Rusya Risale-i Nur’u Keşfediyor

Ayşenur KAHVECİ

 

“Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna eden Kur'ân ile bir musalâha veya tâbi olabilir. O vakit dört yüz milyon ehl-i Kur'ân'a kılıç çekemez.” Emirdağ Lahikası

Rus dinsiz kalamaz elbette. İnsan fıtratında ibadete, secde etmeye, bu kadar karşı konulmaz bir meyil varken, tapacak yer ararken, ineğe, ateşe, puta bile tapacak kadar bu ihtiyaçlarına direnemezken ve de dinsiz bir millet yaşayamazken Rus nasıl dinsiz kalsın?

Geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Hristiyanlık bu kadar tahrifata uğramışken, doğrusu yanlışa dönüşmüşken, akla ve kalbe bu kadar zıt düşerken Rus geriye dönüp nasıl hristiyanlığı kabul etsin?

O vakit dört yüz milyon ehl-i Kur’ân’a kılıç çekemez. İşte o vakit Rusya dahi İslamiyete karşı koymayı bir tarafa bırakıp, artık bunun yersiz ve manasız bir çaba olduğunu idrak edip, aklen vekalben ancak İslamiyetin kendilerini tatmin ettiğini farkedeceklerdir. Elbette bu birkaç gün de olacak bir şey değil, ancak çok uzak da değil inşaallah.

Üstad Hazretleri Sungur Ağabeye: “Rusya’da dersane açacaksın” demişti. Bugün Rusya’da olanlar ile merhum Mustafa Sungur Ağabeyin vefatı arasında bir ilgi var mıdır  bilinmez ama Rusya’nın çiçekler açmasına az kaldığı belli.

Rusya bugün adeta Üstad Hazretlerinin Risale-i Nur uğruna verdiği mücadelenin ilk yılları gibi…

Türkiye’nin Risale-i Nurlarla ilk tanıştığı ve kabullenmemekte direndiği yıllar gibi…

Onlarca, yüzlerce nur talebesinin azılı katil gibi evlerinde, nur dersanelerinde baskına uğrayıp, apar topar hapse atıldığı yıllar gibi…

Risale-i Nurların sanki top, tüfek, mermi gibi kamuoyuna tanıtıldığı yıllar gibi…

Said Nursi namındaki adamın bir örgüt lideri olarak gösterildiği yıllar gibi…

Nurcuların ise vatana, millete ve insanlığa karşı ciddi bir tehdid içeren örgüt mensubu gibi gösterildiğiyıllar misali hadiseler yaşanıyor bugün Rusya’da.

Bizler bu manzaralarla ilk defa karşılaşmıyoruz. İlk kez duymuyoruz bu zulümleri. Belki kimisi “hâlâ mı nur talebelerine işkence yapanlar var? Hâlâ mı Risale-i Nurlar yasaklanıyor!” gibi şaşkınlıklar içerisindedir. Fakat Üstad Hazretlerinin Rus hakkındaki müjdesine bakacak olursak, bu bir süreçtir. Her sabahın öncesindeki sancılı geceleri yaşamadan güneşin doğmadığını gördük. Üstadımıza ve yüzlerce nur talabelerine reva görülen hadiselerin sabahı ne kadar da tatlı doğdu üzerimize. Onlar kışı yaşadı, bizler ise baharda geldik. O günlerde Üstadımız “Gün gelecek bütün dünya bu eserleri okuyacak” derken belki diğerlerine biraz uzak gözükmüştü bu. Kominizmin anası olan Rusya’nın İslama teslim olması da belki bizlere uzak gözüküyor. Fakat bugün şu olanlara bakınca, bunlar tatlı sabahtan önceki sancılı gecelere benzemiyor mu? Bugün Rusya’da Nur talebelerinin yaşadıkları, tıpkı Türkiye’nin eski hali gibi değil mi? Öyleyse Cenab-ı Hak’tan ümit ediyoruz ki, Rusyanın sabahı da yakın olsun.

Şimdi Rusya mahkemelerinde Risale-i Nurlar yargılanıyor, Nur talebeleri tevkif ediliyor. Kıymetli hanım ablalarımız aylarca ev hapislerine mahkum ediliyor. Ama Cenab-ı Hak’tan niyazımız, yarın Rusya’nın mahkemelerindeki hakimler, Rusya’nın hapishanelerindeki azılı katiller nurcu olacak inşaallah. Tıpkı yıllar önce Üstadımızın ve talebelerinin girdiği hapishanelerde, çıktıkları mahkemelerde olduğu gibi.

