle hürriyetin sınırlandırılması “insaniyet nokta-i nazarından zarurîdir.”[19] Çünkü “şeriat dairesinden hariç olan hürriyet, ya istibdad veya esaret-i nefis veya canavarcasına hayvanlık veya vahşettir”.[20] Yani, ilâhî bir referanstan ve ahlâkî sınırlardan yoksun bir özgürlük, eninde sonunda ya başkalarının hakkını çiğneyen bir zorbalığa (istibdad) ya da kişinin kendi heva ve heveslerinin kölesi olmasına (esaret-i nefis) dönüşerek medeniyeti yıkan bir vahşete yol açar. Ona göre bu, sadece toplumsal bir gereklilik değil, aynı zamanda bireysel bir kurtuluşun da anahtarıdır: “Nefs-i emmarenin istibdad-ı rezilesinden selâmetimiz, İslâmiyete istinad iledir... Ve haklı hürriyetten hakkıyla istifade etmek, imandan istimdad iledir”.[21] Bu ifade, Bediüzzaman Hazretleri’nin hürriyet anlayışının çift katmanlı yapısını ortaya koyar. Ona göre hürriyet, sadece siyâsî ve toplumsal alanda, yani dış dünyadaki zorbalıklardan (istibdat) kurtulmakla tamamlanmaz. Asıl ve daha derin hürriyet, insanın kendi iç dünyasında, onu kötülüğe ve aşırılığa sevk eden “nefs-i emmare”nin (insanı kötülüğe ve aşırılığa sevk eden içsel dürtülerin), yani heva ve heveslerinin tiranlığından (zorbalığından) kurtulmasıdır. Bediüzzaman Hazretleri’ne göre, siyâsî istibdada karşı durabilmenin ön şartı, önce insanın kendi nefsinin istibdadına karşı zafer kazanmasıdır. Siyâsî hürriyeti elde eden bir birey, eğer kendi nefsinin esiri ise, bu özgürlüğü ya kendine ya da başkalarına zarar vermek için kullanacaktır.

İşte bu noktada İslâmiyet ve iman devreye girer. İmanın kazandırdığı manevî güç ve Şeriat’ın çizdiği ahlâkî sınırlar, nefsin bu içsel zorbalığını dizginleyen bir mekanizma işlevi görür. Dolayısıyla, dışsal hürriyetin (siyâsî özgürlüğün) içsel hürriyetle (nefsin esaretinden kurtuluşla) bütünleştiği bu ideal duruma Bediüzzaman Hazretleri, “hürriyet-i şer’iyye”[22] (şer'î, yani İslâm’ın kanun ve ahlâk ilkelerine uygun hürriyet) adını verir. Bediüzzaman Hazretleri’nin bu kavramsallaştırması, günümüzdeki “İslâmî özgürlük” veya “dinî sınırlar dahilindeki hürriyet” tartışmaları için de önemli bir referans noktası sunmakta; özgürlüğü yalnızca dışsal baskılardan değil, aynı zamanda bireyin içsel zaaflarından da kurtuluş olarak tanımlayan bütüncül bir bakış açısı ortaya koymaktadır. Bediüzzaman Hazretleri’ni Meşrûtiyet’i (anayasal yönetimi) savunmaya sevk eden de işte bu kapsamlı hürriyet anlayışıdır. Bu bağlamda hürriyet, imanın bir meyvesi haline gelir: “İman ne kadar mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar.” [23]

2.1.5. Yozlaşmaya Karşı Kurumsal Güvence: Meşrûtiyet ve Dindar Cumhuriyet

Bu tehlikeye, yani bireylerin nefislerine yenik düşerek yozlaşma potansiyeline karşı bir güvence olarak Bediüzzaman Hazretleri, Osmanlı'nın son döneminde kişilerin keyfî yönetimi yerine kanun hâkimiyetini, meşvereti ve anayasal düzeni esas alan “meşrutiyet-i meşrûa”yı; Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş sürecinde ise bu ideali daha da ileri taşıyan “gerçek bir cumhuriyet” fikrini savunmuştur. Nitekim bu duruşunu, 1935’te Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nde kendisine yöneltilen “Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?” sorusuna, “Eskişehir mahkeme reisinden başka daha sizler dünyaya gelmeden benim dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım isbat eder[24] diyerek net bir şekilde ortaya koymuştur. Bahsettiği bu cumhuriyet anlayışının temelini ise, Hulefa-yı Raşidîn (Dört Halife) dönemine dayandırır: “Hulefa-yı Raşidîn her biri hem halife hem reis-i cumhur idi. Sıddık-ı Ekber, Aşere-i Mübeşşereye ve Sahabe-i Kirama elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat manasız isim ve resim değil, belki hakikat-ı adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mana-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.[25] Bu ifadeler, onun cumhuriyeti Batı’dan alınmış seküler bir model olarak değil, adaletin ve meşru hürriyetin tecessüm ettiği İslâm’ın Altın Çağı’nın (Asr-ı Saadet’in) bir yansıması olarak gördüğünü kanıtlar.

