Risale Haber- Haber Merkezi
Haber Türk Gazetesinde yayınlanan “Anadolu’nun Renklerinden Süryaniler” yazı dizinde yer alan bir “Süryaniler de bu ülkede vali, kaymakam ve asker olabilmeli” talebini Bediüzzaman Said Nursi 100 yıl önce dile getirmişti.
Veysi İpek’in hazırladığı yazı dizisinde Avrupa’ya göç eden ancak tekrar köyüne gelen Yakup Demir, Avrupaya para için gitmediğini belirterek, “Avrupada çok değişik bir kültür ile karşık karşıya geldik, kültürümüzü kaybettik. Kültür ayrıdır, din ayrıdır. Burada biizm komşu köylerimiz Müslümandır, biz Hıristiyanız ama bir çok kültürümüz aynıdır. Sadece dini farklılıklar var. Düğünlerimiz, cenaze törenlerimiz aynı. Ama Avrupa’da öyle değil ailemiz dağıldı” dedi.
Birinci sınıf vatandaş muamelesi görmek istediklerini de kaydeden Demir, “Bugüne kadar bir Süryani bekçi bile yapılmamıştır. Eğer azınlık sayılıyorsak azınlık haklarımız verilsin. Yok asli unsur sayılıyorsak asker, polis, kaymakam olmak istiyoruz” ifadelerini kullanıyor.
100 yıl önce de aynı konu gündeme gelmiş ve Bediüzzaman’a “Şimdi Ermeniler kaymakam ve vali oluyorlar. Nasıl olur?” sorusu yöneltilmişti.
Aradan geçen bir asra rağmen bu konu gündemden düşmedi. Bediüzzaman’ın cevabı bugün bile tazeliğini koruyor. İşte Münazarat adlı eserde yer alan o cevap:
“Şimdi Ermeniler kaymakam ve vali oluyorlar. Nasıl olur?
Cevap: Saatçi ve makineci ve süpürgeci oldukları gibi...
Zira, meşrutiyet, hâkimiyet-i millettir. Hükûmet hizmetkârdır. Meşrutiyet doğru olursa, kaymakam ve vâli, reis değiller, belki ücretli hizmetkârlardır.
Gayr-ı müslim reis olamaz, fakat hizmetkâr olur.
Farz ediniz ki, memuriyet bir nevi riyaset ve bir ağalıktır. Gayr-ı müslimlerden üç bin adamı ağalığımıza, riyasetimize şerik ettiğimiz vakitte, millet-i İslâmiyeden aktâr-ı âlemde üç yüz bin adamın riyasetine yol açılıyor. Biri zayi edip bini kazanan, zarar etmez.”