Mustafa Öztürkçü'nün röportajı
Bediüzzaman Hazretleri’nin eserleri olan Risâle-i Nurları okuma ve inceleme fırsatınız oldu mu? Bu husustaki değerlendirmelerinizi anlatır mısınız?
Üstad Said Nursî’nin eserleriyle orta okulda tanıştım. Risâle-i Nur’un tamamını bir defa baştan sona okuma fırsatını elde ettim. Şimdi de diğer eserlerde olduğu gibi ihtiyaç hissettiğim zaman okurum. Tekrar tekrar okuduğum, Kur’ân ve hadis kitaplarıdır.
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri şarkta doğmuş, şark medreselerinde okumuş, eserleriyle milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile olmuştur. Böylesine muhteşem bir âlimi anlatır mısınız? Varsa hatıralarınız bizimle paylaşır mısınız?
Üstad Said Nursî, çağımızın müceddidlerindendir. İman kıtlığı döneminde Allah Teâlâ’nın ülkemize bahşettiği mümtaz bir şahsiyettir.
Risâle-i Nur, tahkikî imanı vermeye çalışır. Şüphe ve tereddütlerin çoğaldığı günümüzde taklidî iman yetmemektedir. Üstad’ın iman mücadelesi beni etkiledi. İzzetli duruşu, zorbalara boyun eğmemesi, hayatı boyunca kimseden bir şey talep etmemesi öne çıkan özellikleridir. O milletin imanının kurtulmasını birinci hedef olarak tayin etmişti. İslâmî hakikatlere “Bir Said değil bin Said feda olsun” demesi bunun ifadesidir. Türkiye’den Japonya’ya, oradan Amerika’ya, Avrupa ve Afrika’ya, oradan Asya’ya milyonlarca insanın İslâm’la tanışmasına vesile olması, hâlen de milyonlara hitap etmesi nadir insana nasip olan bir meziyettir. Üstad otuz yıla yakın zindan hayatıyla, Cennet yolunun gül ve halılarla döşeli olmadığını gösterdi. İbrahim (as), aynı yol için ateşe atıldı. Yusuf (as), bu maksatla zindana girdi. Yahya ve Zekeriyya’yı (as) onun için testereyle biçtiler. Hz. Muhammed (asm) onun için muhacir oldu.
Risâle-i Nur’u, ilkin, Sason’un ıssız, cemaatsiz bir köyünde okuma fırsatı buldum. Köyde imamet yapıyordum. Cemaat olmadığı için onlarla ünsiyet buluyordum.
Risâle-i Nurlar nasıl bir tefsirdir? Risâle-i Nurlar hakkında değerlendirmelerde bulunur musunuz?
Risâle-i Nur tahkikî imanı kazandırmayı hedef alır. Tefsir kategorisinde kelâmî tefsire daha yakındır. Zemahşerî, Râzî ve Beydâvî’nin tefsir yöntemlerine yakındır. Akideye dair iki civarında âyet tefsir etmiştir.
Kur’ân müşkilâtı; yani çözülmesi gereken âyetler üzerinde durur. “Zihne Takılan Âyetlerin Tefsiri” konulu çalışmamı yaparken ondan hayli yararlandım. Çağdaş kelâmî bir tefsir olma özelliği önce çıkmaktadır.
Risâle-i Nurlar ülkemizde olduğu gibi, dış ülkelerde de önemli bir ilgiye mazhar olmaktadır. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Risâle-i Nurlar, İslâm’a hizmet etme amacıyla kaleme alınmıştır. İnsanlar, dine ve imana susamışlardır. Kaynak buldukları her yerde kana kana içmeye çalışırlar. Risâlelerin yayılmasında Üstad’ın öğrencilerinin de katkısı olmuş, Allah Teâlâ ecirlerini kat kat versin.
Üstad Hazretleri bir eserinde, “Risâle-i Nur medreseden çıkmış, ilim içinde hakikate yol açmış, hakikî sahipleri ve taraftarları medreseden çıkan hocalar olduğuna binâen...” demektedir. Üstad’ın bu sözü muvacehesinde bir değerlendirme yapar mısınız?
Medrese, ulema yetiştirir. Ulema, hâkim ve hekim konumundadırlar. Hangi kitabın ne kadar yararlı olduğuna karar verecek olan, ulemâ kesimidir. Üstad’ın medreseden çıkması önemlidir. Üstadın medresede tahsil görmesi, çalışmadan ilmin elde edilemeyeceğini gösterir. Medresede okumuş olmasaydı, insanlar “Tahsilsiz birinin peşine gidilmez” itirazını yapabilirlerdi. Bu nedenlerden dolayı, Üstadın kısa bir süre de olsa okumuş olması, medreseyi tanıma, ulemaya daha kolay ulaşma ve onlara tesir etme imkânını kazandırmıştır.
Medrese hocaları ile alâkalı bu değerlendirmelerin yanı sıra, ehl-i mektebin Risâle-i Nur karşısındaki duruşuyla ilgili değerlendirmeleriniz nelerdir?
Ne hazindir ki mekteplerimizde yeteri kadar dinî eserlere önem verilmiyor. Bazen öğrenmek isteyenlere izin verilmiyor. Risâle, diğer çağdaş âlimlerimizin çalışmalarıyla sahrada susamış insanların imdadına yetişti. Zorla, ikrahla, baskıyla, şantajla inançların söndürülmeyeceğini ortaya koydu.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Üstad’ın üç büyük eseri var. Birincisi Risâle-i Nur; ikincisi tavizsiz ve nezih hayatı; üçüncüsü de fedakâr öğrencileri. Çağımızda milyonlarla ifade edilen eserler yazıldı. Eser konusunda boşluk yok. Ancak zor şartlarda inancın nasıl yaşanacağının, taviz vermeden yürümenin, dik duruşun ne olduğunun, izzet ve iffetle hareket etmenin yaşanmış örnekleri azdır.
Merhum Üstadımızın nezih ve izzetli hayatı, beni eserlerinden daha çok etkiledi. Bazı âlimlerin ilmi kendileriyle kabre gider. Bazıları okunacak eser yazar; kimisi de aynı misyon ve dâvâyı devam ettirecek öğrenciler yetiştirir. Üstadın bu yönü her âlime nasip olmadı. Üstadımıza Cenâb-ı Allah’tan rahmet diler, sizlere de çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Yeni Asya