Regâibin feyz ve nurundan faydalanmak

Şaban DÖĞEN

Bir tüccar çok kazançlı bir pazar, fuar, alışveriş merkezi varsa ondan faydalanmak için can atar. Müşteriler kaliteli ve ucuz malların satıldığı bir mağaza biliyorlarsa ona akın ederler. Çiftçiler bolluk ve bereket vesilesi olan Nisan yağmurlarını dört gözle beklerler.

Bir konak yeri, bir misafirhane olan bu fani âleme bâkî âleme yatırım yapmaya gelen insanlar için de böyle kârlı anlar vardır. Dünden itibaren girdiğimiz üç aylar ve bu üç aylarda ihsan edilen Regâib, Mirac, Berat ve Kadir Gecesi gibi mübarek geceler böyle fırsat anları; büyük bağış, ikram ve ihsanların dağıtıldığı gecelerdir. Diğer zamanlara göre kat kat sevapları vardır. İşte bu mübarek gecelerin ilki ise, Perşembeyi Cumaya bağlayan gece olan Regâib Gecesidir.

Bu gece farklı bir gecedir. Adından da anlaşılacağı gibi beğenilen, çokça rağbet edilen bir gecedir Regâib Gecesi. Mânevî tırmanışın, yükselişe geçişin ilk basamağıdır. Allah’ın bağış, lütuf ve ihsanlarını bol bol dağıttığı bir gecedir.

Her sene kutlayageldiğimiz bu geceye Cenâb-ı Hakk’ın herkesten çok değer verişi ise bizlere çok şeyler hatırlatır. Bu gece Resûl-i Ekrem’in (asm) dünyaya teşriflerinin ilk halkasını teşkil eder. Onun doğuşunu canlı cansız bütün yaratıklar alkışladıkları gibi, bu geceyi de zerreden kürelere kadar herşey büyük coşku, heyecan ve sevinçle karşılarlar.

Gayb âleminde bizce meçhul vuku bulan bir kısım sır ve şifrelere vakıf olan Kâinatın Efendisi (asm) bu gecede daha farklı bir kulluk içerisine girerdi.

Bizi ahirette kurtaracak bir eserimiz olmadığı takdirde dünyada bıraktığımız eserlerin kıymeti olmayacağına göre bu gece ilk yapacağımız iş ahirete ait ne gibi yatırımlar yaptığımıza bakmak, bunun muhasebesini yapmaktır. O takdirde çok eksik ve hatalarımızın bulunduğunu görecek, bu geceden itibaren bahşedilecek saatlere gereken kıymeti verme konusunda hassasiyet göstereceğiz. Öyle ya, neye sahip olursak olalım, ister bütün dünyanın sultanı olalım, orada geçer akçemiz yoksa hiçbir işe yaramaz.

Bu gece yapılan ibadetlerin sevabının kat kat; hayır, duâ ve zikirlerin büyük sevabı olduğunu düşündüğümüzde gayrete gelmemek mümkün olmaz. Çünkü okunan her Kur’ân harfinin diğer zamanlarda sevabı on iken, Receb ayında yüzleri geçer, bu gecede ise daha da artar. Kaza ve nafile namazlarının sevabı da diğer gecelere göre daha çoktur.

Gündüzünü oruçla, hayır hasenâtla geçirdiğimiz kandili samimi bir tevbe ve istiğfarla, kusurlardan pişmanlıkla, aynı hatalara dönmeme azim ve gayreti içine girmekle; namaz kılmak, Kur’ân okumak, zikir ve fikirle meygul olmakla değerlendirebiliriz. Rabbimizin verdiği sonsuz nimetlere karşı şükretme; Onun hoşnut olacağı hâl ve atmosfer, dinine hizmet etme aşk ve şevkiyle yanıp kavrulma geleceğimizi ihyâ etme adına en güzel adımlar olacaktır. Kur’ân ve kâinat âyetlerini tefekkür etmek, îmanî bahislerde yoğunlaşmak, Kur’ân’ı anlama noktasında gayret göstermek insanın sadece ruh dünyasını aydınlatmakla kalmaz, amel defterini de sevaplarla doldurur.

Maksat sevap kazanmak değil mi?
Yeni Asya

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.