Said Özdemir Ağabeyimin cenaze merasimi

Muhammed Numan ÖZEL

Said Özdemir Ağabeyimizi vefatından bir hafta evvel 60 yıllık hayat arkadaşı olan Rahime teyzemizin cenaze taziyesinde gördüm. Ağabeyimizi görmek ve hasbihal etmek için yola çıktım. Kendisini öz Elif sitesinin altında taziye kabul yerinde gördüm.

Eyüp Ekmekçi Ağabeyimi de gördüm. Gündüz ise Nurcuların ağabeyi Abdullah Yeğin Ağabey ve Hüsnü Bayramoğlu Ağabey ve daha nice nur talebesi Said Ağabeyimize moral olmak ve taziye sunmak için gelmişti.

Said ağabeyimle ve daha nicelerle görüştük orada. Said ağabeyimin dizinin dibine oturdum hal hatır... Mesrur olmuştum Ağabeyimi görmekle. Gecenin geç saatlerinde 00:30 gibi evinde tekrar gördün akaribi ile hem haldi. Küçük ve hususi odasında idi..

Ben rahatsızlık vermek istemedim selam verip ayrıldım. Meğer ki son görmem olacakmış bu ağabeyimi. Ertesi gün yapacağım bir hizmet var mı diye sordum ama benlik bir şey yoktu. Yola koyuldum geldim. Otobüste mi yoksa başka zaman mı hatırlamadığım bir rüyamda bizler Ankara yönüne giderken Said ağabeyim (r.h.) bizim geldiğimiz istikamete teleferikle gidiyordu. Net bir surette ağabeyimi gördüm. Uyandım bir mana veremedim bu rüyaya ve halende tam mana veremiyorum.

Birkaç gün sonra Said ağabeyimin rahatsızlandığını duydum ve hatta yalan haber yapan bir sitede ağabeyimin vefat ettiğini duyuran bir kazip haber yayınlandı. Ben de tahkik ederek yalan haber olduğunu yazdım ve sanal ağda Said Ağabeyim hayatta olduğunu ve herkese bunu yaymasını rica ettim.

Said Ağabeyimin sağlık durumu hakkında gün aşırı haberler aldım. Cuma sabahı 05:45 gibi telefonum çaldı. Isparta üstadımın evinden Hurşit ağabey aradı ve “Said Ağabeyimin vefat ettiğini duyduk doğru mu?” dedi.

Ben de tahkik ettim ve haber doğru.. Kalktım abdest aldım ve o gün iki göz iki çeşme olarak ortalıkta idim. Gönlüm hemen yola revan olmak istedi ama muhtelif esbap sebebi ile o gün gidemedim. Watsap gruplarından hatim zinciri başlattım ve ertesi gün sabahtan 4 araba dolusu Said Ağabeyimi teçci etmeye gittik.

İndiğimizde yoğun güvenlik önlemlerini ve her yerden bizim gibi gelenleri gördüm mesrur oldum. Abdest almak istediğimde Hüsnü BAYRAMOĞLU Ağabeyim de geldi onu da gördük. Hacı Bayram Camii bahçesinde ağabeyim oturdu ve cemaat taziye sunmaya başladı. Kendisine taziye yeri hakkında malumat verdim ve Said Ağabeyimin yanına geldim. Kur’anlar, cevşenler okunuyordu. Bende ağabeyimin yanında yerimi alıp okumaya başladım. Çok tanıdık simaları gördüm. Namaza 15 dk kalmıştı. Bu kalabalığı cami almaz diye düşünüp dış minberin orada yerimi aldım. Diyanet İşleri Başkanı geldi ve namazları kıldırdı. Kendisi Hüsnü BAYRAM Ağabey’e de taziye sundu. Devlet ricalinden eşhasta vardı. Namazı tıklım tıklım bir şekilde kıldıktan sonra Said Ağabeyimi teşyiciler aldılar. Yaklaşmam mümkün olmayacağını anlayınca izdihama girmedim. Bu esnada latif bir yağmur rahmeti başladı ve tebessüm edip dedim ki “sema dahi ağlıyor.” “Hem çok eski, hem çok sadık, hem çok muktedir, sebatkâr Medrese-i Nuriye kahramanlarından Marangoz Ahmed'in o medresenin üstadı olan merhum Hacı Hâfız'ın kerametli vefatına dair güzel, hazîn mektubunda, o Medrese-i Nuriye'nin şakirdlerinin, o merhum üstadlarına karşı gösterdikleri dindarane vaziyet ve yağmurun zahmet vermemek ve onları ıslatmamak ve üşütmemek için durması, iş bittikten sonra başlaması, o merhum zâtın ruhuna büyük rahmetlerin nüzulüne emare... Cenab-ı Hak o rahmet katreleri adedince ona ve onlara rahmet etsin, âmîn.” [1] bu mektupta geçen hadise cami bahçesinde tahakkuk etti. Bu arda kabristana gitmek istedim ama kafileden kopmuştum.

Sabahaddin Aksal Ağabey’i bu esnada gördüm karşısına geçip selam verip kendimi taktim ettim ve beni tanıyarak musafaha ettik. Koluna girip bir abimizle beraber kabristana gittik. Yolda bir mikdar Sabahaddin Ağabeyimle hasbihal ettik. Kendisi Yozgatta ciddi ve kayda değer hizmetleri olmuştur. Allahım razı olsun kendisinden.

