Rabıta ile ‘Rabıta’ kurmak

Hüseyin EREN

Bir zaman zihnim “Rabıta” üzerine çevrelenmişti. Düşünce değirmenim bu minval üzerine dönüyor, algılar bu kelime etrafında tavaf ediyordu. Rabıta ile bütünüyle “Rabıta” kuramadımsa da “Tuluat’ın” başındaki ifadeler gerçekliği daha yakın kıldı:

“Telepati nev’inden, ruhumla şiddet-i alakası olan bir şahsı-ı meçhul, muhtelif ve birbirinden uzak mevzulara dair; birdenbire kibrit yakmak gibi, seri sualler soruyor. Ratb ve yabis karışıyor.”

Şiddetli alakanın ötesi rabıta olsa gerek veya alakanın derecesine göre rabıta artıyor veya azalıyor. Annenin çocuğa, çocuğun annesine alakası; şeyhin müridine, müridin şeyhine alakası; aralarındaki irtibatın yüksekliği nispetinde kalp ve ruhun hayatında buluşuyorlar.

Hakiki Nur Talebeleri için birimiz şarkta birimiz garpta, birimiz dünyada birimiz ukbada olsak da beraberiz ifadeleri şiddet-i muhabbetle uhuvvet rabıtasına işaret olsa gerek. Rabıta zaman ve mekânı ortadan kaldırıyor, göreceli kılıyor; kalp ve ruhu öne çıkarıyor, esas kılıyor.

Yukarıdaki ifadede “şahsı meçhul” tanınmayan biriyle de irtibatlaşabileceğine işaret olsa gerek. Bu mücadele şeklinde olabileceği gibi yardımlaşma şeklinde de da olabilir. “Dalaleti temsil eden şahıs karşıma dikildi de ki” ifadeleri Risalelerde epey geçer. Zıtlıkta irtibatlaşma veya mücadele bu; cihadın önce manevi âlemde gerçekleşmesi, kazanan sonra maddi âlemde de kazanıyor.

İç âlemimizde birileriyle konuşur durur, kimiyle cebelleşir, kimiyle muhabbet kelam ederiz. Rüyada başka bir seyre girer bu akış. Bu da bir nevi rabıta değil midir? Hatta okuduğumuz kitapta yazarla irtibata geçiyor, onun zihin ve his dünyasından etkileniyoruz; beğeniyoruz veya beğenmiyoruz.

Maddi âlem; zerreden kürelere kadar her şey birbiriyle irtibat halinde; iki zıt kutup birbiriyle mücadele halinde olduğu gibi aynı kutup olanlar birbirine yardım halindeler ve denge bu minval üzere devam ediyor. Manevi âlem de bundan farklı değil; Hayrın ve şerrin mücadelesi eksik olmuyor bu birbiriyle irtibatlı âleminde.

Adet üzere yapılan fiiller sünnet niyet ve şekliyle yapıldığında Resul-ü Ekrem’le (a.s.m.) irtibatlanmış, rabıtalınmış olunuyor, o rabıta Şeriat sahibine hatırlatıyor ve huzur kazanılmış olunuyor. Bu irtibatın devamı âdeti ibadete çeviriyor, az zamanı çok kılıyor.

Nefis hayatından kalp hayatına, kalp hayatından ruh hayatına çıkıldıkça rabıta derinliği ve şümulü genişliyor. Rüya, yakaza ve berzah âlemi bu minval üzere bakılabileceği gibi bunun zirvesi de miraç olsa gerek. Miraç’ı rabıtadan öte bir buluşma demek daha doğru olur.

Rabıta ile “rabıta” kurmak herkes kabiliyet gücünce yapabilir. Vefat eden bazı veliler aynen hayatta gibi irşat faaliyetine devam edermiş. Ruhi bir hadise ve aklen izahı zor bir rabıta.

Allah için birbirine sevenler inikâs ve insibağ içindedirler, yani rabıtalıdırlar. Allah Resulü’ne (a.s.m.) ne kadar seviyor ve sünnetine ne kadar yaşıyorsak Kur’an’la ve kâinat Kur’an’ı ile o kadar rabıta halinde yeni tabirle çevrim içindeyiz.

Said Nursi’yle irtibata geçen meçhul şahıs kimdi acaba? Ey meçhul okuyucu bulabilirsen rabıtalaşalım!

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.