Peygamberler mesajlarını korkusuzca büyük bir özgüvenle sunmuşlardır

2014 yılının ilk üniversite semineri DKM’de “Bediüzzaman’ın Hitabeti ve Bediüzzaman’dan Hitabet Teknikleri” konusu ele alınarak gerçekleştirildi.

RisaleHaber- Haber Merkezi

2014 yılının ilk üniversite semineri DKM’de “Bediüzzaman’ın Hitabeti ve Bediüzzaman’dan Hitabet Teknikleri” konusu ele alınarak gerçekleştirildi.

Eğitim Fakültesi öğrencisi M.Emin Gülsüm’ün sunduğu “Bediüzzaman’ın Hitabeti ve Bediüzzaman’dan Hitabet Teknikleri“ konulu seminerde Hitabetin önemi ve gayesi, Hitabetin Sanat Yönü ve Bediüzzaman Hazretlerinin Hatipliğine Dair Birkaç Tespit gibi başlıklara yer verildi.

Hitabetin ana hatlarıyla bir fikri veya konuyu, dinleyicilere anlatıp benimsetmek; onları bir fikre veya davaya inandırmak için yapılan konuşma olduğunu ifade eden Gülsüm, “Hutbe, Nutuk, Söylev bu anlamda söylenmiş sözlerdir. Hitabetin belli bir konusu olmayıp hatip vakıf olduğu herhangi bir konu hakkında konuşma yapabilir.” dedi.

Hitabetin gayesi hakkında bilgi veren Gülsüm, “Hitabetin asıl hedefi kalplere nüfuz etme, vicdanları harekete geçirme ve dinleyicilerin duygularını tahrik edip muhataplarını belli bir noktaya teşvik etme, ikna etme, haber ulaştırma gibi insanlarda sorumluluk duygusunun geliştirilmesiyle yapılması istenen davranışların geliştirilmesi hedeflenir.” dedi.

Hitabetin önemi hakkında Gülsüm “Peygamberimizin (s.a.v) yanına meşrık cihetinden iki adam gelip hitabede bulundular. Onların beyanlarındaki güzellik herkesin hoşuna gitti. Bunun üzerine Resul-i Ekrem(sav) “Beyanda mutlaka bir sihir var” buyurdular.

Hz.Musa(as) Firavunu hakka davet etmeden evvel şu duasında: “Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver, işimi kolaylaştır, dilimden düğümü çöz ki sözümü iyi anlasınlar.” (Taha 25-28) Yukarıda ki iki örnek hitabetin tesir ediciliğini ve önemi vurgulamak için yeterlidir ve bu dua hitabetin bir nevi sanat olarak telakki edildiğini göstermektedir.” dedi.

Diğer sanat dalları gibi (resim, müzik, folklor vb.) hitabetin de bir sanat dalı olduğunu belirten Gülsüm, “Her hatip kendi formatına göre(hüzünlü, ağlamaklı, öfkeli, yumuşak vb)anlatır. Tıpkı her sanatçının sanat dalını kendi formatına göre aktarmasıdır.

Hitabet sanatı, ilham kaynağı olan ilahi sanatlardandır. Bütün peygamberler, Salihler ve tarihteki nam yapış insanlardan çoğu bu sanattan yeterli derecede istifade etmişler.” dedi.

Hitabetin Kısa Tarihçesi

Hitabetin kısa tarihçesi üzerinde duran Gülsüm seminerine şöyle devam etti:

Her kültür kendi tarihinde belli bir ölçüde hitabet sanatını geliştirmişlerdir. Fransızların hitabeti Fransız ihtilaline kadar mabetlerin dışına çıkamamıştır. Fransız ihtilalinde ateşli konuşmalar yapan hatiblerin toplumu istediği yöne yönlendirdiği biliniyor.

Yunanlılarda da gelişen hitabeti Aristo retorik adlı eserinde mantıkla birleştirmiştir. Eflatun, Sokrates gibi filozofların yaşamlarında ki mücadeleye bakıldığında kötü niyetli ve kendi hesaplarına toplumu sömüren hatiplerle mücadele etmişler.

Araplarda hitabetin çok yüksek bir şekilde ilerlediğini görüyoruz. Ukkaz panayırları hatip ve şairlerin toplandığı etkinliklerdir. Meşhur hatipler yetişmiştir cahiliye döneminde. Kabileler arasındaki savaş hitabete de yansımıştır. İntikam konuşmaları dönemin en zengin örneklerini oluşturur.

İslami tebliğin başlamasıyla Müslümanların gözü pek ve cesur hatiplerin azim ve bereketle yoğrulmuş hitabeleri karşısında istisnalar dışında İslam düşmanları Müslümanların önünde ciddi bir varlık gösteremediler. Hitabet ilminin gelişmesinde İslam dininin önemli etkileri olmuştur. İslam tarihi boyunca tarihe mal olmuş büyük hatipler yetişmişlerdir. Hepsinden önce fesih ve beliğ hitabete sahip olan Resul-i Ekrem(sav) büyük bir hatipti. Bir hadis-i şeriflerinde şunları buyurmaktadır:’’Arapların en fesihi benim’’ Zaten tartışmasız olarak sözlerin en mükemmeli olan Kur’an-ı Kerim, Hz. Resul-i Ekrem(sav)’e iniyordu. Allah Teâlâ’dan aldığı vahiyle meydanlara inip Arapların zirvedeki belagatine meydan okuyordu. Resul-i Ekrem(sav)’in tatlı dilinden dökülen ayetler karşısında aciz kalan Arapların en ünlü edip ve şairleri Kâbe duvarına astıkları şiirlerini ve makalelerini indirmek zorunda kaldılar.

