Kur'an'ın Tarihsel veya Evrensel Oluşu

Prof. Dr. Şadi EREN

Kur'an, son ilahi mesajdır. Belli bir kavme değil bütün insanlara gönderilmiştir. Belli bir zamana değil bütün zamanlara hitap etmektedir. Bediüzzaman şöyle der:

“Kur'anın düsturları, kanunları, ezelden geldiğinden ebede gidecektir. Medeniyetin kanunları gibi ihtiyar olup ölüme mahkûm değildir. Daima gençtir, kuvvetlidir.”[1]

Bediüzzaman, Kur'anın bütün insanlara ve bütün zamanlara gelmesini, onun şebabeti/ gençliği olarak görür ve şöyle der:

“Her asırda taze nâzil oluyor gibi tazeliğini, gençliğini muhafaza ediyor. Evet, Kur'an, bir hutbe-i ezeliye olarak umum asırlardaki umum tabakat-ı beşeriyeye birden hitap ettiği için öyle daimî bir şebabeti bulunmak lâzımdır. Hem de, öyle görülmüş ve görünüyor. Hatta efkârca muhtelif ve istidatça mütebayin asırlardan her asra göre güya o asra mahsus gibi bakar, baktırır ve ders verir. Beşerin âsâr ve kanunları, beşer gibi ihtiyar oluyor, değişiyor, tebdil ediliyor. Fakat Kur'anın hükümleri ve kanunları, o kadar sabit ve rasihtir ki, asırlar geçtikçe daha ziyade kuvvetini gösteriyor.”[2]

Bazıları Kur'anın 14 asır öncesinin kitabı olduğunu söyleyerek günümüz meselelerinde referans olamayacağını zanneder. Aynı kimseler nedense günümüz Avrupa hukuk sisteminin esasları itibariyle milattan önceki Roma Hukukuna dayanmasını gayet normal karşılar.

Hâlbuki işin özü şudur: Yasalar başlıca iki şekildedir. Anayasa ve diğer kanunlar. Anayasanın maddeleri çok olmaz; ama o, genel esasları ve çerçeveyi belirler. Diğer yasalar ise, anayasaya ters düşmemek zorundadır.

İşte, İslam Hukukunda Kur’anın ve hadislerin bir kısım esasları anayasa hükmündedir. Bu esaslar çerçevesinde kıyamete kadar meydana gelecek tüm olaylara çözüm üretmek mümkündür. Âlimler içtihatlarıyla her yeni meseleye çözüm üretebilirler. Dolayısıyla İslam Hukuku bir kısım donmuş kanunlar manzumesi değildir, bütün yeni durumlara ve meselelere çözüm üretebilecek bir hareketliliğe ve dinamizme sahiptir.

Kur'an, metin olarak tarihsel, mesaj olarak ise evrenseldir.

Tarihsel olması, belli bir zaman ve belli bir coğrafyada inmesidir.

Evrensel olması ise zaman ve mekân kayıtlarının fevkinde bütün insanlara gönderilmesidir. Kur'anı sadece tarihsel bir metin olarak ele alanlar, ondaki muamelat ile ilgili hükümlerin geldiği dönemle sınırlı olduğunu, sonraki dönemlerde ise şartlar değiştiğinden bu hükümlerin de değişebileceğini söylerler. Bu görüşü esas alanlara göre, -mesela- Kur'anda kadına erkeğin yarısı kadar miras verilmişken, günümüz şartlarında eşit olarak paylaştırılabilir.

Kur'anın ilk muhatapları Arap kavmidir, bundan dolayı Arapça olarak nazil olmuştur. Deve, onların en iyi bildikleri hayvanlardan biri olduğundan âyette şöyle denilmiştir:

“Şimdi, deveye bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmış!”[3]

Öte yandan dikkat çekecek şekilde o devirde yaşanan olaylara yer verilmiştir. Mesela, Enfal Sûresi, yetmiş beş âyetiyle Bedir Savaşını anlatır.

Âl-i İmran Sûresinde, yüz yirmi birinci âyetten itibaren altmış âyet Uhud Savaşından bahseder.

Ahzab Sûresinde dokuzuncu âyetten itibaren on dokuz âyet Hendek Savaşını tasvîr eder.

Yirmi dokuz âyetten müteşekkil Fetih Sûresi, Hudeybiye Barışı münasebetiyle inmiştir.

Tevbe Sûresinde otuz sekizinci âyetten sure sonuna kadar doksan bir âyet, Tebük Seferiyle alakalıdır.

Bütün bunlar Kur'anın metin olarak tarihsel olduğunu gösterir. Ama onun tarihsel olması mesajının evrensel olmasına engel değildir. Çünkü o bir kavme değil bütün milletlere, bir devre değil bütün zamanlara gönderilmiştir.

Hz. Peygamber, kendisine diğer peygamberlere verilmeyen bazı özellikler verildiğine dikkat çekerken birisini de şöyle bildirir:

“Her peygamber sadece kendi kavmine gönderilirdi, ben ise bütün beşeriyete gönderildim.”[4]

Araplar her ne kadar Kur'anın ilk muhatapları ise de tek muhatabı değillerdir. Güneş on dört asır evvelinde dünyayı aydınlatıyordu, bugün yine aydınlatıyor, yarın da aydınlatmaya devam edecek. Benzeri bir durum Kur'an güneşi için geçerlidir.

Onun evrenselliğinde şu gibi noktalar öne çıkmaktadır:

1-) O dayanağı itibarıyla evrenseldir, çünkü âlemlerin Rabbinin kelamıdır.

2-) O, hitabında evrenseldir. İlk muhatapları Arap olmakla beraber “ey Araplar” diye hitap etmez, “ey insanlar!”, “ey iman edenler!” şeklinde umuma hitap eder.[5]

3-) O, fıtrata hitap ettiği için evrenseldir. Fıtrat ise bütün zamanlarda aynı özellikler gösterir. Mesela yalanı yasaklar.[6] Bu yasak, bütün zamanlarda geçerli olan bir hükümdür. Çünkü yalan, her devirde kötüdür.

4-) O, meseleleri çözmesinde evrenseldir. Mesela ilk nazil olduğunda ırkçılık problemini çözmüş, günümüzde de aynı esaslarla çözmeye devam etmektedir.[7]

5-) O, nasslar dışında aklı ve içtihadı devreye sokmasıyla evrenseldir. Çünkü âyet ve hadisler sınırlı, olaylar ise âdeta sınırsızdır. Bu sınırsız olaylara Kur'ani bir akılla, yani onun esaslarından yola çıkan aydınlanmış bir akılla çözüm üretmek mümkündür. Mesela Kur'anın nassıyla hamr (sarhoşluk veren şeyler) haramdır.[8] Günümüzde bira ve benzeri bütün sarhoşluk verici şeyler, bu haramlık çerçevesinde değerlendirilir.

[1] Nursi, Sözler, s. 408

[2] Nursi, Sözler, s. 407

[3] Gaşiye, 17

[4] Müslim, Mesacid, 3. Diğer dördü şunlardır: Bir aylık mesafeden düşmanın kalbine korku salmak, yeryüzünün bir mescit kılınması, ganimetlerin helâl olması ve şefaat hakkı verilmesi.

[5] Mesela bkz. Bakara 22, 104, 153, 168, 172, 178, 183, 208, 254, 264, Nisa 1, 133, A’raf 158, Hacc 1, Yunus 57, 104, 108, Hucurat 1, 2, 6, 10, 11, 12, 13…

[6] Hacc, 31

[7] Misal olarak Hucurat 10 ve 13. ayetlere bakılabilir.

[8] Maide, 90

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.