Risale-i Nur’un Eğitim Metodu: Bilimsel Metod

Dr. Yakup ASLAN

Ülkemizde eğitim sorunu Osmanlı İmparatorluğunun gerileme döneminde başlamıştır. Osmanlının bilim ve fende Avrupa’nın gerisinde kalması sonucu Avrupa’nın ilmini ve fennini ülkemize getirmeleri için gönderilen aydınların geri dönmesiyle Dar-ül Fünunlar açılarak bu kurumlarda sadece fen ilimleri okutulmaya başlanmıştır. Medreseler ise sadece din ilimlerinin okutulduğu kurumlar haline dönüşmüştür. Medreselerde yetişenler fen ilimlerine uzak, darülfünunlardan yetişenler ise dinden uzak oldukları için aralarında şiddetli bir husumet ortaya çıkmıştır. Ehli mektep medreselerden yetişenlerin bilim ve fen bakımından cahil olmaları nedeniyle medrese ehlini dini konularda da otorite olarak kabul etmemiş ve onları gericilik ve yobazlıkla suçlamıştır. Medrese ehli de mekteplilerin dine lakaytlıklarından dolayı onları yobazlıkla suçlamıştır.

Cumhuriyet döneminde, din doğma ve hurafe olarak nitelendirilerek geri kalmamızın asıl nedeni sayılmış ve Tevhîd-i Tedrisat Kanunuyla dini eğitim veren medrese, tekke ve zaviyeler kapatılmıştır. Tek parti döneminde fen ve materyalist felsefeye dayanan laik eğitim sonucu zamanla cenazeleri kaldıracak imam bulunamadığı için din eğitimi veren kurumların eksikliği ilahiyat fakülteleri ve imam hatip liseleri ile giderilmeye çalışılmıştır. Ancak, bu düzenleme problemi çözmemiş ve farklı kesimler arasındaki düşmanlık ve husumetin derinleşmesine yol açmıştır. Çünkü, modern bilimlerin okutulduğu lise ve üniversitelerde evrim teorisi ve tabiat felsefesi temelinde dinden uzak bir anlayışla verilen eğitim sonucu, dinini yaşamaya çalışan dindar kesim de yobazlık, hurafecilik ve irticacılıkla suçlanmıştır.

Dindar kesimler ise devleti yönetenleri dinsizlikle suçlamış ve devlete karşı pasif direniş içerisine girerek dini kendi özel hayatlarında yaşamaya çalışmışlardır. Laik kesim ile dindarlar arasındaki çatışma daha da şiddetlenerek günümüze kadar devam etmiş ve hala çözülememiştir. Çok partili hayata geçildikten sonra sağlanan dini özgürlükler sonucu dindar çevrelerin de devlet içerisinde kadro almaları sonucu seçimle başa geçen hükümetler irticacılıkla suçlanmış ve her on yılda bir ihtilal yapılmıştır. Bugün bile bu darbe planları medya tarafından ortaya çıkarılmakta ve gündemin en birinci maddesini teşkil etmektedir. Bütün darbelerin temelinde irtica adı altında dini gelişmeler yatmaktadır.

Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde yaşamış olan Bediüzzaman Said Nursi, medreselerde okutulan din ilimlerinin yanında zamanın modern bilimlerini de tahsil etmiştir. Eğitim sistemimizin düzelmesinin yolunun fen ilimleri ile din ilimlerinin mezc edilerek okutulacağı medreseler açılması olduğunu Sultan Abdülhamid’e ve Cumhuriyet döneminde de Türkiye Büyük Millet Meclisine önermiş ve kabul edilmesine rağmen şartlar gereği bu gerçekleşmemiştir.

Fen ilimleri ile din ilimleri ancak “Bilimsel Metot” kullanılarak mezc edilebilir. Bilimsel Metodun esası objektif gözlem ve deneye dayanır. Bilim ve teknoloji bu metodu kullanarak günümüzde son derece ileri giderek hayatımızı kolaylaştıran milyonlarca eserler ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle Bilimsel Metodun doğruluğu şüphe götürmeyecek bir şekilde, kesin olarak ispatlanmıştır.

Bediüzzaman bütün eserlerinde bu metodu uygulamıştır. Çünkü, Risale-i Nur’u telif ederken Kur’an’ı esas almıştır. Kur’an’ın iddialarının delilleri kâinatın her tarafına yayılmış olduğundan, Kur’an’da insanlar kâinat ve içindeki her şeyi gözlemleyerek düşünmeye, akletmeye davet edilmiştir. Ayrıca Kur’an Peygamber hikâyelerinden bahsederek insanları hem dünya hem de Âhiret hayatını kazandıracak çalışmalara yönlendirilmiştir.

Günümüzde hiçbir sorunumuzu çözemez hale gelmemizin temelinde, Cumhuriyet döneminde eğitimde fen ve felsefe esas alınmasına rağmen bilimsel metottan uzak ezberci ve dogmaya dayalı eğitim yatmaktadır. Çünkü bu ülkede yaşayan herkes bu eğitim çarkından geçmektedir. Eğer gerçekten bilimsel metot doğru olarak öğretilseydi, problemler objektif olarak ele alınır ve çözümleri de yine objektif gözlem ve deneylere dayanarak rahatlıkla çözülebilirdi.

Eğitim sistemleri insan eğitimini düzenler. Bilimsel metoda göre objektif olarak düşünecek olursak, insan sadece maddeden ibaret değildir. Benliğimizi oluşturan bedenimiz ile beraber aklımız, vicdanımız, hayalimiz ve çok sayıda duygularımız da vardır. Bunu inkâr edebilecek hiç kimse yoktur. Öyleyse eğitimin hem maddi yanımız hem de manevi yönümüzü geliştirmesi mutlak zorunluluktur. Çünkü aklın nuru fen ilimleri vicdanın ziyası ise din ilimleridir. Ancak, aklımızı kullanarak fen ilimleriyle kendimizi, dünyayı, kâinatı ve eşyayı tanıyıp anlamayı ve kullanmayı öğrenirken, vicdanımızla da din ilimleriyle insanın, dünyanın, kâinatın ve eşyanın anlamını öğrenerek varlık âlemini yaratan Allah’ı, ahreti ve dinin diğer esaslarını öğrenerek mutlu bir dünya kurabiliriz.

Sonuç olarak, laik kesim ve dindar çevreler de dâhil her kesimin kabul edebileceği bir ortak paydamız olan bilimsel metodu esas alan bir eğitim sistemiyle yaşadığımız büyük sorunları aşabiliriz. Bu nedenle devlet, din ilimleriyle fen ilimlerini kaynaştırarak seksen seneden beri milyonlarca insanın imanını kurtararak modern fen ilimleriyle donanmış bireyler haline getiren ve bu bireyleri asla problemin kaynağı değil de çözümünün ortağı yapan Risale-i Nur Külliyatı’nı esas alarak eğitim sistemini baştan aşağıya bilim ve dinin ışığında yeniden düzenlemelidir.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (7)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.