2.1.6. "Nefsin Esareti"nden Dijital Vahşete: Hürriyetin Modern Yansımaları

Bediüzzaman Hazretleri’nin ortaya koyduğu bu idealin aksine, günümüz dünyasındaki durum incelendiğinde, bu manevî temelsizliğin yansımaları bireysel düzlemde de çarpıcı bir şekilde belirgindir. Onun bir asır önce teşhis ettiği “esaret-i nefis” (nefsin köleliği), dijital çağda ve sınırsız tüketim kültüründe yeni ve daha karmaşık biçimlerde tezahür etmektedir. Örneğin sosyal medya platformları, bireyleri sürekli bir beğeni ve onay arayışına hapsederek onların öz-değer algısını dışsal faktörlere bağımlı kılar. Algoritmaların yönlendirdiği içerik akışı, kişiyi kendi ilgi alanlarının ve düşünce kalıplarının bir yankı odasına sokarak onu heva ve heveslerinin dijital bir kölesi haline getirir. Benzer şekilde, tüketim kültürü de bitmek bilmeyen arzu ve ihtiyaçlar üreterek bireyi materyalizmin esiri yapar. Bireyin kendi nefsine karşı zafer kazanamadığı bu ortamda, manevî denetimden yoksun bir özgürlüğün modern ‘vahşet’ biçimlerine nasıl dönüştüğü açıkça görülmektedir. Örneğin, internetin sağladığı anonimlik zırhının arkasına saklanan bireyler, başkalarının onur ve haysiyetini hiçe sayan siber zorbalık eylemleriyle, bu sınırsız serbestliği bir saldırı aracına dönüştürmektedir. Benzer şekilde, sosyal medya algoritmalarının oluşturduğu yankı odalarında kendi düşüncelerinin esiri olan kitleler, en ufak bir farklılığa dahi tahammül edememekte; bu durum, diyaloğu ortadan kaldıran ve toplumu derin fay hatlarıyla ayıran bir kutuplaşmayı körüklemektedir. İşte bu iki olgu da onun “hürriyet-i mutlak vahşettir” uyarısının günümüzdeki en net teyitlerinden biridir.

2.1.7. Sonuç: Aşırılıklara Karşı İmanın “Şefkat” Mekanizması

Nihayetinde, dini siyâsî bir baskı aracına dönüştüren radikal yorumların karşısında, Bediüzzaman Hazretleri’nin imanı, bireyi her türlü zulme karşı koruyan ve başkalarının hakkına tecavüzü engelleyen bir “şefkat” mekanizması olarak sunması hem aşırı sekülerizme hem de siyâsal İslâmcılığın totaliter eğilimlerine karşı dengeli ve demokratik bir İslâmî duruşun imkânını göstermektedir.

Görüldüğü üzere Bediüzzaman Hazretleri için hürriyet, imanın bir sonucu ve ayrılmaz bir parçasıdır. Bu temel, onun meşrutiyet savunmasının da anahtarını oluşturacaktır ki, bu konuyu bir sonraki yazımızda ele alacağız.

