Risale-i Nur’da tarih yorumları (3)

Mehmet Selim MARDİN

İkinci Dünya Savaşı

Risale-i Nur’da umumi ve dehşetli afet olarak ifade edilen Dünya savaşlarından ikincisi olan ikinci dünya savaşı, 3 Eylül 1939'da İngiltere ve Fransa'nın Polonya'yı işgal eden Almanya'ya savaş ilan etmesiyle başladı. Almanya, İtalya ve Japonya'nın oluşturduğu Mihver Devletleri ile Fransa, İngiltere, ABD ve SSCB'nin oluşturduğu Müttefikler dünyanın hemen her bölgesinde savaştı.

2. Dünya Savaşı topyekûn bir savaştı, yani savaşa giren bütün ülkelerin tüm kaynakları ve insan gücü savaş için kullanıldı. Askerlerin yanı sıra milyonlarca sivil insan öldürüldü. Savaş Portekiz, İspanya, İsveç, İsviçre dışında bütün Avrupa'ya yayıldı. ABD, deniz filosunun Japon uçaklarınca bombalanması üzerine Aralık 1941'de savaşa katıldı. 2. Dünya Savaşı Eylül 1945'te bitti. Bu savaşın sonuçlarından dünyanın pek az bölgesi kendisini kurtarabildi. Almanya'da Adolf Hitler'in diktatörlüğü, büyük can kayıpları ve büyük acılar pahasına yıkılabildi. Savaşın sonunda, SSCB ve bazı Doğu Avrupa ülkeleri yeni topraklar kazanırken, Japon ve İtalyan imparatorlukları yıkıldı.

Türkiye bu savaştan uzak durdu ve bu konuda Bedîüzzamân da ifadeleri ile işin manevi boyutunu nazara verdi:

”Meselâ, başta Kul euzu biRabbi Felak cümlesi, bin üç yüz elli iki veya dört (1352-1354) tarihine hesab-ı ebcedî ve cifrî ile tevafuk edip nev-i beşerde en geniş hırs ve hasetle ve Birinci Harbin sebebiyle vukua gelmeye hazırlanan İkinci Harb-i Umumîye işaret eder ve ümmet-i Muhammediyeye (a.s.m.) mânen der: "Bu harbe girmeyiniz ve Rabbinize iltica ediniz." Ve bir mâna-yı remziyle, Kur'ân'nın hizmetkârlarından olan Risale-i Nur şakirtlerine hususi bir iltifatla, onların Eskişehir hapsinden, dehşetli bir şerden aynı tarihiyle kurtulmalarına ve haklarındaki imha plânının akîm bırakılmasına remzen haber verir, mânen "İstiâze ediniz" emreder gibi bir remiz verir.( 1)

Savaşın ardından yıllar geçmesine rağmen Bediüzzaman savaş ile ilgili talebelerinden bilgi istemedi ve savaşla da ilgilenilmemesi konusunda talebelerini uyardı. Savaştan daha önemli konunun imanı kaybetme veya kurtarma davası olduğunu nazarlara verdi. Çünkü iman davasının kazanılması konusunda kişinin Alman ve İngiliz kadar serveti olsa ve aklı da varsa bu davayı kazanma konusunda tereddüt etmemesi konusunda uyarılarda bulundu. Bu uyarılarının asıl amacı Nur talebelerinin asli görevleri olan iman davasını bırakıp, savaşta bir tarafa meyledip meydana gelen dehşetli haksızlık ve zulümlere taraf olunmaması içindi.

Bedîüzzamân ikinci dünya savaşının zararlı tarafgirliğinden kendisini ve talebelerini uzak tutarak savaşın bu yönüyle ilgilenmezken, savaşın manevi tahribatlarını ve sonuçlarını görmezden gelmez ve bunu aşağıda aktaracağımız ifadeleriyle dile getirir:

“Nev-i beşer, bu son Harb-i Umuminin eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdâdı ile ve merhametsiz tahribâtı ile; ve birtek düşmanın yüzünden yüzer mâsumu perişan etmesiyle; ve mağlûpların dehşetli me'yusiyetleriyle; ve gâliplerin dehşetli telâş ve hâkimiyetlerini muhâfaza ve büyük tahribâtlarını tâmir edememelerinden gelen dehşetli vicdan azablarıyla; ve dünya hayatının bütün bütün fânî ve muvakkat olması ve medeniyet fantâziyelerinin aldatıcı ve uyutucu olduğu umuma görünmesiyle; ve fıtrat-ı beşeriyedeki yüksek istidâdâtın ve mahiyet-i insaniyesinin umumi bir sûrette dehşetli yaralanmasıyla; ve gaflet ve dalâletin, sert ve sağır olan tabiatın, Kur'ân'ın elmas kılıcı altında parçalanmasıyla; ve gaflet ve dalâletin en boğucu, aldatıcı, en geniş perdesi olan siyâset-i rûy-i zeminin pek çirkin, pek gaddarâne hakiki sûreti görünmesiyle; elbette ve elbette, hiç şüphe yok ki, Şimâlde, Garbda, Amerika'da emâreleri göründüğüne binâen, nev-i beşerin mâşuk-u mecâzîsi olan hayat-ı dünyeviye böyle çirkin ve geçici olmasından, fıtrat-ı beşerin hakiki sevdiği, aradığı hayat-ı bâkiyeyi bütün kuvvetiyle arayacak; ve elbette, hiç şüphe yok ki, bin üç yüz altmış senede, her asırda üç yüz elli milyon şâkirdi bulunan; ve her hükmüne ve dâvâsına milyonlar ehl-i hakikat tasdik ile imza basan; ve her dakikada milyonlar hâfızların kalbinde kudsiyet ile bulunup, lisânlarıyla beşere ders veren; ve hiçbir kitapta emsâli bulunmayan bir tarzda, beşer için hayat-ı bâkiyeyi ve saadet-i ebediyeyi müjde veren; ve bütün beşerin yaralarını tedâvi eden Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın şiddetli, kuvvetli ve tekrarlı binler âyâtıyla, belki sarîhan ve işareten, on binler defa dâvâ edip haber veren; ve sarsılmaz katî delillerle, şüphe getirmez hadsiz hüccetleriyle, hayat-ı bâkiyeyi katiyetle müjde ve saadet-i ebediyeyi ders vermesi, elbette nev-i beşer bütün bütün aklını kaybetmezse, maddî veya mânevî bir kıyâmet başlarına kopmazsa, İsveç, Norveç, Finlandiya ve İngiltere'nin Kur'ân'ı kabul etmeye çalışan meşhur hatipleri ve Amerika'nın Din-i Hakkı arayan ehemmiyetli cemiyeti gibi, rûy-i zeminin geniş kıtaları ve büyük hükümetleri, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh u canlarıyla sarılacaklar. Çünkü bu hakikat noktasında, katiyen Kur'ân'ın misli yoktur ve olamaz ve hiçbir şey bu mu'cize-i ekberin yerini tutamaz. “(2)

Kadir gecesinde ihtar edilen bir mesele-i mühime başlığıyla talebelerine yazdığı bu mektupta Bedîüzzamân, ikinci dünya savaşının sonuçlarını tahlil etmekle kalmadı. Aynı zamanda dünyanın önemli devletlerinin Kur’an’a yönelik arayışlarının süreceğini de ifade etti.

İkinci Dünya Savaşı’nın sonuçlarını tarih bilgileriyle özetleyecek olursak;

-İkinci Dünya Savaşı, diktatörlük ve demokrasi mücadelesi olarak görülmüş, savaşı Rusya hariç demokrasinin hakim olduğu devletler kazanmıştır.

-1945 yılında Birleşmiş Milletler Örgütü kurulmuştur. ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin kurucu devletler olarak daimi üye ve veto haklarını kendilerine vermişlerdir.

-Savaştan sonra toplanan Yalta Konferansı ile dünya dengesi yeniden kurulmuştur.

-ABD ve Rusya süper güç haline gelmiştir.

-Faşizm ve Nazizm yıkılmıştır.

-Devletler arası soğuk savaş dönemi başlamıştır.

-Savaşın sonunda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ilan edilmiştir.

-1949 yılında Nato, 1955’te Varşova Paktı kurulmuştur.

Bu sonuçlarda; Bediüzzaman’ın haklı tespitlerini gözler önüne sermekte olup, yakın gelecekte Dünya’nın savaşlarda aldığı dersler sonucu barış yolunda önemli adımlar atılacağının göstergesi olacaktır.

KAYNAKLAR
1-Şualar | On Birinci Şuâ | 238
2-Sözler | On Üçüncü Söz | 140

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.