Sünnetin Dereceleri

Prof. Dr. Şadi EREN

Kur'an-ı Kerim “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin.”[1] gibi âyetlerle Hz. Peygambere itaati emreder, ama bu her meselede Onun gibi hareket etmemiz anlamına gelmez. Mesela O yirmi beş yaşında evlenmiştir, evlenmiş olduğu eşi Hz. Hatice kırk yaşında dul bir hanımdır. Buradan hareketle “bir erkek yirmi beş yaşında evlenmeli, eşi de kırk yaşında dul bir hanım olmalı” şeklinde bir çıkarım yapılamaz.

Hurmaların aşılanması olayı konunun örneklerinden biridir. Şöyle ki:

Hz. Peygamber hurmaları aşılayan bir topluluğa uğradı. Onlara “bunu yapmasanız da olur” buyurdu. Ama o yıl iyi bir verim alınamadı. Hz. Peygamber bir zaman sonra onlara tekrar uğradı ve hurmalarının durumunu sordu. Onlar da “Şöyle buyurmuştunuz, biz de öyle yaptık ve sonuç bu oldu” dediler. Bunun üzerine Resûlullah “Siz dünyanızın işini daha iyi bilirsiniz.” dedi.”[2]

Burada “Hz. Peygamberin her hali bizim için bağlayıcı mı?” sorusu hatıra gelebilir. Bunu cevaplandırmak için sünnetin mertebelerini iyi bilmek gerekir. Bediüzzaman bunu şöyle nazara verir:

“Sünnet-i Seniyenin meratibi var. Bir kısmı vaciptir, terkedilmez. O kısım, Şeriat-ı Garra'da tafsilâtıyla beyan edilmiş. Onlar muhkemattır, hiçbir cihette tebeddül etmez. Bir kısmı da nevafil nev'indendir. Nevafil kısmı da iki kısımdır. Bir kısım, ibadete tabi Sünnet-i Seniye kısımlarıdır. Onlar dahi şeriat kitaplarında beyan edilmiş. Onların tağyiri bid'attır. Diğer kısmı, "âdâb" tabir ediliyor ki Siyer-i Seniye kitaplarında zikredilmiş. Onlara muhalefete, bid'a denilmez. Fakat âdâb-ı Nebevîye bir nevi muhalefettir ve onların nurundan ve o hakikî edebden istifade etmemektir. Bu kısım ise (örf ve âdât), muamelât-ı fıtriyede Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın tevatürle malûm olan harekâtına ittiba etmektir. Meselâ söylemek âdâbını gösteren ve yemek ve içmek ve yatmak gibi hâlâtın âdâbının düsturlarını beyan eden ve muaşerete taalluk eden çok Sünnet-i Seniyeler var. Bu nevi Sünnetlere "âdâb" tabir edilir. Fakat o âdâba ittiba eden, âdâtını ibadete çevirir, o âdâbdan mühim bir feyz alır.”[3]

Öyle görülüyor ki, Hz. Peygamberin sünnet-i seniyyesinden -günde beş vakit namaz gibi- mutlaka yapmamız gerekenler vardır, bir de -sünnet namazlar gibi- farz derecesinde olmayan uygulamalar vardır. Keza Hz. Peygamberin yeme, içme, konuşma, yatma gibi günlük hayattaki durumları vardır.

Cenab-ı Hak, Hz. Peygamberi bizlere rol model olarak sunar:

"Andolsun ki, Allah Rasulünde sizin için güzel bir örnek vardır."[4]

Hz. Peygamberin yaşadığı devre “asr-ı saadet” denir. O nurlu asır, İslam’ın model asrı olarak diğer asırlara bir hüsn-i misaldir. Günümüz şartlarında o asrı bire bir yaşamak meselesi zaman zaman tartışılmaktadır. Kanaatimizce her devrin kendine göre şartları vardır, her meselede bire bir modelleme yapmaya çalışmak uygulamada bazı sıkıntılar getirebilir.

Sözgelimi yemeği yerde yemek ve çatal kaşık kullanmamak o günkü toplumun bir örfüdür. Din ise bize “besmeleyle başlamak, önünden yemek, sonunda elhamdülillah demek” gibi esaslar getirmiştir. Bundan dolayı o asırdan neleri nasıl alacağımıza dikkat etmek gerekir. Mesela Hazreti Peygamber ata, deveye binmiştir. Bundan hareketle günümüzde de mutlaka at ve deveye binmek lüzumunu çıkarmak ve otomobil, tren gibi vasıtaları bid’at saymak, öz varken kabuğa yönelmek olur.

Burada “Öz mü, kabuk mu?” meselesine dikkat etmek gerekir. Şöyle ki:

Cevizin kabuğu olur, bir de kabuğun içinde özü vardır. İslamiyet’in meseleleri içinde işin özü ve esası olanlar olduğu gibi, aynı meselenin kabuğu da söz konusudur. Bediüzzaman şöyle der:

“Lübbü bulmayan, kışır ile meşgul olur.

Hakikati tanımayan hayalâta sapar.

Sırat-ı müstakimi göremeyen, ifrat ve tefrite düşer.

Muvazenesiz ve mizansız olan çok aldanır, aldatır.”[5]

Yani özü bulmayan kabuk ile oyalanır. Hakikati tanımayan hayallere sapar. İstikametli yolu göremeyen ifrat ve tefrite düşer. Dengesiz ve ölçüsüz olan, çok aldanır, aldatır.

[1] Muhammed, 33

[2] Müslim, Fedail, 141

[3] Nursi, Lem'alar, s. 53

[4] Ahzab, 21

[5] Nursi, Asar-ı Bediiyye, s. 208

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.