Dipnotlar ve Kaynakça

[1] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Sözler 326: Yirmiüçüncü Söz/İkinci Mebhas/Üçüncü Nükte). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Sözler 544: Otuzuncu Söz/Birinci Maksad). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Sözler 758: Konferans). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Mektubat 61: Onaltıncı Mektub/Birinci Nokta). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Mektubat 62: Onaltıncı Mektub/Birinci Nokta). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Mektubat 63: Onaltıncı Mektub/İkinci Nokta). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Lem’alar 50: Onbirinci Lem’a/Üçüncü Nükte). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Şualar 343: Onüçüncü Şua). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Lem’alar 129: Onyedinci Lem’a/Onikinci Nota). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Lem’alar 228: Yirmialtıncı Lem’a/Yedinci Rica). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Lem’alar 357: Otuzikinci Lem’a). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Şualar 461: Ondördüncü Şua/Onaltıncı Mektub). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Şualar 462: Ondördüncü Şua/Onaltıncı Mektub). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Şualar 464: Ondördüncü Şua/Onaltıncı Mektub). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Şualar 496: Ondördüncü Şua/Gençlik Rehberi’nin küçük bir haşiyesi). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Şualar 497: Ondördüncü Şua/Gençlik Rehberi’nin küçük bir haşiyesi). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Şualar 696: Birinci Şua/İkinci Sual:/Beşinci Âyet). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Barla Lahikası 149: Yirmiyedinci Mektub’un Üçüncü Kısmı ve Üçüncü Zeylin Nihayetidir). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Kastamonu Lahikası 228: Kastamonu Lahikası). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Emirdağ Lahikası-1 14: Emirdağ Lâhikası -I). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Emirdağ Lahikası-1 147: Emirdağ Lâhikası -I). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Münazarat 30: Eski Said’in aşairin suallerine verdiği cevablar). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Tarihçe-i Hayat 82: İlk Hayatı/Şarkdaki aşâirle muhavere ve münazaralar). İstanbul: Envar Neşriyat.

[2] Mardin, Ş. (1992). Bediüzzaman Said Nursî olayı: Modern Türkiye’de din ve toplumsal değişim (M. Çulhaoğlu, Çev.). İletişim Yayınları. ISBN: 9754702845

[3] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Tarihçe-i Hayat 470 : Altıncı Kısım/Üstadın, Emirdağ’daki ikameti sırasında yazdığı mektuplar Emirdağ Lahikası-1 19 : EMİRDAĞ LÂHİKASI -I). İstanbul: Envar Neşriyat.

[4] Risale-i Nur Enstitüsü. (2016, 27 Aralık). Bediüzzaman ve iman-hürriyet ilişkisi. Risale-i Nur Enstitüsü. Erişim tarihi: 5 Haziran 2025, https://www.risaleinurenstitusu.org/bediuzzaman-ve-iman-hurriyet-iliskisi/

[5] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Divan-ı Harb-i Örf 55 : İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnamesi). İstanbul: Envar Neşriyat.

[6] Risale-i Nur Enstitüsü. (2016, 27 Aralık). Bediüzzaman ve iman-hürriyet ilişkisi. Risale-i Nur Enstitüsü. Erişim tarihi: 5 Haziran 2025, https://www.risaleinurenstitusu.org/bediuzzaman-ve-iman-hurriyet-iliskisi/

[7] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Divan-ı Harb-i Örfi 58 : Hakikat). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Hutbe-i Şamiye 89 : Birinci Zeyl/Hutbe-i Şamiye’nin Zeylinin Zeyli). İstanbul: Envar Neşriyat.

[8] Dursun, A. (2017). Meşrutiyet dönemi gazetelerinde Bediüzzaman Said Nursî ve Sebilürreşad mecmuası ile münasebetleri. Köprü Dergisi, 137. Erişim tarihi: 5 Haziran 2025, https://www.koprudergisi.com/wp-content/uploads/2024/06/Ilk-sayfa-kopru-137-11.pdf

[9] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Divan-ı Harb-i Örfi 28-29 : İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnamesi). İstanbul: Envar Neşriyat.

[10] Risale-i Nur Enstitüsü. (2016, 27 Aralık). Bediüzzaman ve iman-hürriyet ilişkisi. Risale-i Nur Enstitüsü. Erişim tarihi: 5 Haziran 2025, https://www.risaleinurenstitusu.org/bediuzzaman-ve-iman-hurriyet-iliskisi/

[11] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Hutbe-i Şamiye 61-62 : Arabî Hutbe-i Şamiye Eserinin Tercümesi/ALTINCI KELİME:). İstanbul: Envar Neşriyat.

[12] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Hutbe-i Şamiye 62 : Arabî Hutbe-i Şamiye Eserinin Tercümesi/ALTINCI KELİME). İstanbul: Envar Neşriyat.

[13] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Münazarat 23 : Eski Said’in aşairin suallerine verdiği cevablar). İstanbul: Envar Neşriyat.