Cebeci asri mezarlık 4. Kapı girişi kısmında Medfun olacak ağabeyimin yanına geldik ve defn işlemi bitince sağanak halde rahmet başladı. Sanki defin bitmesini bekledi. "(Ehl-i dalaletin ölmesiyle, semavat ve zemin, onların üstünde ağlamıyorlar.) Ve mefhum-u muhalif ile delalet ediyor ki: "Ehl-i imanın dünyadan gitmesiyle, semavat ve zemin, onların üstünde ağlıyor." Yani: Ehl-i dalalet, madem semavat ve arzın vazifelerini inkâr ediyor. Manalarını bilmiyor. Onların kıymetlerini iskat ediyor. Sâni'lerini tanımıyor. Onlara karşı bir hakaret, bir adavet ettiğinden elbette semavat ve zemin, onlara ağlamak değil, belki onlara nefrin eder, onların gebermesiyle memnun olurlar. Ve mefhum-u muhalif ile der: "Semavat ve arz, ehl-i imanın ölmesiyle ağlarlar." Zira ehl-i iman ise (çünki) semavat ve arzın vazifelerini bilir. Hakikî hakikatlarını tasdik ediyor. Ve onların ifade ettikleri manaları iman ile anlıyor. "Ne kadar güzel yapılmışlar, ne kadar güzel hizmet ediyorlar." diyor. Ve onlara lâyık kıymeti veriyor ve ihtiram ediyor. Cenab-ı Hak hesabına onlara ve onlar âyine oldukları esmaya muhabbet ediyor. İşte bu sır içindir ki, semavat ve zemin, ağlar gibi ehl-i imanın zevaline mahzun oluyorlar.” [2] Sabahaddin ağabeyle mezarlıkta ayrıldık ve o sağanak rahmeti başlayınca semaya baktım. Sadece bizim üzerimizde rahmet var. Dört taramızda hava açıktı. O sağanakta kimse kaçmıyordu. Ağabeyimi uğurlamak için bekliyordu. Bir poşet elime geçti o anda açtım 4 kişi altında bekledik olduğumuz yerde. O kadar ıslanmıştık ki gece Yozgat'a döndüğümde halen üstüm ıslaktı. Said ağabeyimizi defnettikten sonra oğlu Fethullah dua etti ve sonunda bir an evvel beni de anne ve babama kavuştur dedi duasında. Kendisi orada bir yeri çevirmiş burası da benim mezarım dedi. Şimdi bile düşününce gözlerim yaşarmakta.

Said Ağabeyimin Ankaraya getirdiği Ubeyd Ağabeyimi gördüm sesi çıkmıyordu, musafaha yaptık. Laakal 20 sene Said Ağabeyimle Ankarada hizmet ettikten sonra istanbulda hizmet etmek için gitti ve Ahmet Aytimur Ağabeyimle beraber 10-15 sene kadar hizmete devam etti canla başla tam bir ihlas ve fedakarlıkla..

Bir ay içinde iki ana kolonu çökmüş aleminde iki değer vefat etmişti. Kendimi yerine koydum ve düşündüm benim de sesim kesildi. Ubeyd ağabeye van hayatın mı aklına gelid dedim. Tebessüm etti ama gene de sesi çıkmadı. Ubeyd ağabeyimle taziye evine gittim. Çok tanıdık simalar vardı. 10 senedir görmediğim kardeşleri, 15 senedir görmediğim ağabeyleri gördüm.

Hüsnü ağabeyimiz de geldi ders okudu ve başka eşhas da vardı. Abi ve kardeşlerimiz gelenlere yemek ikram etmek için yarışıyorlardı. Yozgattan gittiğimiz kardeşler bu ikram vs. hizmetlerde ortalıkta şahbaz gibi pervane oluyorlar dönüyorlardı.

Said ağabeyim için hediye cevşenler dağıtıldı. Kardeşler bu işte de gene pervane gibi idi. Buradan medresemize gittim. Kalabalık bir cemaati gördüm kısa bir an sonra yola revan olduk. Gece Yozgat'a gelmiştik. Ama yorgunluktan uyumuştum.

Birkaç gün sonra 692 hatimin duasını yaptık. Ağabeyimiz vesilesi ile dağıttığımız hatimlerin..

Elime telefonu aldım Said Ağabeyimi aramak istedim.. Ama artık Said Ağabeyim ahirete irtihal etmişti...

Nice projesi vardı ağabeyimin.

Mesela: Risale-i Nurun Neşir Tarihi sürecini müdafaalar olarak neşretmek..

Risale-i Nurun Okullarda ders kitabı olması..

Neşir nüshalarının Osmanlıca aslını, yeni yazı ile beraber mukayeseli neşretmek..

Hülasa: Balık susuz, Said Ağabeyim hizmetsiz yaşayamaz.

Abdülkadir Badıllı ve Rüştü Tafral Ağabeylerim mefta olduğunda demiştim omuzumdaki yük arttı. Şimdi iki varis ve naşir ağabeyim olan Ahmet Aytimur ve Said Özdemir Ağabeylerimin vefatı ile o ağırlığı daha da hissediyorum. Biliyorum ki bir sinek gibiyim, o kartalların makamlarından bahsederim. Makamları değil yaptıkları hizmete talibim. “Talebeliğin hâssası ve şartı şudur ki: Sözler'i kendi malı ve te'lifi gibi hissedip sahib çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini, onun neşir ve hizmeti bilsin… Talebe ise, Kur'an-ı Hakîm'in dellâlı cihetinde ve hocalık vazifesindeki şahsiyetimle münasebettardır.”[3]

Rabbim nice nice Bu ağabeylerimiz gibi cevval nur talebeleri halk eylesin. Ruhları için El Fatiha..


[1] Emirdağ Lahikası-1 ( 213 )

[2] Sözler ( 638 )

[3] Mektubat ( 344 )

 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.