Bediüzzaman Hazretlerinin Hatipliğine Dair Birkaç Tespit

Üstad Hazretlerinin yaşamına bakıldığında davranışları, lisan-ı hal ile hitap ettiğini görürüz. Kosturma Esirler Kampında ki oturuşu ve duruşu dahi bir mesaj barındırdığını görüyoruz. En iyi nasihat, örnek olmaktır. Peygamberlerin hatipliğinde ön plana çıkan bir özelliktir.

Üstad’ın Hitab ettiği kitlelere dikkat ettiğimizde çok farklı görüşte insanlara hitap etmiştir. Kitleler homojen olmayıp, farklı fikir akımlarını benimseyen insanlara seslenmiştir. Yani kitle ile hatip uyumlu değil, genellikle hatiplerin ekseriyeti kendisiyle uyumlu olan topluluklara seslenirler. Peygamberlerin hatipliğinde de en dikkat çekici noktalardan birisi de düşmanları da onları dinlemiştir. Dinletebilmişlerdir kendilerini.

Tarih sahnesinde birçok hatibin sözlüklerle haşir neşir oldukları görülür.(Abraham LİNCOLN, Malcolm X…) Bediüzzaman Hazretlerin de bu durum birçok hatipten farklı olarak: Kamus-u Okyanusu hafızasına almış ve kendi ifadesiyle bir hedef belirlemiş:

‘Kamus her kelimenin kaç manaya geldiğini yazıyor. Ben de bunun aksine olarak her manaya kaç kelime kullanıldığını gösterir bir kamus vücuda getirmek merakına düştüm, cevabında bulundu.’

Üstad Hazretlerinin hatipliğinde özgüvenin çok yüksek oluşu göze çarpar. Bu durum Peygamberlerin Hitabelerinde belirgin bir niteliktir. Çünkü doğrudan ALLAH’a muhatab olan peygamberler iletecekleri mesajı korkusuz bir şekilde çok yüksek bir özgüvenle sunmuşlardır. Sözlerinin gücü, özlerinin gücünden alan hatiplik göstermiştir Üstad Hazretleri.

Bediüzzaman Hazretlerinden Hitabet Teknikleri

“Hakikat-ı belâgat olan mutabık-ı mukteza-yı hale mutabakat’’ söz söylemeli bir hatib en birinci ilkesidir.

Bazan olur ki, iki adamın söyledikleri bir söz, bir kelâm mütefavit olur; birisinin cehline sathîliğine, ötekisinin ilmine meharetine delalet eder. Şöyle ki: Bir adam düşünmeden, gayr-ı muntazam bir surette söyler; ötekisi o sözün evvel ve âhirine bakar, siyak u sibakını düşünür ve o sözün başka sözler ile münasebetlerini tasavvur eder ve münasib bir mevkide, münbit bir yerde zer' eder. İşte bu adamın şu tarz-ı hareketinden, derece-i ilim ve marifeti anlaşılır.

Avam-ı nasa yapılan irşadlarda, belâgat ve irşadın iktizasınca, avamın fehimlerine müraat, hissiyatına ihtiram, fikirlerine ve akıllarına göre yürümek lâzımdır. Nasılki bir çocukla konuşan, kendisini çocuklaştırır ve çocuklar gibi çat-pat ederek konuşur ki, çocuk anlayabilsin.

Risale-i Nur’un birçok metinlerinde keşfedilen sırların insanlara takdiminde ise çok müessir bir beyan metodu(hitabet yöntemi) olarak mecazlar kullanılmaktadır. Üstad Hazretlerinin ifadeleriyle:

“Hakikatlere geçmek için ve en derin incelikleri görmek için, avam-ı nâsın gözüne bir dûrbîn veya numaralı birer gözlüktür. Bu sırra binaendir ki; bülega, büyük bir ölçüde ince hakikatları tasavvur ve dağınık manaları tasvir ve ifade için istiare ve teşbihlere müracaat ediyorlar”

 “Herbir hayalde bu çiznök gibi bir dane-i hakikat bulunmak şarttır.”

Hatip duygulara ve akıllara hitap ettiği gibi hayalin eline de bir şeyler vermelidir. Ancak tamamen hayali ve ütopik bir seslenişi, küçük bir çakıltaşı büyüklüğünde ki hakikat, hayalin kasırlarını tarumar eder.

Kelâmın ulviyetine, kuvvetine, hüsnüne, cemaline kuvvet veren mütekellim, muhatab, maksad, makam olmak üzere dört şeydir. Ediblerin zannettikleri gibi yalnız makam değildir. Demek, bir kelâmın derece-i kuvvetini anlamak istediğin zaman; fâiline, muhatabına, gayesine, mevzuuna bak. Bunların dereceleri nispetinde kelâmın derecesi anlaşılır.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Nur Talebeleri Haberleri