[14] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Divan-ı Harb-i Örfi 17 : İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnamesi). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Münazarat 19 : Eski Said’in aşairin suallerine verdiği cevablar). İstanbul: Envar Neşriyat.

[15] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Divan-ı Harb-i Örfi 17 : İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnamesi). İstanbul: Envar Neşriyat.

Üzüm, İ. (2021). İslâmî referansları açısından Divan-ı Harb-i Örfî-yüzeysel bir deneme. Köprü Dergisi, 153. Erişim tarihi: 5 Haziran 2025, https://www.koprudergisi.com/wp-content/uploads/2024/05/Ilk-sayfa-Kopru-153-2.pdf

[16] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Divan-ı Harb-i Örfi 17 : İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnamesi). İstanbul: Envar Neşriyat.

[17] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Münazarat 19 : Eski Said’in aşairin suallerine verdiği cevablar). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Hutbe-i Şamiye 97 : Birinci Zeyl/Hutbe-i Şamiye’nin Zeylinin Zeyli). İstanbul: Envar Neşriyat.

[18] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Münazarat 20 : Eski Said’in aşairin suallerine verdiği cevablar). İstanbul: Envar Neşriyat.

[19] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Hutbe-i Şamiye 97 : Birinci Zeyl/Hutbe-i Şamiye’nin Zeylinin Zeyli). İstanbul: Envar Neşriyat.

[20] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Hutbe-i Şamiye 97 : Birinci Zeyl/Hutbe-i Şamiye’nin Zeylinin Zeyli). İstanbul: Envar Neşriyat.

[21] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Divan-ı Harb-i Örfi 55 : Yaşasın Şeriat-ı Ahmedî (A.S.M.) İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Hutbe-i Şamiye 85 : Birinci Zeyl/Hutbe-i Şamiye’nin Zeylinin Zeyli). İstanbul: Envar Neşriyat.

[22] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Şualar 363 : Ondördüncü Şua/İfademin Kısacık Bir Tetimmesi). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Kastamonu Lahikası 79 : Kastamonu Lahikası). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Emirdağ Lahikası-2 20 : EMİRDAĞ LÂHİKASI -IIEmirdağ Lahikası-2 47 : EMİRDAĞ LÂHİKASI -II). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Münazarat 58 : Eski Said’in aşairin suallerine verdiği cevablar). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Münazarat 70 : Eski Said’in aşairin suallerine verdiği cevablar). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Münazarat 72 : Eski Said’in aşairin suallerine verdiği cevablar). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Divan-ı Harb-i Örfi 51 : HATİME). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Divan-ı Harb-i Örfi 65 : Hürriyete Hitab). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Divan-ı Harb-i Örfi 70 : Hürriyete Hitab). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Divan-ı Harb-i Örfi 75 : Hürriyete Hitab). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Hutbe-i Şamiye 34 : Arabî Hutbe-i Şamiye Eserinin Tercümesi/BİRİNCİ KELİME: “El-emel”./İkinci Cihet). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Hutbe-i Şamiye 35 : Arabî Hutbe-i Şamiye Eserinin Tercümesi/BİRİNCİ KELİME: “El-emel”./İkinci Cihet). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Hutbe-i Şamiye 54 : Arabî Hutbe-i Şamiye Eserinin Tercümesi/BEŞİNCİ KELİME). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Hutbe-i Şamiye 61 : Arabî Hutbe-i Şamiye Eserinin Tercümesi/ALTINCI KELİME). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Hutbe-i Şamiye 62 : Arabî Hutbe-i Şamiye Eserinin Tercümesi/ALTINCI KELİME). İstanbul: Envar Neşriyat.

Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Hutbe-i Şamiye 98 : Birinci Zeyl/Hutbe-i Şamiye’nin Zeylinin Zeyli). İstanbul: Envar Neşriyat.

[23] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Münazarat 23 - 24 : Eski Said’in aşairin suallerine verdiği cevablar). İstanbul: Envar Neşriyat.

[24] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Tarihçe-i Hayat 39 : İLK HAYATI/O ZAMANKİ HAYATINA KISA BİR BAKIŞ). İstanbul: Envar Neşriyat.

[25] Nûrsî, B. S. (1989). Risale-i Nûr Külliyâtı (Tarihçe-i Hayat 39 : İLK HAYATI/O ZAMANKİ HAYATINA KISA BİR BAKIŞ). İstanbul: Envar Neşriyat.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.