Bugün bizlere düşen vazife, Rusya’daki Nur Talabeleri için elbette ki dua etmek olacaktır. Cenab-ı Hak  hepsine, yıllar önce Üstadımızdaki ve nice nur talebelerindeki akılları hayrete düşüren dirayeti, imanı, tevekkülü, sabrı, teslimiyeti versin. Nice Sungurlar, Bayramlar, Zübeyirler var orada baharı gözleyen. Niceleri var “Size ihtar ediyorum: Kur'ân'a dayanan Risale-i Nur ile mübareze etmeyiniz. O mağlûp olmaz, bu memlekete yazık olur. O başka yere gider, yine tenvir eder. Hem eğer başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa, hergün biri kesilse, hakikat-i Kur'âniyeye feda olan bu başı zındıkaya ve küfr-ü mutlaka eğmem ve bu hizmet-i imaniye ve nuriyeden vazgeçmem ve geçemem.”diye haykıran.Cenab-ı Hak bu davanın sahibidir, elbetteki sahip çıkacaktır. Hadimlerini de muhafaza etsin inşaallah.

Merhum Zübeyir Ağabeyin bizler için kaleme aldığı aşk ve şevk yüklü mektup bugünkü halimize ne de hoş bir teselli oluyor:

“Madem ki İslâm ın her derdine razı olduğunu bildiriyorsun, bu müjdenle bize aşk ve şevk veriyorsun, o halde iyi dinle.

Vazifen, dikenler arasında güller toplayacaksın, ayağın çıplaktır, batacak. Elin açıktır, ısıracak. Buna sevineceksin. Firavunlar kucağında büyüyen Musa ları safına alacaksın. Aldığın için dövecekler. Konuştuğun için zindana koyacaklar, sevineceksin. Çöllere sürülürsen, kanınla ağaç yetiştireceksin. Kutuplara sürülürsen, ısınla sebze yetiştireceksin. Yeşilliği sevmeyenler olacak. Yakacaklar, yıkacaklar. Sen bunu sabırla seyredeceksin. Karanlık zindanlara koyarlarsa, ışık, paslı vicdanları görürsen ümit, imansız kalplere rastlarsan nur vereceksin. Sen verdiğin için suç, sen getirdiğin için ceza, sen konuştuğun için mahkum olacaksın ve buna şükredeceksin. Anadan, yardan, serden ayrılacaksın. Candan, gönülden Kur an a sarılacaksın. Damla iken deniz, nefes iken tayfun olacaksın. Derdini yazmak için derini kağıt, kanını mürekkep edeceksin. Kimse ile görüştürmezlerse, Mecnun olup çöllere düşeceksin. Leyla arar gibi, nur arayanları bulacaksın. Bulamazsan üzülmeyeceksin. Makamlar, servetler verilirse nefsini unutacaksın. Yalan, iftira, çamur fırtınasına tutulursan, hissiyatını terk edeceksin. Önünde demirden set yaparlarsa, dişinle deleceksin. Dağları toptan oymak gerekirse iğne ile oyacaksın. Unutma, nerede olursan ol; küfrün ve cehlin ta temelini çürüteceksin. Bir gün Kur an etrafındaki surların yıkıldığını görürsen, hemen kemiklerini taş, etlerini harç, kanını da su edeceksin. Etrafına ilimden, irfandan, faziletten ahlâktan kaleler dikeceksin. Kaleler, fedailer ister. Nasıl? Sen de içinde fedai olacak mısın?

Bu mektubu okuyunca, Mesneviyi okuyan Yunus gibi uzun olmuş diyeceksin. Onun gibi, ben olsa idim: Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm, derdim dediği gibi sen de ne lüzum vardı uzun uzun saymaya, kısaca 'Kur an talebesi olacaksın' deseydin yeterdi diyeceksin. Haklısın. Zira İslâm yoluna giren bilir ki, bu yol kıldan ince kılıçtan keskindir. Her kişinin kârı değil, er kişinin kârıdır!”

Öyleyse, ümitvar olalım. Şu istikbal inkilabı içinde en yüksek gür sada islamın sadası olacaktır.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.