Referandum olursa...

Ali BAYRAMOĞLU

Türkiye hem değişiyor hem bu değişimi belli bir güç çatışması çerçevesinde yaşıyor.

Bunu tekrar vurgulamakta yarar var.

Güç ilişkileri eski ya da eskiyi temsil eden aktörlerle, yeni aktörler ya da siyasi alana yeni çıkan aktörler arasında. Eski düzeni temsil edenler direniyor, hem inandıkları düzen değiştiği için hem var olma zemini ayaklarının altından kaydığı için...

Asker ve yargı, devletin en önemli ayakları ve yaşanan direncin merkezleri...

Çatışmanın bu önemli aktörleri yaşanan değişim sürecinin sadece aktörleri değil, aynı zamanda önemli hedefleri...

Nitekim 2003 Uyum Paketi'yle başlayan sivilleşme süreci askeri ve askeri ideolojinin temsil ettiği vesayetçi yapıyı hedefleyerek değişimi taşıdı, hâlâ taşımaya devam ediyor...

Bugün ise değişimin başka bir katmanı, yargının iktidarını hedefleyen katmanı var karşımızda...

Yargı 2000'den bu yana artan bir oranda kendi gücünü koruma ve kendi gücünü görüşleri istikametinde kullanma konusunda, bir demokratik düzen için kabul edilebilir sınırları fersah fersah aştı.

Ve bugün anayasa paketi temel olarak bu yapıyı merkeze alıyor.

Bu çerçevede bakıldığı zaman "neden tüm anayasa değil", "neden bu değişiklik paketinde şu ya da bu konu yok" sorularının somut karşılığı bulunmuyor.

Zira paket, değişim sürecinde güç ilişkilerinin yeni ve belli bir seviyesini ifade ediyor.

Bu durum şaşırtıcı olmadığı gibi çok itiraz edilesi bir durum da değildir.

İsviçre'de, Danimarka'da, İngiltere'de yaşamıyoruz. Türkiye'nin değişim koşulları her zaman olduğu gibi çatışmalı ve parçalı olmuştur. Bu ülkede değişim parça parça kavgalar üzerinden, ilkeyle faydanın iç içe girmesiyle, daha doğrusu üst üste oturmasıyla meydana gelir. Yırtılarak değişen imparatorluk ruhunun etkileri hâlâ varlığını sürdürür.

Değişim sürecinde keskin bir virajın kritik anıdan söz ediyoruz...

Anayasa paketi üzerindeki tartışmaların ve gerginliklerin uzunca süre Türk siyasetinin kuşatacağını sanıyoruz.

Siyasi partilerin konumlanmaları, kamuoyunun iki taraftan farklı istikametlerde seferber edilecek.

Ancak bu kez devrede asli oyuncu, yani asker olamayacak ve örneğin iktidarın hamlesi 2007 Nisan'ında olduğu gibi kesintiye uğramayacak.

Ve devrede başka çok önemli bir oyuncu olacak: Toplum...

Mevcut koşullar ve güç dengesi toplumun hakemliğine işaret etmektedir. Kamuoyu 2007 Temmuz seçimlerinde nasıl devreye girip, bir düğümü çözdüyse, bu kez aynı gelişme yaşanabilir, yaşanmalıdır.

Bu denli kritik bir konuda, bir çatışmanın, bir siyasi tercihin izdüşümü olan bir meselede, yargının yerini ve işleviyle ilgili bir anayasa değişikliğinde toplumun birinci derece hakemliği elzemdir.

Referandum hem kaçınılmaz hem gerekli görünüyor.

Muhtemel bir referandum Türkiye'nin yakın geleceği için önemli geçiş aşaması olacağı açtıktır, zira anayasa değişikliği sıradan bir değişikliğin ötesindedir ve referandum da referandumun ötesinde bir işlev görecektir.

Zira bu yoklama sadece anayasa değişikliği paketini kuşatmayacaktır, seçimlere doğru Türkiye'nin AK Parti'nin ve muhalefet partilerinin konumlanmasını, hareket alanlarını da tayin edecektir.

Sivil yeni bir anayasa teklifi etrafında şekillenecek bir seçim kampanyası da şaşırtıcı olmayacaktır.

Referandum Türkiye'nin yol haritası çizer ve yeni bir sayfanın açılmasına vesile olur...

Umarız gelişmeler bu istikamette seyreder.

Yeni Şafak

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.