Bismillahirrahmanirrahim
DÖRDÜNCÜ NOKTA
Sahabelerden ve Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiînden en yüksek mertebeli velâyet-i kübrâ sahibi olan zâtlar, nefs-i Kur'ân'dan bütün letâiflerinin hisselerini aldıklarından ve Kur'ân onlar için hakikî ve kâfi bir mürşid olduğundan gösteriyor ki, her vakit Kur'ân-ı Hakîm, hakikatleri ifade ettiği gibi, velâyet-i kübrâ feyizlerini dahi ehil olanlara ifâza eder.
Evet, zâhirden hakikate geçmek iki suretledir:
Biri: Tarikat berzahına girip, seyr ü sülûk ile kat-ı merâtip ederek hakikate geçmektir.
İkinci suret: Doğrudan doğruya, tarikat berzahına uğramadan, lûtf-u İlâhî ile hakikate geçmektir ki, Sahabeye ve Tâbiîne has ve yüksek ve kısa tarik şudur. Demek, hakaik-i Kur'âniyeden tereşşuh eden nurlar ve o nurlara tercümanlık eden Sözler, o hassaya malik olabilirler ve maliktirler.
Bediüzzaman Said Nursi
Mektubat